Cumartesi günü, CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel Kayseri’deydi… Parti binasının açılışını yaptı, Cumhuriyet Meydanı’nda halka seslendi. Önce tespitlerimi sıralayayım, sonra konuşmanın değerlendirilmesini yapayım. Hava kapalı ve çok soğuktu. Termometreler sıfır derece santigradı gösteriyordu ama hissedilen bunun altındaydı. Bu soğukta insanlar gelir miydi? Tahminlerin aksine geldiler, alanı hınca hınç doldurdular. Eşim, rahatsızlığı nedeniyle gidemedi ama ben eşimin ısrarı ile gittim, zira üşütmekten korkuyordum. Bir de Atatürklü Bayrak almayı unutmadım.
**
Rivayet olunur ki, sivil giyimli Büyükşehir zabıtaları, çoğu yerde afişleri toplamıştı. Kim yaptı, kim yaptırttı bilemem ama çok ayıp. Şunu unutmasınlar, bu tür eylemler anında duyulur, tepkiler yoğunlaşır; mitinge katılmayacaklar bile katılır. Bunları yapanlara, yaptırtanlara, kimse, tavsiyem; bunları yapmaktan vazgeçsinler, aksine araç, gereç, eleman açısından yardımcı olsunlar. Yoksa, sandıkta müthiş tokat yerler, haberleri olsun.
**
Mitinge gelenlerin hiç birisi holdingler/fabrikalar, kamu kurum ve kuruluşları tarafından “taşıma” değil; daire amirleri, “yoklama” yapmıyordu. Peki, buna rağmen mitingde kaç kişi vardı? Bu hep sorulur ve hesaplanır. Rakamlar havada uçar. Size çeşitli vesilelerle verdiğim bir ölçüyü vereyim: Meydan’da etkin alan on dönüm kadar… Bariyerlerle çevrili alan, bunun altında… Yedi sekiz dönümü geçmez.
**
Bariyerin içi, metrekareye üç kişi hesabı ile alsa alsa yirmi, yirmi beş bin kişi alır. Buna bir de, bariyer dışında olanları katın. Mesela iki, üç bin kişi. Eder yirmi üç, yirmi sekiz bin kişi. Hadi diyelim, otuz bin… Bunun üzerindeki rakamlar da mümkün ama elli binin üzerindekiler, çok üfürüktür.
**
Benim tahminim bu mitingde yirmi beş bin kışı vardı, tamamı. Peki, AK Parti ve MHP’nin daha doğrusu sağın oy deposu Kayseri’de bu sayı çok yüksek. Kimse küçümsemesin. O nedenle İl Başkanı Ümit Özer’i, milletvekili Aşkın Genç’i ve Kayseri teşkilatını kutlamak gerekir. İyi bir sınav verdiler. Dostlar, Kayseri’de, hele hele CHP’de il, ilçe başkanlığı, milletvekilliği yapmak kolay değil. Allah yardımcıları olsun.
**
Bir diğer tespitim de, kalabalık çok canlıydı. Her kesimden insan vardı. Sadece, mutadı veçhile varsıllar yoktu. Onlar zaten olmaz, fotoğraf karesine girmek istemezler. Doğaldır da… Tabii, bir de karadan ve havadan kamera ve fotoğraf kayıtlarının alındığı bir ortamda kamu görevlilerini göremezsiniz. Gelenler de ellerine Bayrak falan alamazlar.
**
Peki, Sayın Özer ne konuştu… İçerik olarak, ufak tefek ilavelerle, tüm toplantılarda yaptığı konuşmalardan bir konuşmaydı… Anlaşılan Sayın Özer; “Et-tekrâr ü ahsen velev kâne yüz seksen” yani “yüz seksen kez de olsa tekrar iyidir”, kavline sığınıp, olayları hafızalara nakşetmek istiyor.
**
Bir de Özgür Bey, merhum Demirel’den ilham almış olsa gerek, topluluklara, hatta kişilerle çok iyi kontak kuruyor. Acizane tavsiyem, bu teması giderek artırsın; çok iyi de yansıma buluyor, mitinge gelenler arasında. Yoksa, kuru kuru bilgiler pek dikkat çekmiyor; insanlar biliyor; çoğunu da yaşıyor zaten…
**
Ama şüphesiz çok iyi hatip, kürsüyü/otobüs üstünü çok iyi kullanıyor. “Çaktırmadan”, önündeki metine baksa da bunu hissettirmiyor. Yani, “pinpon seyircisi” gibi değil; bir o, bir bu “prompter”e bakmıyor.
