MUSTAFA CENGİZ


BU TARİHİ UYARILARDAN HİÇ Mİ DERS ALMAYACAĞIZ?!...

Gelinen nokta herkesin malumu. Halen de tam gaz devam ediyor. Eğer anlamak istiyorsanız gerçekten… Zira her geçen saat, her geçen gün, her geçen hafta, her ay, her yıl Türkiye üzerine oynanan oyunların çapını daha da büyütüyor. Zayıflatıyor. Ülkeyi fakirleştiriyor. Ekonomisini bitiriyor. Dinamiklerini özellikle geleceğimiz gençlerimizi eritiyor. Uyan ey Türk milleti uyan. Daha da geç olmadan uyan!...


Yusuf Halaçoğlu.

Kutlu Parti Genel başkanı.

Türk Tarih Kurumu Eski Başkanı. 

Kayseri 24, 25 ve 26. Dönem Milletvekili. 

Kendisi özellikle MHP milletvekili olduğu ibaresini kullanmıyor.

Sanırım MHP’nin o eski MHP olduğuna inanmıyor. 

Sık sık uyarılarda bulunuyor.

Tarihi çok iyi biliyor.

Her açıklaması bilgiye, belgeye dayanıyor.

Üfürmüyor yani sizin anlayacağımız çakma tarihçiler gibi.

Uydurulmuş bir tarihi empoze edip milletin kafasını karıştırmak yerine gerçek tarihi tane tane anlatıyor, tarih madrabazlarının gözüne sokuyor tek kelime ile.

Bugün kendisini bu köşede görüşleri ağırlıyoruz.

Umulur ki çok geç kalmadan herkes kendi hissesine düşeni alır ve halen uyumakta olan Türk milleti bir an önce uyanır.

TARİHİ UYARILAR...

"6 yıl önce şu yazıyı paylaşmıştım" diye başlıyor Yusuf Halaçoğlu.

Ve devam ediyor; 

Yıl 1672. Alman filozof Leibniz Fransa kralı XIV. Lui'ye Osmanlı Devleti'ni yok etmek için bir plân sundu. 

Plân, "XIV. Lui ve İstanbul'u Fetih Tasarısı" (Lui XIV son Projet de Conquete d'Istanbul) adı altında başkanlığım döneminde Türk Tarih Kurumu'nda Faruk Bilici tarafından Fransızca-Türkçe olarak yayınlanmıştı. 

Bibliotheque Nationale'den hem kopyası, hem de yayını için önemli bir para ödeyerek almıştım.

Bu plâna göre, İstanbul Fransa tarafından fethedilecek, Doğu Roma yeniden kurulacak, İstanbul'da çoluk çocuk bütün Türkler katledilecek, bir kısmı öldürülmeden işçi olarak çalıştırılacaktı. 

Demem şu ki, Almanya-Avusturya'ya karşı koruduğumuz Fransa bizim hakkımızda bunu düşünüyordu. 

Nitekim 1683 II.Viyana kuşatmasında Fransa Avusturya'ya yardım etti ve Osmanlı Devlet'i savaşı kaybetti. 

Hristiyan dünyasının hayalinde hep İstanbul'u geri almak vardır. 

Zira İstanbul Doğu hrıstiyanlığının başkentidir. 

Türklerin Doğu Roma'yı yıkmaları ve Kostantinapolis'i İstanbul yapmaları bir türlü hazmedilemiyor. 

Dolayısıyla Batı hrıstiyan devletlerinin Türkiye'yle ilişkilerinde gizliden gizliye bu kin sürüyor. 

Bugün Yeni Zelanda'da ibadet etmekten öte bir şey yapmayan 49 müslümanı katleden terörist Brenton Tarrant, aynı kini kusuyor. 

XVII. yüz yıldakilerden farklı düşünmüyor. 

Yeni Zelanda’da bile katliam yapsa hep hedeflerinde Türkler var. 

