“Eski Yunancadaki 'demos' (halk) ve 'kratos' (otorite) sözcüklerinin birleşiminden oluşmakta ve sözlük tanımı itibarıyla; ‘halkın kendi kendini yönetmesi’ anlamına gelmektedir.
Yönetim erkinin halkın iradesi tarafından belirlenmesi ve denetlenmesi esasına dayalı olan bu kavramı “, günümüze kadar çok merhalelerden geçmiş ama özü değişmedi.
***
Kısaca; Halkın ya kendisinin ya da seçtikleri tarafından yönetilmesi.
Tarihi, eski Yunan “site devletlerine” kadar gider. Siyasi tarih bize, kısaca böyle diyor… Böyle diyor ama 21.yy’a geldiğimizde, farklı görüşler de yok değil.
***
Birileri der ki; demokrasi benim için bir trendir, istediğim istasyon da inerim.
Yani, araçtır, kullanırım, vakti saati gelinceye kadar… Sonra ben bildiğimi okurum.
***
Birileri der ki; Şalvarlılarla, poturlularla, kasketlilerle demokrasi olmaz...
***
Birileri der ki; cahil ü cühela takımı ile demokrasi olmaz...
***
Birileri der ki; Sınıfsal çelişkileri yani işçi sınıfı, burjuvası olmayan yerde demokrasi olmaz...
***
Birileri der ki; Kişi başına ulusal geliri 10 bin doların altında olan ülkelerde demokrasi olmaz...
***
Birileri der ki; Ağzı kokanlarla, “karnını kaşıyanlarla” demokrasi olmaz...
***
Birileri der ki; Seçimlerde “mantıksız davrananlarla”; oyunu “ para/iaşe karşılığı satanlarla” demokrasi olmaz...
***
Aslında bu “birileri”;
Hep benzer kişiler. Otoriter ve totaliter yönetim özlemimdedirler.
“Hık demiş birbirinin burnundan düşmüşler”...
Aynı tipler...
Aynı yerde eğleşirler...
Aynı kaptan yerler...
Aynı tastan içerler...
Aynı yere “işerler”...
Ama farklı kişilermiş gibi kendilerini iyi kamufle ederler…
***
İşin acı yanı; “Şu, şu, şu olmazsa demokrasi olmaz!” diyenler, demokratik gelişmemizin önüne hep set çekerler; ülkenin demokratikleşmesine hiç mi hiç katkıda bulunmazlar...
***
Bunların kendilerine güvenleri olmadığı gibi halkını da aşağılarlar...
***
Hem de; “cahil halkın oyu ile, profesörün oyu bir mi!” diyecek kadar ileri giderler...
Seçkincidirler...
Tepeden inmecidirler...
Jakobendirler...
Edirne ile Hakkari arasına sıkışmış bir Türkiye’den yanadırlar...
***
Demokratik cumhuriyetten değil, bürokratik devletten yanadırlar...
Bürokrasiyi, ülkenin omurgası olarak görürler...
Bu nedenle; “benim bürokratıma dokunmayın da kime dokunursanız dokunun!” derler...
***
Kim ne derse desin...
Bu ülkenin gerçek sorunu;
Cumhuriyetin kâmil mânâda demokratikleşmesidir...
Cumhuriyetin gerçek anlamda “hukuk devleti” ve “hukukun” egemen olmamasıdır.
Bu ülkenin “dünyalı” hale gelmemesidir...
Cumhuriyetin, batı tipi demokratik standartlarla bezenmesidir...
Yine kim ne derse desin; bunun bugünkü adresi de Avrupa Birliği normlarıdır.
“Mış!” gibi yaparak bu ülkeye demokrasi falan gelmez.
“Mış!” gibi yaparak “hukuk devleti” olunmaz; “hukukun üstünlüğü” sağlanamaz.
***
Hasılı kelam;
Demokrasi, zor bir zanaat…
Demokrasi, kabulü zor bir zanaat…
Demokrasi ve demokrat olmanın hazmı ve içselleştirilmesi zordur.
Toplumun bütün katmanları, için söylüyorum; demokrasinin içselleştirilemediği bir ortamda işimiz de…