İBRAHİM PEKBAY


CAHİL İLE SOHBET ETME…

Bilge adam, bu söz karşısında “Sen de haklısın” diye cevap verir ve önündeki işine döner.


Adamın biri, aklına takılan bir konusunda bilgi almak için bilge ve âlim bir kişinin huzuruna varır.

Derdini ve bilmek istediklerini etraflıca anlatır.

Âlim ve bilgi kişi, karşısındakinin anlayacağı dilden gerekli anlatımı ve açıklamayı yapar.

Soruyu soran adam, aldığı cevap üzerinde kısa bir an düşündükten sora bilge adama döner ve “Ben sizin düşündüğünüz gibi düşünmüyorum” der.

Bilge adam, bu söz karşısında “Sen de haklısın” diye cevap verir ve önündeki işine döner.

XXX

Bir de özlü sözümüz var; “Cahil ile etme sohbet, küstürürsün…”, sözün devamı var ama adaba aykırı olduğu için buraya yakışmaz.

Toplum içinde öylesi insanlar var ki, amaçları belli olan odakları dinleyerek, oralardan bir şeyler öğrendiklerini sanırlar.

Ayrıca bilmediklerini de bilmezler, orada burada yanlış bilgiler ile toplumu bölmeye, parçalamaya çalışırlar.

Bazıları her ne kadar bilmeden yapsalar da, cahil olduklarının farkında olmasalar da, çoğunlukla bilerek, isteyerek yapanlar en tehlikeli olanlardır.

Toplum olarak bu faydasızlara karşı gözümüzü açık tutmak zorundayız.

XXX

Laikliğin tarifi bellidir. Devletin dini olmaz, devlet din işlerine karışmaz. Herkes toplum içinde inandığı gibi yaşama özgürlüğüne sahiptir. 

İnsanları üzerine Benim inandığım gibi inanırsan yaşarsın, yoksa sana hayatı zehir ederim” tarzında davranamazsınız.

Laiklik, kısaca budur.

XXX

Gelelim camilerin “AHIR” yapılması konusuna…

Bu yalan, işte sözünü ettiğim cahil toplumu kandırmak için bundan 70 küsur sene ortaya atılmış bir yalanın ta kendisidir.

Elbette bugün “Bizim cami ahır yapıldı” diye şahitlik edecek kimse kalmadı, bizlerden başka…

Ben ki yıllarca köylerde yaşamış birisi olarak, ahır olan cami görmedim.

Bir cami hariç, o da “AHIR” değildi.

O caminin hikâyesi de şudur…

Bunu bir kez daha yazmıştım ama tekrar yazayım.

Rahmetli İsmet İnönü Cumhurbaşkanıdır ve Türkiye’nin ikinci dünya savaşına girmesi için büyük bir baskı yapılmaktadır. Ortada büyük bir tehlike vardır.

İsmet İnönü, bu öngörü üzerine, Topkapı Sarayında ne kadar “Kutsal emanet” var ise, seçilmiş bir ekibe bu emanetleri ambalajlatır.

Sandıklanan bu emanetler, gizlice bir tren katarına yüklenir. 

Hazırlayan ve yükleyen seçilmiş kadarı, aileleri ile birlikte trene bindirilir ve doğruca Ulukışla’ya gönderilerek, oradaki bir camiye yine gizlilik içinde yerleştirilir.

İkinci dünya savaşı bittikten sonra da aynı gizlilik içinde “Kutsal Emanetler” geri getirilerek Topkapı Sarayındaki yerlerine yerleştirilir.

Bütün hikâye bu kadardır. Yani, ahır olan cami hiç olmamıştır.

Cehaletin bu kadarına de pes doğrusu. Şimdi bilgilendirdik mi? Bilgilendirdik ama bazıları Ben böyle düşünmüyorum” diyecekler, desinler varsınlar, biz onlarla uğraşmayız.

XXX

DOKTOR KALMADI…

Kayseri Şehir Hastanesinde görev yapan Çocuk Enfeksiyon Hatalıkları uzmanı olan doktor istifa etmiş ve ayrılmış.

Söylenen şu: “Kayseri’de Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı doktor kalmadı.”

Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanına varıncaya kadar ihtiyacımız olan neleri yitirdik?

En azından Üniversite Hastanesinde koskocaman bir “Çocuk hastanesi” var, Hematoloji bölümü var, Nöroloji bölümü var. Bu bölümler, o açığı kapatırlar. Kaldı ki Çocuk doktorları da enfeksiyon konusuna hakimdirler…