KADİR DAYIOĞLU


BU FİLM BİTMELİ?

1938 öncesi... İsmet Paşa Başbakan... O dönemlerde de günümüze benzer olaylar yaşanıyor... Ne zaman yaşanmadı ki? Diyeceksiniz…


1938 öncesi... İsmet Paşa Başbakan... O dönemlerde de günümüze benzer olaylar yaşanıyor... Ne zaman yaşanmadı ki? Diyeceksiniz…

Olayı Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Politikada 45 yıl” isimli eserinden alıntılarla aktarıyorum. 

Umarım anlam bütünlüğünü bozmam.“İşte, İsmet Paşa fazilet ve siyasî ahlâk savaşı gibi yüksek bir mücadeleye girişirken, nedendir bilinmez, bir zamanlar azabını en çok kendisinin çektiği bir çeşit mücadeleler içine sürüklenecekti (...)”

İsmet Paşa temizlik hareketine, “bazı milletvekillerinin ya da Halk Partisi’nde nüfuz sahibi birtakım politikacıların devlet kapılarında iş takip etmelerini yasaklamakla başlamış.Yakup Kadri’nin ifadesine göre bu hareket, büyük taktir toplamış...  Ama işler istenildiği gibi gelişme göstermemiş... Yakup Kadri’yi dinleyelim…

“Fakat çok geçmeden görüldü ki, bu yasak herkese eşitlikle tatbik edilememekte, devlet kapıları bazı çıkarcı milletvekilleriyle politikacılara kapalı tutulduğu halde diğer bazılarına, açık değilse bile, aralık bırakılmaktadır ve Millet Meclisi kulislerinde yeniden birtakım dedikodular alıp yürümeye başlamıştır.

Mesela, İsmet Paşa’nın bu hususta tarafsız davranmadığı söyleniyor ve buna misal olarak da, öteden beri arasının açık olduğu bilinen Bahriye Vekili İhsan Beyle onun yakın arkadaşı milletvekili Doktor Fikret, Yavuz Zırhlısının tamiri işinde bir yabancı şirketten komisyon almak suçuyla Divanı Âli’ye verildiği halde, idarî bir işte yolsuz bir tasarrufta bulunmakla sanık Ticaret Vekili Ali Cenani Beyi – Meclis’te açılan sorulara, yapılan tartışmalara rağmen- tutmakta direniş gösteriyordu.” 

Yakup Kadri , özel bir konuşmasında , İsmet Paşanın bu konuyla ilgili şöyle dert yandığını aktarıyor:

“Meclis’te İhsan Bey’in dostları onun öcünü almak için benden bir masumun kellesini istiyorlar. Fakat vermeyeceğim ve onlara göstereceğim ki, ben bir Cumhuriyet Başvekiliyim, bir Osmanlı Sadrazamı değil.”

Bu hikayenin devamı ise şöyle:“Ama nasıl oldu? Aradan neler geçti? Bilmiyorum. İsmet Paşa o direnmesinde çok sebat göstermemiş, İhsan Beyin arkasından zavallı Ali Cenanî Beyi de Divanı Âli’ye sevk etmek zorunda kalmıştı. 

Zavallı Ali Cenanî Bey diyorum. Zira, o asil, namuslu iyi bir insandı. (...) Kendisine atfedilen suç ise (...) ‘Yavuz-Havuz’ işine benzerlikten çok uzaktı.”“Lâkin, Ali Cenani Bey aleyhtarlarına verdiği bu tavize rağmen, İsmet Paşanın siyasi ahlak mücadelesindeki tutumunun gerek Meclis çevresinde, gerek halk arasında samimi bulmayanların sayısı gene pek çoktu.”

“(...) Mesela, İsmet Paşa’nın her zaman el üstünde tutuğu, şeref ve itibarına toz kondurmak istemediği birkaç Bakanının, yok pahasına istimlak edilmiş dönümlerce arazi üstünde (...) her biri bir mali ve iktisadi müessesenin başına geçirilmiş hısım ve akrabalarıyle, kâşaneler kurarak nasıl yerleştikleri ondan (İsmet Paşa’dan k.d) başka hiç kimsenin gözünden kaçmıyordu.

Ama, böyle teveccühten yoksun bir milletvekili ya da eski bir bakan Ankara’nın bir köşesinde üç katlı bir apartman mı yaptırmış İsmet Paşa, derhal bir “haksız iktisap’ şüphesine kapılıyordu ve garibi şudur ki, bunlar arasında da en çok tutturduğu kimseler de vaktiyle kendisine karşı vaziyet almış olanlar ya da hala mırıldanmakta bulunanlardı.”

Yine o yıllarla ilgili, bir olay daha anlatacağım. Seksen yıl kadar önce, Kayseri Milletvekili Suat Hayri Ürgüplü, Şükrü Saracoğlu hükümetinde Gümrük ve Tekel Bakanı'ydı. 8 Şubat 1946'da bir iddia ortaya atıldı. Tekel Genel Müdürlüğü’nün, Brezilya’dan ithal ettiği kahve alımında yolsuzluk yapılmıştı. 

Müfettişlerden oluşan bir komisyon iddiaları inceledi. Suçlamalar kendisine yönelince Bakan Ürgüplü, şu açıklamayı yaptı: "Yüce Divan’da yargılanmaktan asla çekinmiyorum"Adımın da karıştığı kahve yolsuzluğuyla ilgili kurulan teftiş heyetinin selametle çalışabilmesi için benim bakanlık koltuğundan ayrılmam gerekir. Aksi halde sağlıklı bir karar alınması zorlaşır. Siyasi ahlak gereği bakanlıktan istifa ediyorum."

Komisyon ve Danıştay, Ürgüplü’nün 1. derece sorumlu olduğuna karar verdi. Dosya TBMM’ye gitti. Meclis Soruşturma Komisyonu kuruldu. Ürgüplü, Meclis Genel Kurulu'ndaki oylama sonunda Yüce Divan’a sevk edildi. Ürgüplü’ye yönelik iddia şuydu: 'Rüşvet almak ve görevini kötüye kullanmak'. Aylar süren duruşmaların ardından hakkında suç oluşturabilecek bir bulguya rastlanmayan Ürgüplü'nün beraatine karar verildi. Yüce Divan davası, hukuk fakültelerinde 'Siyasi ahlak ve örnek olay' olarak okutuldu.