İşte geldiğimiz nokta burası ne yazık ki.
Türkiye gerçekleri.
Acıtıyor değil mi?
Hem de ne deniyor?
“Nas Ekonomisi”
Peki sonuç!
Türkiye’de en büyük faizi devlet veriyor.
Nasıl mı?
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, diyor ki;
“Hazine’nin ödemiş olduğu faiz rakamı, ana paranın üstünde; tarihimizde çok enderdir”
Sanırım Ali Babacan’ın kim olduğunu gayet iyi biliyorsunuz.
Yıllarca AK Parti’nin Ekonomiden sorumlu ismi idi.
Önemli görevlerde bulundu ve sonrasında yol ayrımı yaşandı diğer birçok isimde olduğu gibi.
Bakın neler anlatıyor Türkiye ekonomisine dair Babacan?
HAZİNE’NİN ÖDEDİĞİ FAİZ
TEHLİKELİ BOYUTLARDA!...
Hazine’nin ödediği faiz bedelinin tehlikeli bir boyuta ulaştığını kaydeden Babacan, “Bakın bu yılın bütçesinde faiz ödemesi 2 trilyon lira.
Bu yılın faiz ödemesi; geçen sene 1 trilyon 300 milyar lira ödendi.
Ve bugünlerde çok enteresan bir şey oluyor.
Bugünlerde Hazine’nin ödemiş olduğu faiz rakamı, ana paranın üstünde.
Bizim tarihimizde çok enderdir böyle bir şey, pek görünmez yani.
Ana para olur bir de faiz olur değil mi?
Ana para büyüktür, faizi küçüktür yanında.
Bir şekilde ana paranın belli bir yüzdesidir.
Şu anda Hazine’nin baktığımızda ödediği faiz, ana paradan daha yüksek seyrediyor.
Bu da yakın tarihimizde gerçekten görmediğimiz bir durum.
Çok sayıda tehlike işareti var.
Ve bu yüksek faizle bir yandan vatandaşlarımız, KOBİ’lerimiz, sanayicimiz ezilirken, öte yandan parası olanlar da gayet mutlu, Türkiye'de belki çok az sayıda insan.
Ama daha da çok yurt dışından buraya parasını getirip, yüksek faizle alıp gidenler, Türkiye deyince yüzleri gülüyor.
Türkiye deyince diyorlar ki ‘Biz iyi para kazanıyoruz, hiçbir yerde kazanamadığımız faizi biz Türkiye'den alıyoruz’ diyorlar.
Bunu da maalesef içimiz acıyarak izliyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
YATIRIM YAPAN BİN PİŞMANSA
Devam ediyor Babacan.
Ekliyor; “Yatırım yapan bin pişmansa yeni yatırımcı gelmez; ne kadar hukuk o kadar ekonomi”
Babacan, hukuk ve ekonomi vurgusu yaparak “Gerçekten yazık. Yani bu büyük ve güzel ülkemiz, Avrupa'nın en büyük topraklarına sahip, Avrupa'nın en büyük nüfusuna, en genç nüfusuna sahip olan ülkemiz eğer bu şekilde yönetilmeye devam ederse daha birçok krizler görürüz.
Enflasyon düşmez bu ülkede, ilelebet düşmez.
Nasıl 34 yıl boyunca düşmedi.
1980’lerde, 90’larda alalım, hatta 7O’lerden. 34 yıl boyunca bu ülke yüksek enflasyona mahkûm oldu; zengin daha zengin fakir daha fakir oldu. Hukuk ve adalet olmadığı sürece bu ülke, ekonomide asla ayağa kalkamaz.
Mümkün değil.
Çünkü hukuk yoksa, adalet yoksa güven yok.
Güven yoksa yatırım yok. Yatırım yoksa iş yok, istihdam yok.
Bu kadar basit denklem yani.
Yatırım yapanlar bin pişman. ‘Keşke 5 sene önce, 10 sene önce hiç yatırım yapmasaydım da paramı şöyle bir faize koysaydım.
