KADİR DAYIOĞLU


DALKAVUK VE DALKAVUKLUK...

Dalkavuk denince hatırıma vakti zamanında, Akbaba’da çıkan bir karikatür gelir.


Dalkavuk denince hatırıma vakti zamanında, Akbaba’da çıkan bir karikatür gelir. Dalkavuk, “s” harfi ters, “İstanbul Hatırası” yazılı bez önünde fotoğraf çektiriyor. Çizerini anımsamıyorum. Fotoğrafçını siyah kollukları var, şimdileri pek gözükmeyen üç ayaklı fotoğraf makinesi. Fotoğrafçı,“çekiyorum!” diyor, o esnada adam eğiliyor… 

***

Birkaç uyarı ve birkaç kez çekim tekrarlanıyor. Adam sürekli eğiliyor. Fotoğrafçı ne yapsın. Arkasına bir direk çakıp adamı iple bağlıyor, boydan boya… Fotoğrafı çekiyor.

***

Dalkavukluk, tarihin bilinen en eski mesleklerinden birisi Tıpkı, fahişelik, gibi Geçmişten günümüze dalkavuklar hep varola gelmiş, İlerde de mutlaka varolacaktır.

***

Siyasal zeminde de çok sık rastlanır dalkavuklara. Bir konuşmasında SayınRecep Tayyip Erdoğan, “Çevremde dalkavuklar var” diye şikâyette bulunmuştu. Liderin başına, gül dökenler mi dersini, yine liderin konutu üzerine pırpırlı uçakla gül saçanlar mı… Ha, bir de “tak şak paşamız!” vardı, hüngür hüngür ağlayan paşamıza da geçenler de rastlamıştık. Süleyman Beye yağ çeken Faruk Güventürk, orgeneral olamamış, emekli olmuştu. 

***

Atatürk’ü tanrılaştıranlara ne demeli? Behçet Kemal Çağlar’ın şiirlerini anımsıyoruz. Mesela, “Atatürk dirilecektir!” diye makale yazan, Necip Fazıl Kısakürek, CHP'den mebus adayı bile olur. Ancak umduğunu bulamaz; ne mebusluk başvurusu ne de para isteği kabul edilir.

“Babamızın” alın terini silene, kendisinin bizzat “dalkavuk” olduğunu söyleyen Zenger’e kadar kimler yoktu ki? 

***

Tarihçi, Reşat Ekrem Koçu, Tanzimat’tan önceki dönemlerde mevcut dalkavukların yanı sıra bu işi meslek olarak yapan bir dalkavuk esnafının varlığını da işaret ediyor. Dalkavuk loncasından söz ediyor, tarihçiler. 

***

Bir de dalkavuklarla ilgili “narh”varmış. Mesela dalkavuğun burnuna fiske vurma, fiske başına, 20 para; başına kabak vurma, bir seferine, 20 para; yüzüne tokat atma, tokat başına, 30 para. Vs.

***

Mesela, Yusuf Kenan Turan’dan aldığım bir dalkavuk örneği: Osmanlı döneminde Van valisi padişaha isteklerini belirten bir mektup yazdırır, sonuna da padişaha hoş gelecek bir kelimeyle işi bağlamak ister... Katip, "kulunuz Numan" yazar ama vali yeterli bulmaz, "köleniz Numan", "hak-i payeniz Numan" yazar yine beğenilmez... Bunalan katip son olarak, "Vali-i Van, defi hacetiniz Numan" diye yazar...

***

Dalkavukluk, acz içerisinde olan insanlara has bir hastalık. Şunu unutmayalım; Acz içerisinde olanlar daima egemenin, merhametine sığınma arzusu duyarlar.

***

Dalkavukların temel nitelikleri için çok şey söylenebilir Benim saptayabildiklerim ise şöyle:

Dalkavuklar öncelikle, efendilerinde olmayan gücü, varmış gibi gösterirler. Bu nedenle dalkavuklar, efendilerini hiç “ayık gezdirmezler'” Zafer sarhoşluğu içerisine giren efendi de sürekli. “Ben neymişim be ahi'” şarkısını söyler

***

Dalkavuklar için siyasal ve özellikle parasal güç daima çekim merkezidir. Bu nedenle bu güce yaklaşmak ve ön sallarda yer almak isteği, dalkavuklar için vazgeçilmez bir tutkudur...

***

Dalkavukların bir ayırt edici özelliği de şu: Kendinden büyükler önünde “köle”; altındakiler için ise “zorba “ rolünü, üstlenir Bu nedenle dalkavuklarda “kölelik” ve zorbalık” daima aynı anda mevcuttur Günün şartlarına göre bunlardan birisi etken hale gelir

***

Diğer bir özellik de şu olabilir diye düşündüm: Dalkavuklarda kural ve kutsal diye bir şey olmaz Amiyane tabirle bunlar yuvarlaktırlar!.. Ya da amip gibidirler, her şekle girerler.

Ve nihayet dalkavuklar; efendi değiştirmede mahirdirler. Çok kolay efendi bulurlar ve çok kolay efendi değiştirirler. 

***

Gelen ağam giden paşamdır, derler. İktidar çalgısına çok kolay ayak uydururlar. Etek öpmekle ağız kirlenmez derler. Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksiniz, derler…

***

Nasıl? Etrafınızdaki dalkavukları tanıyabildiniz mi?