Sanırım bu yoğun gündem hepinizi sıktı.
Terörsüz bir Türkiye muhabbeti ile karışan kafalar...
Hapse atılan genel başkanlar, belediye başkanları, gazeteciler, öğrenciler…
Enflasyon ve ekonomiye dair veriler.
İşsizlik...
Sığınmacılar...
Aklınıza ne gelirse...
Bugün biraz farklı konulardan bahsedelim.
Alıntılar yapalım.
Malum Pazartesi 19 Mayıs.
O'na göre bir yazımız olacak kısmetse inşaallah.
Evet...
“Daldan dala…” dedik.
Farklı bir Cumartesi.
Biraz tebessüm.
Bir şiirsel bir gönderi de var içinde.
Biraz farklı düşünce metaforları.
BU TEORİYİ DUYDUNUZ MU?
“Fare Çuvalı Teorisi” olarak da bilinen bir hikaye!
“ Mısır’ın bir köyünde tarım mühendisi olarak çalışan bir adam, Kahire’ye gitmek üzere trene bindi.
Yanına, köyün yaşlı çiftçilerinden biri oturdu.
Mühendis, çiftçinin ayakları arasında bir çuval olduğunu fark etti ve yol boyunca çiftçi, her çeyrek saatte bir çuvalı çevirip içindekileri karıştırıyor, sonra tekrar ayakları arasına yerleştiriyordu.
Bu durum yolculuk boyunca devam etti.
Mühendis çiftçinin bu hareketini garipseyerek çuvalın hikayesini sordu.
Çiftçi, “Fareleri ve sıçanları yakalayıp bunları Kahire’deki Ulusal Araştırma Merkezi’ne satıyorum; orada laboratuvar deneylerinde kullanılıyorlar” dedi.
Mühendis, “Peki bu çuvalı neden sürekli çevirip sallıyorsun?” diye sordu. Çiftçi, “Bu çuval fareler ve sıçanlarla dolu, eğer çuvalı çeyrek saatten fazla sallamaz ve çevirmezsem fareler ve sıçanlar rahatlayacak ve yerleşecekler.
Bu durumda, onların gerginlikleri azalacak ve çuvalı kemirip delmeye başlayacaklar.
Bu yüzden onların korku ve gerginliklerini artırmak için her çeyrek saatte bir çuvalı sallıyorum.
Böylece birbirleriyle çatışırlar, içgüdülerine kapılırlar ve çuvalı unuturlar, ta ki Araştırma Merkezi’ne varana kadar” dedi.
Mühendis, çiftçinin düşünce şekli ve (Fare Çuvalı Teorisi) karşısında şaşkınlığa uğradı ve Batı’nın ülkelerimize karşı uyguladığı siyasi tuzakları iyi anlayarak, ne zaman ülkemiz, huzur ve istikrar hissetmeye başladığında, içerden ve dışarıdan çuvalı sallıyorlar ve fitneler başlatarak, terör azıyor !..
Doğal olarak halklarımız içgüdülerini manipüle edenlerin ardına düşüyor ve herkes “çuvalı kemirip delme” gerekliliğini unutuyor !... “
Ne kadar tanıdık ve manidar değil mi ?
Nasıl ama, derslerle dolu...
GÖZ YUMMAK...
Kardeşlerinizi boğazlıyorlar, göz yumuyorsunuz.
Çığlıklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz.
Aramızda dolaşıp kurbanını seçiyor zorbanın teki, Sessiz kalırsak bize dokunmaz diyorsunuz.
B…k yiyorsunuz!
Ne tuhaf yer burası, sizler nasıl insanlarsınız!
Haksızlık varsa bir yerde eğer ayaklanmalı insan. Ayaklanma olmuyorsa batsın o şehir yerin dibine. Yansın bitsin, kül olsun karanlıklar basmadan! Bertolt Brecht
DAĞ GİBİ DÜNYA...
"Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir.
Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır.
Şer çıkarsa, sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et.
Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak.
Senin gönlün değişirse, dünya değişir!"
Şems-i Tebrizi
ÜSTÜNLÜK MESELESİ...
“Özgüveni yüksek kişiler, başkalarından üstün olmaya çalışmaz.
Değerlerini, kendilerini başkalarıyla kıyaslayarak ölçmeye çalışmazlar.
Onlara mutluluk veren şey kendileri olmaktır, başkalarından üstün olmak değil.” Nathaniel Branden.
DOSTLUK...
