Böylece, Mustafa Kemal, Sivas Kongresinden beri önderi olduğu Müdafaa-i Hukuk hareketini bir siyasal program çerçevesinde bir araya getirerek, sağlam bir cephe kurmuş, bir parti kurmuştu. İşte Türk Devrimin motoru bu siyasi parti olacaktır: Halk Fırkası. Mustafa Kemal, Cumhuriyet Halk Partisinin kurucu önderi, ölümüne kadar da genel başkanıdır. Bu nedenle, O’nu Halk Fırkasından bağımsız mütalaa etmek doğru değildir.
Partinin kuruluşu ilan edildikten sonra, Birinci Meclis 1 Nisan 1923’de seçimleri yenileme kararı aldı. Bu karar TBMM’nin ikinci döneminin önünü açmış oldu. 1923 Meclisi, 1920 meclisinden oldukça farklı bir meclisti. Mustafa Kemal, kurtuluşu Birinci Meclisle, devrimi ise, partisinin çoğunlukta olduğu İkinci Meclis ile gerçekleştirdi. Cumhuriyet, hilafetin lağvı, Türk hukuk devrimi, yeni anayasa ikinci meclis döneminde hayata geçirildi. [Çok renkli olan Meclis’ten Devrim Yasalarının hayata geçirilmesi çok zordu. İzmir suikasti girişimi bardağı taşıran son darbe oldu. ]
TBMM’nin 1 Kasım 1922 tarihli 307 ve 308 sayılı kararları ile saltanat kaldırılmış ve İstanbul Hükümeti lağvedilmişti. 6 Ekim 1923’de müttefiklerden teslim alınan eski başkent, 1926’ya kadar Ankara rejimine karşı muhalefetin örgütlendiği bir şehir olmuştur. …
Nutuk’un büyük bir kısmı 1927 yazında İstanbul’da yazılmıştır. Kaleme alınma dönemi de anlamlıdır: 1926 İzmir suikastından sonra. Nutuk, bütün siyasi hasımlarını kesin olarak mağlubiyete uğrattıktan sonra yazılmıştır.
Nutuk, Mustafa Kemal’in kendi siyasi mücadelesinin hikayesidir. Bu hikaye bizzat kendi kaleminden çıkmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin İkinci Büyük Kurultayında 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında parti delegelerine okunmuştur. İçerik olarak, milli kurtuluş davasını nasıl başarıya ulaştırdığı ve hangi engellerle karşılaşıldığı anlatır. Nutuk’ta yer yer çok sert, küçümseyici bir üslup gözlemlenir. Özellikle Terakkiperver Parti kurucuları ile polemikler vardır. …
Türk Devrimi’nin dayandığı üç ilke asli, üç ilke talidir. Devrimin asli ilkeleri cumhuriyetçilik, laiklik, ve milliyetçiliktir. Devletçilik, devrimcilik, halkçılık ise zaman içinde eklenmiş ilkelerdir. Bu ilkeler, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1931 kurultayında program haline getirilecektir. CHP, müdafaa-ı hukuk hareketinden doğmuş bir partidir. Devrimin örgütlü gücüdür.
Türk devriminin temeli, hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın laikliktir. Bugün, çevremizdeki Müslüman ülkelerden daha gelişmiş bir toplum olmamızın nedeni, “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak sanılan” laik devlet ilkesidir.
Laiklik, yanlış bir şekilde ileri sürüldüğü gibi din ve vicdan özgürlüğü değildir. Din ve vicdan özgürlüğü başka bir kavramdır. Laiklik, dine dünya işlerine müdahil olma yasağı getiren ve devleti bu konuda yetkili kılan bir ilkedir. Laiklik hukukun meşruiyetini dinden almaması demektir. Hukuk aleminde yenilik yaratan bir düzenleme yapılırken dini otoriteden onay almamaktır. … Türk laikliğinin temelinde Atatürk Devrimi vardır.
Modern Türkiye’nin temelindeki ikinci saçağı, Türk Hukuk Devrimidir. 1921 Anayasası ile temelleri atılan Türkiye Devleti, 1924 Anayasası ile Türkiye Cumhuriyetine dönüşmüş; 1928’e kadar gerçekleştirilecek bir dizi değişiklikle hukuk alanında yepyeni bir görüntüye kavuşmuştur.
Yakın dönem Türkiye tarihinin dikkatli bir gözlemcisi olan Kont Ostrorog -ki meşrutiyet döneminde İttihatçılara hukuk danışmanlığı yapmak üzere Türkiye’de bulunmuştu- 1927’de Londra’da yayınlanan “The Angora Reform” başlıklı kitabında 1922 ila 1927 arasında gerçekleştirilen reformların dünyada eşi ve benzerinin bulunmadığını, Türklerin hukuk düzenlerinde büyük değişiklikler gerçekleştirdiklerini yazacaktır.
Benzer şekilde Kurt Steinhause da “Atatürk Devrimi Sosyolojisi”nde 30’lu yılları değerlendirirken, büyük ölçüde kırsal ve kapitalizm öncesi üretim ilişkilerinin hakim olduğu Türkiye’nin Kemalistlerin önderliğinde gelişmiş bir Batı ülkesinin bütün üstyapı kurumlarına sahip olduğunu yazacaktır. …
Türk Hukuk Devriminin önemli bir boyutu anayasal eşitlik ilkesinin gerçek manada hayata geçirilmesidir. Bu da kadınların bütün kamu haklarına kavuşmaları, seçme ve seçilme haklarının tanınması demektir. Türkiye’de kadınların genel oy hakkına sahip olmaları birçok Avrupa ülkesinden çok önce gerçekleşmiştir. 5 Aralık 1934’de kadınlara siyasal haklar tanınmış ve ilk kadın milletvekilleri 1935 TBMM seçimlerinde meclise girmişlerdir.
TBMM’ye giren ilk kadın milletvekilinden bazıları şunlardır. Dr. Fatma Memik (Edirne), Fakihe Öymen (İstanbul), Satı Kadın (Hatı Çırpan, Ankara) Bahire Bediş Morova (Konya) gibi. Türkiye o yıllarda dünyanın ilk Kadın Kongresine de ev sahipliği yapmıştır. [Kayseri’den Ferruha Güpgüpoğlu’nun (1891-1951) da bulunduğu on yedi, ara seçimde bir kadının daha girmesiyle on sekiz milletvekili Meclise girmiş.]
Devrim tarihimizin bir başka boyutu eğitim devrimidir. Erken cumhuriyet döneminde eğitim alanında yapılan değişiklikler radikal niteliktedir. Tevhidi Tedrisat (Eğitim Birliği) Yasası’nın hilafetin lağvı yasasıyla birlikte çıkarılması son derece anlamlıdır. [Eğitim tarihimizde beş eğitimci öne çıkar. Dönme olduğu söylenen Şemsi Efendi (1851-1917); Arap milliyetçiliğini öne çıkartan 2. Meşrutiyet döneminde Mustafa Sati Bey ve ‘Okullar olmasa maarifi çok güzel idare ederiz!’ sözü ya da ironisi ile ünlü Emrullah Efendi: Cumhuriyet döneminde Mustafa Necati, Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç.]
Bu alanda atılan en önemli adım eğitim ve öğretimin merkezileştirilmesi kararıdır. Bütün eğitim kurumları Maarif Vekaletine bağlanmıştır. Bu uygulama, ülkenin her yerinde, bütün çocuklar için fırsat eşitliği sağlayan, parasız genel eğitim olanağı sağlamıştır. …
