Kendisini akıllı karşısındakileri aptal sananlardan oldum olası haz duymam.
Duymasına duymam ama “acaba ben aptal mıyım?”, yoksa beni aptal sananlar mı çok akılı?, sorusunu da sık sık sorarım.
***
Zaman zaman aptallık yaptığım da olmuyor değil. Ama ne yapalım, “huyumuz” böyle. Kırk ölçer bir biçerim.
***
"Tîz-i reftâr olanın pâyine dâmen dolaşır
Erişir menzil-i maksûduna âheste giden”
sözü rehberim benim.
***
Ziya Paşa'ya ait olduğu rivayet edilen, özdeyişte; "adımları hızlı olanın eteği ayağına dolaşacağı, maksadına ise âheste gidenin ulaşacağı", dolayısıyla işinde gereksiz yere aceleci olunmaması öğütlenmekte. Ben de bu öğüde uymaya çalışırım.
***
Çevrem bile bu halimden şikayetçi ama bu yaştan sonra da değişecek halimiz yok ya…
***
Bir de şu sözü çok severim: “Lafın tamamı aptala söylenirmiş!” Bu sözü Süleyman Demirel’den defalarca işittik. Bir kitaplık laf türünden bir şey. Çok hoşuma gider.
***
Yavuz Sultan Selim’e istinat edilen şu dörtlük bu türden, olsa gerek. Umarım, “müritleri” tarafından uçurulan günümüz “şeyhlerin” kulağına küpe olur:
Sanma şahım herkesi sen, sâdıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın, belki ol ağyar olur
Sadıkane, belki ol âlemde bir dildâr olur
Yâr olur, ağyâr olur, dildâr olur, serdâr olur.
***
Zannederim bunda anlaşılmayan bir şey yoktur. Dedim ya, “lafın tamamı aptala söylenirmiş!”. Şimdi de sırada 17’inci yüzyılda yaşamış ünlü ozan Nâbi’nin çok az bilinen dizelerinde:
***
Vermezdi kimseye nan minnet olmasa
Bir maslahat görülmez idi rüşvet olmasa
Yok bî-garaz muamele ehl-i zamanede
Kimse ibadet etmez idi cennet olmasa
***
Son gelişmeleri görünce, anlamakta çok zorlanıyorum. Basın dünyasında, birbirini satanlar, “gırla gidiyor!”. Savcıdan önce davanın savcısı; yargıçtan önce davanın yargıcı oluyorlar. Evrensel hukuk kuralları ayaklar altında… Mahkemeleri etki altına alıyorlar ya da almak istiyorlar.
***
Basında, birbirini satanlar, “gırla” gidiyor. Sağ gösterip sol; sol gösterip sağ vuruyorlar. Bizler de “grogi” durumundayız. Kime hizmet ediyorlar, neye hizmet ediyorlar, anlamakta zorlanıyorum doğrusu…
***
Tabii, bunu “aptallığıma” verebilirsiniz. Haklısınız… Gerçekten aptal mı gözüküyorum? Çok merak ediyorum. Ama diyeceksin ki; “Yattığın yer ahır sekisi, çığırdığın İstanbul türküsü!” Haklı söze ne denir?
***
Şimdiki dörtlük de Neyzen Tevfik’e ait olup zamanının Vatan Gazetesi’nin sahibi, meşhur “dönme” Ahmet Emin Yalman için söylenmiş:
Şu bizim dönme dolap Ahmet Emin,
Yine ortalığı birbirine katıyor.
Başımız ağrımaz etsek de yemin,
“Vatanı” on kuruştan satıyor.
***
Etrafınızı bir kolaçan edin nice Ahmet, Eminler görürsünüz. Vatan satmıyorlar ama adam, arkadaş satıyorlar. Hem de “ıspanak” fiyatına.
***
Çok satılmaya alışkın olduğum için bu da pek ırgalamıyor artık.
***
Bir buçuk asır önce, Ziya Paşa merhum, bakınız ne demiş:
Âdem, ona derler ki garazdan ola sâlim,
Nefsinde dahî eyleye icrâ-yı adâlet.
***
Anlamı;“İnsan ona derler ki kinden uzak durur, Kendi benliği için bile adaletli davranır.”
***
Derin sularda gezinmeye gerek yok. Görünen sığ sular nemize yetmiyor? Şimdilik bu kadarla iktifa edelim… “Lafın tamamı aptala söylenirmiş!”