Bizse ah vah demekten öte birşey yapmıyoruz ve üç gün sonra unutuyoruz. 

Halbuki Yahya Kemal’in dediği gibi “kökü mazide olan âti” olmamız gerekir. 

Üretmeliyiz. 

Gençlerimizi iyi eğitmeliyiz. 

Muasır medeniyetlerin üzerine çıkmalıyız. 

Batıya ve topyekûn dışarıya bağımlı olmaktan kurtulmalıyız. 

Gençlerimize milli değerlerini iyi öğretmeliyiz. 

Kimsenin kulu kölesi olmamalıyız. 

Bunun için de Kur’anın dediği gibi okumalıyız. 

Toplumu kutuplara ayırmaktan uzak durmalıyız. 

Liyakete önem vermeliyiz. 

Unutmayalım ki, cehalet her şeyin başıdır. 

Aksi takdirde İslâm dünyası, içinde bulunduğu Pazar olma ve sömürülmek batağından kurtulamaz. Haçlı seferlerinde olduğu gibi, başı Türk Milleti çekmek zorundadır. 

Bunu da ilim ve fenle yapacaktır. 

Toplumun bir kesimini ötekileştirmemek, birlik ve beraberliği sağlamak kaydıyla. 

Saygılarımla…

AÇILIMA DAİR SERT ELEŞTİRİ…

Gelinen nokta herkesin malumu.

Halen de tam gaz devam ediyor.

Bu konuya dair 18 Mart tarihli paylaşımında da diyor ki Yusuf Halaçoğlu “Bir de diyorlar ki, ülkücülük de milliyetçilik de MHP’de olur.

Anlamayanlara sesleniyorum. 

Birileri utanmadan başka birileriyle resim çektirip, Apo canisine beyefendi, Önder diyebilecek kadar alçalabiliyor. 

Ülkenin üniter yapısını, vatandaşlık tanımını değiştirmek istiyor. 

Sonra bütün bunlara rağmen bize neden parti kurdunuz diye eleştiriyorlar. 

İşte bu resim ve bir diğeri gidip küfrettiğiyle sarayda tokalaşıyorsa. 

Bunlara karşı omurgalı, sözünün eri, menfaatini ve cebini düşünmeyen ve sadece ülkesini düşünenler olarak Kutlu Parti’yi kurmamız neden eleştiriliyor. 

Buyurun vatanseverler olarak bu ilkeler çerçevesinde birleşmek istiyorsanız karar sizin.#KUTLUPARTİ

TÜRK BİRLİĞİNİN AKSAKALI…

Binali Yıldırım’ın son görevini sanırım herkes biliyordur.

Bu konuda Halaçoğlu’nun da epey söyleyecekleri var.

Bakın neler neler söylüyor?

“Sabık başbakan, Türk Devletler Birliği’nin Aksakal’ı olarak atanmış Binali Yıldırım diyor ki: “Vatandaşlık tanımı yeni anayasada gözden geçirilebilir. 

Bir etnik kimliği tanımlamak, öne çıkartmak değil de etnik kimliğinin kim olduğuna bakmaksızın vatandaşlığı önceleyen bir güncelleme yapılabilir. 

Bu bazı etnik grupların kendilerini ihmal edilmiş düşüncesinden kurtarabilir. 

Buna mani yok, şovenizme gerek yok, bizi bağlayan bayrağımız, toprağımız, milletimizdir”.

Biraz mürekkep yalamış insanlar bunu nasıl anlar? 

Anayasanın tartışılmaz ve hattâ teklif bile edilemez ilk üç maddesinin, HÜDA-PAR’ın da teklif ettiği gibi kaldırılacağıdır. 

Zaten hemen tüm maddeleri değiştirilmiş anayasanın yenisinin hazırlanması taaaa baştan bu şekilde düşünülmüş demek ki. 

Yani 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne eski, yeni anayasa ile de Yeni Türkiye denmesinin sebebi buymuş. 