Ya da başka ülkede yatırım yapsaydım, dünyanın en mutlu insanı olacaktım ben’ diyor.
Yatırımcılar, yatırım yapan bin pişmansa yeni yatırımcı gelmez, yeni iş sahası açılmaz, gençlerimiz iş bulamaz.
Şu anda onu yaşıyoruz ülke olarak maalesef.
Ne kadar hukuk o kadar ekonomi…
Ne kadar adalet o kadar ekonomi.
Denklem aslında çok zor değil” dedi.
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ İLKESİ…
Babacan ısrarla “Türkiye'de hukukun üstünlüğü ilkesi, hukuk devleti ilkesi tamamen artık yerle bir edilmiş durumda” vurgusu yaptıktan sonra sözlerini şöyle bağlıyor:
“Türkiye'de aynı zamanda çok büyük bir hukuk ve adalet krizi var, Türkiye'de hukukun üstünlüğü ilkesi, hukuk devleti ilkesi tamamen artık yerle bir edilmiş durumda. İstanbul'da yaşananları biliyoruz. İstanbul Büyükşehir ile ilgili yaşananları biliyoruz, iki ayı geçti.
Ama ta öncesinden gelen, biliyorsunuz neredeyse 2013-2014'ten bu yana sürekli sürekli benim yaptığım hukuk hukuk, adalet adalet vurgusu var, ‘Anayasa’ya uyulmuyor’ diyorum, feryat ediyorum, ‘Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uyulmuyor, AİHM kararlarına uyulmuyor, bu büyük bir felakettir, ‘işime gelmiyor uymam’ derseniz, yarın bu ülkenin başına büyük felaket açılır; sürekli uyarıyorum bu konuda.”
KUR ARTTIKÇA BORÇ BÜYÜYOR,
BORÇ BÜYÜDÜKÇE FAİZ ARTIYOR.
Gelelim aynı paralellikte CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç’in değerlendirmelerine.
Zaman zaman bu köşede ekonomiye dair değerlendirmelerini veriyorum kendisinin.
Bakın neler anlatıyor?
Genç, TBMM Genel Kurulunda, Türkiye’nin bir faiz cumhuriyetine dönüştüğünü belirterek, “Bu bütçe, bir tercihler bütçesidir. İktidar, yatırım yerine yandaşa, üretim yerine borca, adalet yerine faize kaynak aktarmaktadır.
Sermaye giderleri, yani yatırıma ayrılan pay, ilk dört ayda 249 milyar TL. Faiz ödemesi ise bunun neredeyse 3 katı.
Yani ülke geleceğine değil, geçmişin borçlarına çalışıyor.
Bu borçların yapısı da iç açıcı değil.
Brüt borç stokunun yüzde 54’ü döviz cinsinden.
Kur oynaklığı demek bu ülkenin bütçesini Londra swap piyasasına emanet etmek demek.
Kur arttıkça borç büyüyor, borç büyüdükçe faiz artıyor. Bütçenin kaderi Londra piyasalarında yazılıyor” dedi.
FAİZE GİDEN PARA TÜM
MEMURUN MAAŞI KADAR
Genç, konuşmasının devamında bütçedeki faiz giderlerine değinerek şunları söyledi:
“TBMM’nin çatısı altında konuşmak, halkın vergileriyle oluşturulan bütçenin akıbetini sorgulamak bizim görevimizdir.
Bugün bu kürsüden bir gerçeği tekrar söylemek zorundayız.
Türkiye bir faiz cumhuriyetine dönüşmüştür.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre, 2024 yılında merkezi yönetim bütçesinden faiz ödemelerine ayrılan kaynak, 24 yıl sonra ilk kez anapara ödemelerini geride bırakmıştır.
2025 yılında da aynı tablo derinleşerek devam ediyor.