Ama Kayseri için söylemiyorum, Sayın Özer’e bir tavsiyem var; tabii kabul görürse… Yerelle ilgili bilgileri sağlam kaynaklardan alsınlar.
**
Mesela mı, yine bu mitingi için söylemiyorum. O gün, saat 10.00-13.00 arasında Halk TV’de yayınlanan Serhan Asker’in sunduğu Görkemli Hatıraları izledim. Mekan Kayseri idi. İnanın yanlış bilgiler vardı. Bazıları; merhum Turhan Feyzioğlu Kayseri Lisesi mezunu değil. Hâkezâ Abdübaki Gölpınarlı da, Hulusi Akar da…
**
Turhan Bey, Galatasaray Lisesi mezunu, Akar ise, Kayseri Lisesi’nde okumuş ama Sümer Lisesi’nden mezun olmuş. Merhum Gölpınarlı Hoca, Kayseri Lisesi’nde kısa dönemli de olsa öğretmenlik yapmış, o kadar.
**
Gelelim asrın yalanına. “Sakarya Savaşı’na katıldıklarından son sınıf öğrencileri şehit olduğundan, Kayseri Lisesi o yıl mezun vermedi!” Hitler’ın propaganda bakanı (Gobels) ne diyordu: ““Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır.”
**
Konuyu çok yazdığım için tekrarlamayacağım. Gına getirdi artık. Merak eden, arşivlerden yazılarıma bakabilirler ama gördüm ki Serhan Asker ve Aşkın Genç de bu yalana inanmış ve her hafta sonu zevkle seyrettiğimiz Görkemli Hatıraları da alet ettiler. Serhan Bey, gezdiğiniz yerlerde, benzeri şeyleri yapıyorsanız, yandık ki, hem de nasıl!
**
Sayın Asker’e bundan başka söyleyecek bir şeyim yok, ne verdilerse onu söyledi ama Aşkın Beye ne demeli? Sayın Genç, siz bu kentin Milletvekilisiniz. O nedenle, az çok ekonomisini, tarihini, kültür ve sanatını bilmelisiniz; bilmek zorundasınız. Konuşurken, “iki ölçüp bir biçeceksin”, bilenlere sormaktan çekinmeyeceksin.
**
Bu sizi küçültmez. Üfürük, bilgi, uydurma, yalan haberlere itibar etmeyeceksiniz. Kaldı ki, bu bilgiye Kayseri’de tek itiraz eden kişi benim, bir de Hüseyin Cömert Hocamız. Bize, şimdiye kadar da yanıt veren olmadı. Ama kapalı kapılar arkasında ikimize demediklerini bırakmadılar. Bunu da biliyoruz.
**
Dediğim gibi böyle bir olay asla ve asla yok. Unutmayın ortada bir belge de yok. Tek belge “Kayseri Lisesi 100. Yıl Şeref Belgeseli”inda geçen bir not ve şehit !!! on kişi ismi… Sonra bunu altmış ikiye yükselttiler.
**
Ayrıca, belgesele bakarsanız, anlaşılan hiç bakmamışlar, “falan filan oğlu” diye geçenler, sizin dediğiniz gibi “genç” değil, Sayın Genç. Otuz beş, kırk, kırk beş yaşında sırık gibi adamlar. Bir kere o yıllarda bu yaşta Lise talebesi olmaz. Bu kadar son sınıf öğrencisi de. Belki, Lise’de okuyanların sayısı bu kadar bile değil. İkincisi, yine bu yaşlar civarında hayatta kalan çok çok az kişi var Kayseri’de.
**
Peki, Lise’nin o yıla ait mezun listesi ya da son sınıf öğrencilerinin kaydı nerede? Kayıp... Tüm sayfalar dururken bu ne diye kayıp olsun ki? Yoksa, çok büyük tarihi ve maddi değeri olduğu için mi çalındı? Yani, o sayfa mı yırtılıp alındı?
**
O nedenle, biraz dikkatli olmanızı, yalan ve uydurma haberlere alet olmamanızı tavsiye ederim. Bu uyarımı herkes için yapıyorum. Tarih, belgeye dayanır; konjonktür gereği, dedikodu üzerine, yalan, yanlış üzerine tarih yazılmaz. Unutmayın tarih, “metodolojisi” olan bir bilimdir. Bu da benim alanım dışındadır.
