Dostlar, sanırım sonbahar ile ilgili şiir ve beste, diğer mevsimlerin fevkinde… Nedense? Belki de hüzün dolu olduğundan… Öyle ya, bizim ve bizden önceki neslin hüzün içerisi geçti ömrü. Umarım bizden sonrakilerin ki, bizim gibi olmaz…
“Daktilomun başına geçtim… “ diye başlar yazılar… Şimdi, daktilo kalktı, “Bilgisayarın başına geçtim…” diye başlıyor. Benimkisi de öyle oldu. “Ne yazayım, ne yazayım!” derken, TRT Nağme’de Elif Güreşçi, nefis yorumuyla, Teoman Alpay’ın hüzzam eserini okuyordu… İmdadıma yetişti. Güfte de Alpay’a ait…
***
Böyle mi esecekti son günümde bu rüzgâr
Bütün kuşlar vefâsız mevsim artık sonbahar
Unutmuş ellerimi eşim dostum sevgilim
Kalbim acılarla hep bölünmüş dilim dilim
Bütün kuşlar vefasız mevsim artık sonbahar.
***
Geçenlerde de söyledim, sonbaharda hüzün dolar insana… Kolunuz kanadınız, zor kalkar… Baharın gelmesini dört gözle beklersiniz… Hele hele, bizler gibi yaşlılara daha daha fazla çöker bu hüzün. “Kanlıca’nın ihtiyarları”, gibi…
***
Yine yaşlandıkça, sevgililerin, dostların, arkadaşların bir bir terk-i hayat haberleri gelmeye başlar… Bu, daha da hüzünlendirir… Her gün ilk işim, Büyükşehir sitesine girip, vefat haberlerine bakmak olur. Çok az tanıdığım çıkar… Öyle ya, nüfus çok arttı… Dış göçler nedeniyle, tanıdık çok azaldı…
***
Ev komşularından bile çok azını tanıyorsunuz; o da soy isimlerinden… Eski komşuluk ilişkileri de kalmadı… Herkes, kendi “gettosunda” yaşar oldu. Evine çekiliyor; “dertleri ile baş başa kalıyor”.
***
Bu doğal bir süreç… Osman Sel Hocamız, sürekli vurgular bunu. Geçmişe özlem, insanı törpülermiş. İnsanlar bireyselleşmeye başladı. Bizim gibi, “bir edi, bir büdü” yaşayanlar, evi ne kadar büyük olursa olsun, “1+1” daireyi arar oldu. Çok tanıdık var, evlerini terk edip, buralara yerleşen. Bir kısmının gözü de huzurevinde… Öyle ya; “Gurbette ömrüm geçecek / Bir daracık yerim de yok!” özlemi içerisinde.
***
Yine de büyük evde gözümüz. Öyle ya, uzaktaki çocuklardan/torunlardan gelen olursa diye… Her telefon, her kapı çalışında aklınıza hemen onlar geliyor. Hele hele, bayramlarda daha da çok özleniyor.
***
Evet dostlar, sizleri de hüzne boğduğumun farkındayım ama hayatın gerçeği bu… Fakat, hayat durmuyor… Mevsimler, bize rağmen dönüp duruyor… Milyonlarca yıl daha dönüp duracak… “Levha hareketleri” nedeniyle, sözgelimi, Anadolu yok olacakmış, çok uzun bir zaman sonra… Zaten, beş altı nesil sonra, ailemizden de kimse kalmayacak; kalanlar da birbirlerini tanımayacak.
***
Geçenlerde, bir olay geçti başımdan… Sevdiğim bir dostum aradı. Çok eskiden, dip annelerinin mülkiyetine geçen bir taşınmazın tapusunu üzerlerine alacaklarmış. Bizim tanımadığımız, duymadığımız dip anne, bizim de, annemiz tarafından akrabaymış… Yeni öğrendik.
***
O zamanlar, miras bölüşülürdü, sözle… Tapuya geçilmezdi… Aslında, tapulamaya da çok geç geçtik. Sanırım, hala tapulanamayan arazi var… Bizimkisi de öyle olmuş. Herkesten, vekaletname topluyorlar. Çok çok çok az hisseye sahip bana da geldiler… Öyle ya, annemin hissesi de üç kardeşe düşüyor. Kardeşlerden hayatta olan benim. Dört yeğenim de haliyle mirasçı… Annem de üç kardeş… Onlarda da mirasçı. Sadece bir dayım hayatta.
***
Mirasçı listesine şöyle bir baktım, kimlerle akraba değilmişiz, anne tarafından. Sadece tanıdıklarım, dayılarımın çocukları… Onlarla da bir vesile ile karşılaşırız. Çok acı değil mi? Bu vesile ile, yakın, uzak akrabalarımızı tanıdık. Bir listesini bana verecekler.
***
Benzeri hikaye çoğumuzun başında… Şunun için anlattım, akraba ilişkileri birkaç nesilden sonra ortadan kalkıyor. Mesela benim rahmetli annem, akrabalarını çok iyi tanır, askerlik, ölüm, doğum, evlilik haberlerini bizlere ulaştırırdı. O ölünce, filim de koptu… Haber alamaz olduk, eşten, dosttan, akrabadan.
***
O nedenle de her gün bakarım, Belediye’nin vefat haberlerine. Sizlere de tavsiye ederim. Bildiğim kadarı ile, İstanbul ve Ankara’da Bulunan “Kayserililer Derneği”, ölüm haberlerini veriyor. Yanlış hatırımda kalmadıysa, Ankara’da yüz bine; İstanbul’da yüz elli bine yakın, hâlâ Kayseri nüfusuna kayıtlı hemşerimiz var. Tabii, geçmişte nüfuslarını buralara aktaran kaç kişi var? Bilmiyorum.
***
Ne diyelim neşe, sevinç, sağlık ve mutluluk dolu yıllar dileyelim.