Bu ülkede yaşayan ve gerçekten bu ülkeyi seven insanlar! 

Bu fikri ileriye sürenleri siyaset sahnesinden silmek sizin elinizde. 

Biz bu kişiyi mahkemeye verdik. 

En azından başvuru olsun dedik. 

Buyurun birlikte mücadele edelim.”

YENİ YAPILACAK ANAYASA DAİR…

Devam ediyor tarihi uyarılana ve şu tespitte bulunuyor Halaçoğlu; 

Binali Yıldırım 28 Şubattaki konuşmasında, “Yeni yapılacak anayasada yapılması gereken önemli konulardan bir tanesi, yerel yönetimlere ademi merkeziyetçilik yer almalı” diyor. 

Her şeyi Ankara’dan kontrol etmek yerine, yetki devrinin yapılması” şeklinde bir ifade kullandı. 

Adem-i merkeziyet, bir devlette idari yapının kuruluş ve işleyişi ile ilgili bir uygulama tarzı olup merkez teşkilatına bağlı olmayan yerinden yönetim birimlerinin bağımsız karar almasını mümkün kılan bir alt idare şeklidir. 

Belli ki düşündükleri sivil anayasada federatif bir yapı düşünülüyor. 

Bu ise üniter yapıyı ortadan kaldıracak ve ülkenin bölünmesine yol açacak bir durumdur. 

Yeni anayasanın ip uçları bunlar belli ki. 

Bu ihanet demektir ve kabul edilemez.”

Daha ne söylesin bilemiyorum?!...

BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN..

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır

Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

Çanakkale’de sadece bir cesaret örneği gösterilmemiş, aynı zamanda insan onur ve haysiyetinin zirve yaptığı bir nitelik de sergilenmiştir.

Burada Türk askerinin, dünyanın an güçlü zırhlıları, en modern harp silah araç ve gereçleriyle donatılmış deniz ve kara ordularına karşı akıl almaz direnç, azim ve ruh içindeki mücadelesi dünya tarihinde saygın yerini almıştır. 

Çanakkale savaşlarında yokluğun varlığı, imanın küfrü, tevazunun gururu nasıl yok ettiğini görürüz.

Tüm şehid ve ahirete göçen yiğit ecdadımıza Allahtan rahmet diliyorum. 

Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.

KORKMA…

“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. 

O benim Milletimin yıldızıdır parlayacak,

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

diyordu millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy. Nitekim bugünlerde bayrağı tahrik sayan kimseler türedi yurdumuzda… 

Yüzbinlerce ecdat kanlarını dökmüş bu topraklar için hür olsun evlâtlarımız diye. 

Ama birileri çıkmış eski yeni hesabı yapıyor Türkiye’miz için. 

Birileri çıkıyor Anayasa’dan Türklüğü kaldırmaya çalışıyor. 

Ülkenin üniter yapısını tartışmaya açıp utanmadan adem-i merkeziyetçilikten bahsediyor. 

Türk Milleti bunlara asla müsaade etmeyecektir. 

Her birimiz Mehmet Âkif gibi birer vatanseveriz. 

Ruhun şâd, makamın Cennet, Allah’ın rahmeti üzerine olsun büyük şair.”

Evet… Değerli okurlar.

Kutlu Parti Genel başkanı Yusuf Halaçoğlu’nun görüşlerini sizlere aktararak biz az söyledik siz çok anlayın.

Eğer anlamak istiyorsanız gerçekten…

Zira her geçen saat, her geçen gün, her geçen hafta, her ay, her yıl Türkiye üzerine oynanan oyunların çapını daha da büyütüyor.

Zayıflatıyor.

Ülkeyi fakirleştiriyor.

Ekonomisini bitiriyor.

Dinamiklerini özellikle geleceğimiz gençlerimizi eritiyor.

Uyan ey Türk milleti uyan.

Daha da geç olmadan uyan!...