Bir de şiir sizlere.
Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan... "Dostluk"
Dediğin güzel bir kitap.
Hava gibi, Su gibi, Ekmek gibi
Vazgeçilmez bir tad.
Sonuna kadar dayanmak şart.
Dostluk dediğin eşsiz bir kitap.
Sevmediğin sayfaları varsa atla.
Sayfayı kökünden yırtmak şart mı?
ONLAR SİZİ BİTİRİR!...
İçinizde yarım kalan kim varsa bitirin...
Çünkü nankör ve vefasızın yası tutulmaz. Yıldız Kenter
“Sizi önemseyen insana incelik, sizi kırmaya çekinen insana anlayış, her hatanızla seven, yanlışınızı size gösterip doğrusunu öğreten insana saygı gösterilir.
Bazı şeylerin farkına varmak ve değmeyecek insan için taviz vermemek gerekir.
Her şey görmek isteyene gayet nettir...”
SEVGİ HERŞEYDİR...
Bana sevgiden bahset...
Bana masallardan bahset; beni onlara inandır.
Büyük caddelerde, küçük sokaklarda el ele mutlu yürüyen insanlardan.
Güzel hayvanlardan.
Savaşın, bombalamanın olmadığı mutlu sokaklarda oynayan çocuklardan.
Özgürce uçan kuşlardan,
Yağmur sonrası tertemiz bir dünyaya doğan güneşten ve gökkuşağından.
Ümidini yitirmemiş gençlerden.
Seyir gemilerinden, keşif tutkusundan, mizahtan, edebiyattan, müzikten, kemandan.
Her acıklı türkü de ağlayıp, her sevinçli şarkıda eğlenelim.
Dünya üç gündür, zaman kaybetmeyelim.
Yaratılan her şeyi sevelim...
Sevilelim.
Her şey gönlünüzce olsun inşaallah...
DARISI SİZLERE OLSUN...
Sevginin tüm yaşamın anlamı olduğunu, insanı üzmenin günahla eşdeğer olduğunu, yaşamın çok değerli olduğunu anlaşıldığı yaş.
İlk yirmi yılı hiç bir şey anlamadan aileye topluma kendini kanıtlamakla...
İkinci yirmi yılı iş güç çoluk çocuk aile içi çatışmalarını idare etmekle...
On yılı ise artık olgunlaşmak ve sevginin; salt sevginin değerli olduğunu anlamakla geçer.
Elli yaşındaki insan, artık önünde tüm gücüyle yararlı olabileceği en çok on ya da yirmi yılı olduğunu çok iyi bilir.
Ve arkasını dönüp baktığında geçen elli yılın hızından ödü kopar.
Önünde kalan yirmi yılında bu hızla geçeceğini çok iyi bildiğinden sevginin önemini anlar.
Mutlu olmanın, mutluluk vermenin yaşamın gerçek yüzü olduğunu; gerisinin hikaye olduğunun farkına varır. Ve yaşamında sevgiden başkasına yer vermez.
Kısacası elli yaşında veya üzerinde olmak; mutluluğa açılan kapının keşfedilmesidir. Alıntı
HAYAT…
Her şey dört dörtlük olmasa da...Hayat güzel..
Hayaller güzel.. Bahar yeli güzel.. Kelebekler güzel ...
Platonik aşklar güzel... Eski Türk filmleri güzel... Sessizlik güzel...
Yalnızlık güzel ve bazı şarkılar var ki çok güzel...
Gece güzel, gündüz güzel, kışın güneş, yazın serinlik güzel...
Masmavi gökyüzü, bulutlar güzel..
Karpuz, dondurma, sıcak ekmek güzel..
İkindi vakti, çay, peynir, simit güzel..
Güzel bir kitabın sayfalarında kaybolmak güzel...
Yaz ortasında yağan yağmurun kokusu güzel...
Özlediğini beklemek güzel..
Her şey mükemmel olmasa da HAYAT yine de güzel..."
BUYURUN… BİR ŞANS DAHA...
Hayat bize bir gün daha ısmarladı.
Bir şans daha verdi.
O zaman, umut penceremiz hep açık...
Bedenimiz ve ruhumuzda sağlık,
Yüzümüzde tebessüm, yüreğimizde sevgi,
Evimizde bereket ve huzur olsun.
Günaydın dostlar, mutlu günler dilerim.
Ömrünüze ömür katacak güzel insanların varlığıyla, her anınızın kıymetini bilin…