KADİR DAYIOĞLU


ÇELİŞKİLER YUMAĞI

Ustamızın son sözü ise şu: “Sopa yemek istemeyen, sopa atmayı düşünmemeli.”


Toplum, bir “çelişkiler yumağına” döndü... Neredeyse, “kördüğüm” olacağız... Çözdük sanıyoruz, giderek düğümlüyoruz. Bu gidişle, ipin ucunu bulmak, iyice zorlaşacak...

***

İçinde bulunduğumuz çelişkili ortamdan mutlaka kurtulmamız gerekir. Bunun da ön şartı; “kendimizi akıllı, karşımızdakini ise aptal görmek!”ten vazgeçmektir. “Kendimizi akıllı, karşımızdakini aptal görmeye devam ettiğimiz sürece” çelişkilerden kurtulmak mümkün değildir... 

***

Kendimizi akıllı ve karşımızdakini aptal görmemek, ‘demokrat olma’nın da ön şartıdır... Bu nedenle, kendileri demokrat olmayan insanların demokrasiyi yerleştirmeleri ve yaşatmaları mümkün değil. 

***

Yine bu nedenle, kişilerin demokrat olmadığı bir rejimin adı asla “demokrasi” olamaz... Olsa olsa bu rejim, “bir zorba” rejimidir.

***

Ege Cansen ustamızın da belirttiği gibi zorba rejimlerde sürekli; “sopa kimin elindeolacak?” yarışması yapılır. “Sopa kapma yarışması” bir demokrasi yarışması, değil... Bu nedenle; “demokrasi” ile “zorbalığı” birbirlerine karıştırmamak gerekir...

***

Biz, bunun için demokrasi diyor ve öncelikle kişileri, demokrat olmaya çağırıyoruz... “Demokrasi, bizim için araçtır. İstediğimiz durakta ineriz!” diyenlerle, demokratların işi olamaz. 

***

Bir toplumda, “Gücü gücü yetene!” kuralı hakim olmaya başladı mı, sıranın kime geleceğini, “sopanın”, kimin başına ineceğini önceden kestirmek, oldukça zordur... Bu yarışta, sopaya sahip olmayanların, sopayı yemeleri de kaçınılmazdır.

***

Sopa kapma yarışlarının” bir önemli özelliği de şu: Bu yarışlar, doğası gereği giderek sertleşir!.. Nerede duracağını, bilemezsiniz... Çoğu zaman “sopa kimde olacak yarışı” bir “Pirus Zafere” dönüşür!.. Tıpkı; tüm düşmanı yok etmiş ve fakat kendi ordusunu da kaybetmiş, tek başına kalmış Epir Kralı Pirus’un kazandığı zafer gibi...

***

Bu savaş referans alınarak çoğu zaman, “Sıfıra sıfır elde var sıfır!” türünden kazanılan zaferlere, “Pirus Zafer gibi!” denir...

***

Tam bu noktada bir konuya açıklık getirmek gerekir”, diye düşünüyorum...Bilindiğinin ya da zannedildiğinin aksine demokrasi, “akıllı adamların hakim olduğu” bir rejim değildir... Genellikle “zorba” rejimlerde “akıllı adamlara!” ihtiyaç vardır... 

***

Demokrasilerde “ortalama insanlar” yönetimlere hakim olduklarından çark, yavaş döner... Bu yavaş dönüş demokrasileri, yavaş işleyen ve büyük atılımlara imkan tanımayan bir rejim haline getirmiştir...

***

Bu özelliğinden dolayı demokrasileri, “tu kak göstermenin!” bir anlamı yoktur... Zira bu özelliğinden dolayı demokrasilerde, “vahim hatalar” işlenmez ve yapılan hatalardan da dönüş, çok kolaydır... 

***

Bu nedenledir ki demokrasilerde büyük hatalar gözükmez... Güçlü bir denge ve denetim vardır. Kuvvetler ayrılığı da bu cümleden. 

***

Bunun nedeni ise; yetkililerin, görevlilerin, genel anlamda yönetenlerin görev, yetki ve sorumluluklarının kısıtlı ve her kademenin denetime açık oluşudur...

***

Bu yazımın ilham kaynağı olan Ege Cansen ustamızın, yıllarca önce yazmış olduğu bir yazı... Bu yazıdan alıntılar yaparak, birkaç yazı yazdığımı hatırlıyorum... Bu sefer de öyle yaptım...

***

“Hep karşı tarafı aptal, geri zekalı, bilgisiz, art niyetli görüyoruz. Kendimizi de pek akıllı. İşin kötüsü, bende öyle görüyorum. Sonra bakıyorum kendilerini çok akıllı, karşısındakini gerzek görenler, bana hiç akıllı gözükmüyor. Hatta bir kısmının aptal olduğu hükmüne varıyorum. O zaman, dehşete düşüyorum.”

***

Ustamızın son sözü ise şu: “Sopa yemek istemeyen, sopa atmayı düşünmemeli.”