Demokrasi ve laiklik, çok çetrefilli iki kavram… “Çeksen üzülür, çekmesen büzülür!” türünden bir şey… Çok çeşitli tarifleri var... Bu çeşitlilik bunların açmazı olmayıp bilakis zenginliğidir. Bu neden amaç aynı olunca yolların ve araçların farklılığı bizleri ürkütmemeli. Şimdi, bu iki kavram ile ilgili çok sevdiğim ve benimsediğim tanımlarını vermeye çalışacağı.
***
Demokrasi, “azınlık” hukukunun; “azınlık” haklarının amasız, ancaksız. fakatsız korunmasıdır. Bu nedenle; Sözgelimi, “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz!” ya da “yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede...” söylemlerinin, demokrasi, demokratlık ile bir ilgisi yoktur.
***
Sözgelimi, bir işyeri, bir fabrika çalışanlarına, şu ya da bu nedenle öğle yemeği veriyorsa bunu, “Ramazan geldi!” diye kesemez; toplu para ya da iaşe verseniz bile. Yani orada, o işyerlerinde oruç tutmayanlar var ise o firma, yemek vermeye mecburdur...
***
Yemek yerine, dışarıda yemesi için “fiş” veriliyorsa, tutmayanlara yine “fiş” vereceksiniz... Yani, bir yerde oruç tutmamayı, tutmaktan zor duruma getiriyorsanız orada özgürlüklerden, demokrasiden, demokratik davranıştan söz edemezsiniz...
***
Örneğe devam edelim: Oynanan oyunun adı demokrasi ise, yasal izinleri tamam bir pavyona, bir içkili lokantaya, bir meyhaneye, ekstrem bir örnek bir “seks shop”a tahammül etmek zorundasınız... Bunların açılmasına, şu ya da bu biçimde engel olamayacağınız gibi; kapatılmasını da şu ya da bu biçimde gerçekleştiremezsiniz.
***
Birkaç kez yazdım bir kez daha yazıyorum: “Cuma vakti girdi!” diye kamusal hizmet veren ruhsatlı, küşatlı bir yeri, bir lokantayı, bir pastaneyi, bir hastaneyi, bir eczaneyi kapatamazsınız ya da hizmet vermekten alıkoyamazsınız.
***
Zira o “izin” size, o kamusal işi yapın diye verilmiştir. Tekrar ediyorum; oynadığınız oyunun ad demokrasi ise... Yok başka bir şeyse, o taktirde, işiniz gücünüz rast gelsin…
***
Evet, “ben Müslüman Mahallesinde salyangoz sattırmam!” derseniz bunun demokrasiyle, demokratik davranışla ilgisi yoktur. Bu, tam bir “zorbalık” örneğidir. Bunu kendinize hak görürseniz başkaları da kendilerinde benzeri haklar görmesi doğaldır; buna sonuçlarına da katlanmak etmek zorundasınız.
***
Unutmayalım demokrasi, sopa atma yarışının yapıldığı bir arena değildir… Sopa atma yarışı, totaliter, baskıcı, jakoben… rejimlerde yapılır… Bu nedenle demokrasi, hele hele liberal demokrasi, zor bir zenaattir. Demokrat olmak da...
***
Laikliğe gelince, yine çok sevdiğim ve benimsediğim tanımı vereyim... Laiklik, “aklın özgürleşmesidir.” Çok tehlikeli bir laf sarf ettiğimin farkındayım, zira “puttan” geçilmeyen bir ortamda, aklımızı nasıl özgürleştireceğiz?
***
Yani laiklik; kaynağı ister uhrevi olsun isterse dünyevi, aklın tüm putlardan, tüm dayatmalardan, tüm zorlamalardan azâde; yani insanın, “kul, köle, bende” olmaktan kurtulup “özgür birey” olmasıdır... Ama kolay mı, putlardan kurtulmak? Kolay mı, tabuları yıkmak? Elbette kolay değil, hele hele “biat kültüründen” gelenler için daha da zordur...
***
Bir ülkede laiklikten söz ediliyorsa orada “örtünme” kadar, “açınma”; “inanma” kadar “inanmama”; “tanrı tanır” olmak kadar “tanrı tanımaz” olmak hakkı da vardır... Deist olup olmamak da bu cümledendir… Bu haklara herkesin saygı göstermesi, tahammül etmesi gerekir... Ama “ben Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmam!” ya da “laik cumhuriyette kamusal alanda baş öttürtmem!” dersen, bunun demokrasi ile, laiklik ile bir ilgisi yoktur.
***
Tüm inançlar, tüm düşünceler karşısında devletin, “yansız, tarafsız ve ön yargısız” olması ne kadar gerekli ise, yönetenlerin özellikle Hükümet edenlerin de gösterişten uzak, türbinlere oynamadan, “yansız, tarafız ve ön yargısız!” olması gerekir.
***
Evelemeden gevelemeden söylüyorum; bir Cumhurbaşkanı, bir Başbakan, bir Bakan... öncesi ve sonrası nümayişe dönecek bir “Cuma Namazı” kılamaz. Bu, özgürlüğün, laikliğin ve demokrasinin bir gereği değildir... Bunların ibadet etmeleri ne kadar hak ise, hissettirmeden, gösterişten uzak yerine getirmeleri de demokrasinin, laikliğin bir gereğidir.
***
Hatta bunların, adı üstünde Cuma Namazı hariç, vakit namazlarını ve diğer namazları camide kılmalarını da, demokrasi ve laiklik ve hatta dini hayat bağlamında sakıncalı bulurum. Her şeyden önce bir Müslüman’ın kendisini ya da nefsini “put” haline getirmeleri çok sakıncalıdır… Öyle ya, gitsinler Cuma Namazlarını da, gözden ırak bir camide eda etsinler... Unutmayalım, dinlerin “tek geliş nedeni”, putları yok etmektir.
***
Aynı biçimde; oruç tutmayan bir cumhurbaşkanı, halkın önünde uluorta, su içemez yemek yiyemez. En azından, tutanlara saygılı olmak zorundadır... Dedim ya; demokrasi, laiklik; demokrat olmak, laik olmak zor zenaat vesselam!..