KADİR DAYIOĞLU


CUMANIZ MÜBAREK OLSUN!..

Tabii, gün Cuma olunca günün mânâ ve önemine binaen bir yazı kaleme alalım dedik.


Aslında böyle bir yazıyı, tekraren yazmaya niyetim yoktu ama derler ya; “elin kıranı durmuyor!”. Merak saikı ile her deliğe parmak sokuyor. Yani, durduk yere kaşınıyor. Ortalığı bol buldular savurup duruyorlar… Elbette her dönem gibi bu dönem de geçecek, sular durulacak, ülkemiz mecrana girecek… Bundan şüphe etmiyorum. Belki de vakit yaklaştı!..

***

Şimdi anlatacağım olaya, AK Partililer ne kadar iştirak eder ya da ne kadar tepki verir bilemiyorum. Geçenlerde bir düğün yapılmış. Taraflardan birisini tanırım…Dikkat ettiniz mi bilemiyorum? Düğünlerde Kur’an okumak, dua yapmak, 1994’te başlayan ve 2002’den sonra hızlanan “adet-i belde” haline geldi. Bir de Büyükşehrin mehteri yer aldı mı? İşlem tamam…

***

Elbette Kur’an okunur, elbette dua yapılır, elbette içki verilmez, elbette parasını verirsin “Şiremenlinin çalgıcıları” yerine mehter getirirsin; dansöz yerine “Sema gösterilerini” tercih edersiniz… Taktir sizin bir şey diyemem…

***

Bunun tam zıddını yani bizim alışageldiğimiz türden sazlı, sözlü, içkili, dansözlü düğün yapanlara da kimsenin söz söylememesi gerekir. Yok, “el emri bil maruf!” yapaya kalkarsanız, inanç dünyası ile ilgili “sorulara” da hazır olmanız gerekir. Soranlara da, “bire kafir!” diye saldırmak yok ha!..

***

Burada anlaştık mı? Sanırım anlaştık ama söz konusu düğünde, tanık anlattı, dua yapan bir edepsiz veryansın etmiş Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu’na… Sonunda; Allah’a, “kahhar sıfatınla kahret bunları!” demiş, Tayyip Beye “övgüler” yağdırmayı da unutmamış. Sanki Allah, hâşâ sümme hâşâ babasının uşağı, duahanın.

***

İşte yakışmayan, ayıp olan şey de burası. Mesela ben, iyi ki de yokmuşum orada… Duacıyı uyarır, düğün sahiplerini kınardım. Terk edip giderdim. Mutlu bir günde birlikte olmaya mı geldik yoksa hakaret dinlemeye mi?

***

Evet. Benim kabul edemeyeceğim nokta burası. Unutmasınlar, bu böyle gitmez, film bir yerden kopar. Sanmasınlar, bu devran biteviye… “AK Partililer ne der!”, derken kastım budur efendim.

***

Bana ters laflar edenin olabileceğine biliyorum. Bunu bile bile yazıyorum… Hiç de umurumda değil. İnançların, bu tür şeylere alet edilmesi evvelemirde, o inanç sistemine zarar verir. Hâlâ farkına varamadılar.

***

Tabii, gün Cuma olunca günün mânâ ve önemine binaen bir yazı kaleme alalım dedik. Bu vesile ile dört yıl önce, 08.03.2018 tarihinde “Habertürk.Com”’dan aldığım bir haberi tekrar paylaşmak istedim. Haber şöyle;

“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Dünya Kadınlar Günü Programı'nda konuştu. Bazı isimlerin kadınlarla ilgili açıklamalarına değinerek, ‘Bu konuda marjinalleri asla dikkate almayız. Din adamı olarak ortaya çıkıp da kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup dinimizde kesinlikle yeri olmayan bazı içtihatta bulunan kişiler ortaya çıkıyor. Anlamak mümkün değil’" dedi.

***

“İslam'ın güncellenmesinin gerekliliğini” vurgulayan Sayın Erdoğan, "Siz İslam'ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız. Beni birçok hocaefendi tefe koyacak o ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın." diye konuştu.

***

Erdoğan’ın “İslam’ın güncellenmesi” sözleri kamuoyunda ilgiyle karşılandı. Radikal kesimler Erdoğan’ın sözlerine karşı çıktı. Kamuoyunda tartışma devam ederken Cuma sabahı Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın açıklama yapma gereği duydu. Kalın, Twitter hesabı aracılığıyla Erdoğan’ın “İslam’ın güncellenmesi” sözleriyle neyi kastettiğini açıklamaya çalıştı.

***

Kalın, İslam’ın hükümlerine yönelik yorumlamalarda değişim olabileceğini ifade etti. Mesajında, “Ezmânin tagayyürü ile ahkâmin tagayyürü inkâr olunamaz. Bu Mecelle kuralına göre zamanın değişmesiyle içtihadi hükümler ve yorumlar değişir ve yenilenmeye ihtiyaç duyar. Kur’an ve Sünnet’in ortaya koyduğu hükümler ise sabittir. Kastedilen budur. Cumamız mübarek olsun” ifadelerini kullandı.

***

Biz de Kalın gibi Cuma mübareğinden sonra bir Mecelle kaidesini tekraren anımsatıyorum. O zaman da hatırlatmıştım; Mevridi Nassda İçtihada Mesağ Yoktur (Mecelle 14. Kaide)” Anlamı şu; “Açık nasta içtihada izin/ryhsat/cevaz yoktur!”

 

Tabii, Kalın’ın da dediği gibi; “nas” deyince sadece Kur’an hükmünü anlamayın. Bunun kapsamında “hadis ve sünnetler” de var.

***

Sayın Erdoğan bu konuşmayı; kadınlarla ilgili bir toplantıda yapmıştı… İşin garibi mi dersiniz, “rabbani cilve mi” dersiniz Sayın Cumhurbaşkanı, kadınların korunması ile ilgili uluslararası bir çerçeve sözleşme olan, TBMM’de kabul edilen, “İstanbul Sözleşmesini”, iki satırlık bir kararname ile yürürlükten kaldırıp attı.

***

İşin hukuki yanı beni ilgilendirmez. Beni ilgilendiren, acaba buna; "Siz İslam'ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız. Beni birçok hoca efendi tefe koyacak o ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın”, öngörüsü ya da ya da endişesi ya da “korkusu” mu neden oldu? Bilemiyorum…

***

Tabii, TBMM iradesi dışında gelişen, bu tek taraflı tasarrufa Danıştay’ın ilgili dairesi de onay verdi. “Uygundur!” dedi. Bildiğim kadarı ile Uluslararası sözleşmeler TBMM tarafından onaylanır ya da kaldırılır. Bu durumda, mesela bir uluslararası sözleşme olan Lozan ve Montrö Sözleşmeleri de bu usulle kaldırılabilir mi?  Danıştay’a göre evet. Yanıt “evet” olunca, “yandı gülüm keten helva!”