Yokluk nedir görmemiş, verdiği fetvalara bile inandığını düşünmüyorum. Ben Rektörken 8 sene önce aynı Audi’yi kullanıyordum ama Diyanet İşleri Başkanı’na çok gördüler diyor. Sanki sofrasında zar zor bulduğu soğan ekmek var ona muhtaç da, onu da çok gördüler diyor.
Oturduğu makamı düşünmeden, mikrofonu eline alınca insanlara şükür etmesini ve harcamalarınızda yoksulu düşünün, Peygamber efendimizi örnek alın, tasarruf edin ve israftan kaçının diye fetva veren Sayın Başkan lüks ve şatafat içinde yaşamakta tüm sınırları zorluyor. Altı Bakanlığın bütçesini geride bıraktığını ve 2025 bütçesinin % 41 artırılarak 130 Milyar liraya çıkartılmasını ve kendi sorumluluğuna emanet edildiğini unutarak “ bir Audi’yi çok gördüler” diye 17 milyon değerindeki arabanın kendine tahsisi edilmediğini söylüyor. Ülkede 1.000 Müftü varmışta 400 adet Makam aracı varmış. “Bir sefer Konya’dan geliyoruz, hızlı seyrederken lastik patladı, şoför ustalıkla zor kurtardı.” Bu yazıyı okuyunca yüreğim parçalandı, ülkemin tüm fertleri güllük gülistanlık, varlık ve huzur içinde yaşarken, Diyanet İşleri Başkanı’nın serzenişleri doğrusu içimi sızlattı, bu kadar zor sıkıntı atlatılamaz Başkanı kanser eder bence. Devleti yönetme Makamına gelmiş insanların konuşmaları, davranışları ve istekleri çocuksu olmamalı. Saygınlığını ve nezaketini muhafaza ederek toplumun tüm fertlerine örnek olacak şekilde yaşamaları gerekirken, İslamı ve Peygamber efendimizin yaşam şeklini anlatan ve fetva veren makamda olan insanların 5 kat daha hassas olmaları gerekmiyor mu? Sen kalkmış “çok gördüler” diyorsun.
Üstelik şımarıklık kokan bu isteğinin olduğu gün, Isparta Kara Havacılık Okul Komutanı Tuğgeneral İsmail Baydilli ile 3’ü teğmen 2’si astsubay 6 askerimiz şehit olmuş ve ülkemizin yüreğine ateş düşmüştü. (Hulusi Akar ve Milli Savunma Bakanı Kayseri’deki Şehit cenazesine katılmadılar)Sınırlarımız barut fıçısı, dış Dünya ile olan sorunlarımız diz boyu, asgari ücret konusunda netleşmiş bir şey yokken, emekli geçinememekten, esnaf durgunluktan, sanayici işsizlikten yanıp tutuşurken, sen makam arabasını beğenmiyorsun. Diyanet’in Garajında onlarca arabanın içinde bir de yerli ve milli TOOG’unuz varmış ona binerek şükür Allah’ım desene, biz sana Peygamber efendimiz gibi Deveye mi bin diyoruz.
“Kuran kurslarına, camilere tek kuruş bütçe vermiyoruz. Müftülük binalarını bile mümkün olduğunda hayırsever bulup yaptırıyoruz, bizim personel sayımız 150 bin demiş”. Bütçeniz devlet’ten, diğer giderleriniz halkın cebinden, toplantı ve eğitim adı altında düzenlediğiniz 5 yıldızlı otellerde yeme, içme, yatma gibi şatafatlı yaşam doğal olarak sizi tatmin etmiyor. Fazlasını daha fazlasını ve her şeyin en fazlasını istemeyi kendinize verilmiş üstünlük olarak görüyorsunuz. İşin enteresan olan kısmı sizi örnek alan, sizi dinleyen, size sorgusuz sualsiz inanan insanlar da sizin gibi yaşamayı özlüyor ve durmadan bedava arıyor. Kendi sorumluluğunuzda olan yerlere bile tek kuruş vermediğinizi itiraf etmeniz iyi oldu, şartsız ve koşulsuz size inanlara belki ders olur. Alışmışsınız her Cuma günü halktan toplamaya, yaptığınız kendinizin bile inanmadığı ve yapmadığı yardımseverlik vaadiyle insanların inancını sömürerek kendinize şatafatlı bir yaşam inşa etmek. Üstelik ülkenin kurtarıcısı ve oturduğunuz makamın kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e hutbelerde rahmet bile dileyeme diliniz varmazken, Cumhuriyet’in tüm imkanlarından sonuna kadar faydalanıyorsunuz yinede şükürsüzsünüz. İsteklerinizin en küçüğünden en büyüğüne kadar olanını çok görüyorum ve sizi inandığınız dinin emirlerine göre yaşamaya davet ediyorum.
“Milletin malını sebil olarak kullananlardan ne yönetici olur, ne de devlet adamı olur.” Faruk Ergan