Yalnızca nisan ayında bütçeden 260 milyar lira faiz ödemesi yapılmış. Aynı ayda personel giderlerine ayrılan kaynak 274 milyar, yani faize giden para neredeyse tüm memurun maaşı kadar.
“100 LİRANIN 17 LİRASI FAİZE GİDİYOR”
2025 yılının ilk dört ayında toplam faiz gideri 724 milyar liraya ulaşmış durumda.
Bu da bütçedeki her 100 liranın 17 lirasının faize gittiği anlamına geliyor.
Faiz ödemelerinde geçen yıla kıyasla artış oranı yüzde 99.
Sormak lazım: Bu ülke kim için yönetiliyor?
Emekçi için mi, emekli için mi, yoksa alacaklıların keyfi kaçmasın diye mi? İlk dört ayda 885 milyar TL bütçe açığı veriliyor.
Aynı dönemde toplam 2 trilyon 810 milyar TL vergi toplanmış ama halkın sofrasına bir dilim ekmek daha koyulamamış.
Çünkü vergiler halka değil, faize ve israfa akıyor.
İsraf demişken, bir kalemi özellikle anmak gerek:
Diyanet İşleri Başkanlığı. 2025 bütçesinden Diyanet’e ayrılan ödenek tam 130 milyar 119 milyon TL.
İlk dört ayda bunun 42 milyar lirası harcanmış.
Bu bütçe; Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan, Dışişleri’nden ve Kültür ve Turizm’den çok daha fazla. Yani iktidarın önceliği sanayi değil, diplomasi değil, üretim değil.
Önceliği tek merkezden şekillendirilmiş bir ideolojik yapı.
“YATIRIMA AYRILAN PAY FAİZ ÖDEMESİNİN 3 KATI”
Bu kürsüden defalarca söyledik: Bu bir tercihler bütçesidir.
Ve iktidar tercihini bir kez daha ortaya koymuştur.
İktidar, yatırım yerine yandaşa, üretim yerine borca, adalet yerine faize kaynak aktarmaktadır.
Bakınız sermaye giderleri, yani yatırıma ayrılan pay, ilk dört ayda 249 milyar TL. Faiz ödemesi ise bunun neredeyse 3 katı.
Yani ülke geleceğine değil, geçmişin borçlarına çalışıyor ve bu borçların yapısı da iç açıcı değil.
Brüt borç stokunun yüzde 54’ü döviz cinsinden. Kur oynaklığı demek bu ülkenin bütçesini Londra swap piyasasına emanet etmek demek.
Kur arttıkça borç büyüyor, borç büyüdükçe faiz artıyor.
Bütçenin kaderi Londra piyasalarında yazılıyor.
“EKONOMİK VESAYET REJİMİ”
Bu bir bütçe değil, bir borç ödeme planıdır.
Ve bu planın tek kazananı halk değil, alacaklılardır.
Türkiye, üretmeden borçlanan; borçlandıkça faize bağımlı hale gelen bir döngüye mahkûm edildi.
Faiz ödemeleri anaparayı geçti, bütçe açığı vergiyle değil, gelecek nesillerin sırtına yüklenen borçla kapatılıyor.
Buna artık bütçe denemez; bu, ekonomik vesayet rejimidir.
Faiz kaleminin tahakküm ettiği bu düzende, milletin cebine değil, yalnızca alacaklıların kasasına çalışılıyor.”
FAİZE KARŞI OLANLAR!...
Hatırlarsınız iktidara gelirken faize karşı olduklarını her beyanlarında açık ve aleni olarak dillendirmekten geri durmamışlardı.
Nas ekonomisi ile de tablo bir öyle bir böyle evrilmişti.
Gelinen tablo içinde faize şimdilerde ana paradan çok ödüyorlar ve ekonomiyi sadece faizin faizi ile çevirip, faizin faizi Londra da yahudi tefecilere para ödüyorlar.
Allah’tan faize karşılar.
Bir de faizi tasvip etseler, destekleselerdi.
Yanmıştık!...