KADİR DAYIOĞLU


BİRAZ DUYARLI OLMAK LAZIM!..

Kitabın birinde, Kayseri yemeklerini anlatıyor. Aşure gibi olmuş, ne ararsan var içinde.


Kitabın birinde, Kayseri yemeklerini anlatıyor. Aşure gibi olmuş, ne ararsan var içinde. Pizza, hamburger gibi yiyeceklerin tarifi verilmiş. Bunları Kayseri yemeği olarak kitaba almak, hiç bağışlanamaz! 

***

Bir de kumpir var ki, isim olarak şehrimizde yaygın olarak kullanılmaz, sadece Develi ve civarında kullanılır; ki, bu bildiğimiz patatestir. Bunu da bir not olarak düşmek istedim...

***

Diğer kitap ise Kayseri’nin kültür hayatı ile ilgili. Bu kitabın önsözünde; “Kayseri’nin geçmişi Selçuklulara kadar uzanır!” türünden bir cümle kullanılmış. Yani, Selçuklulardan öncesi yok mu bu kentin? 

***

Aslında bunu yazana hiç yakıştıramadım. “El insaf demek!” gerekir. Başka ne diyebilirim ki? “Cehlin bu kadarı da ancak, okumakla olurmuş!”

***

Şimdi gelelim genel bir sorunumuza ya da derdimize: Beyler beyler, siz siz olun da, uzmanı olmadığınız, bilmediğiniz konularda, “iddialı” kitaplar, yazılar yazmayınız. Düşünebiliyor musunuz; Osmanlıca, Arapça ve Farsçadan habersiz; Batı dillerinden hiç birini bilmeyen; Arap alfabesi ve kitap harfleri ile yazılı metinleri yazmayı bir yana bırakınız okumayı dahi beceremeyenler tarih, edebiyat, şiir, şairler vd. konularda, hem de ciddi isimler altında, iddialı kitaplar yazıyorlar; sağdan soldan da çalarak.

***

İnsan kendi nam ve hesabına bunu yapabilir anlarım ama başta belediyeler olmak üzere, kurum ve kuruluşlar bunları yayınlıyor; anlamakta zorluk çekiyorum. 

***

Özellikle uzmanlık konusunda Vilayetimizi ve belediyelerimizi bu vesile ile uyarmak istiyorum. Konusunda uzman olmayan kişilerin yazdıkları, hangi türden olursa olsun metinleri, kitapları, ansiklopedi maddelerini vd. yayınlamayın. Unutmayın; çok metin, çok bilgi internetten “kopyalanıyor”; yayımlanıyor; hiçbir emek ve zahmete katlanılmadan. 

***

Unutmayın; özellikle resmi kurum ve kuruluşlar adına yayınlanan metinler kaynak metin olarak kabul ediliyor; yanlış ya da eksik bilgiler aktarıla aktarıla her yere yayılıyor. Ayrıca; bu kurumların internet sitelerinde verilen bilgilerde de fahiş hatalar var. Bana kalırsa; uzmanınca süzgeçten geçmeyen, editöryal hizmet almamış hiçbir belge ve bilgiyi yayınlamayınız, sitelerinizde...

***

Eskiden, matbaalarda, gazete ve dergilerde “musahhih” yani “düzeltmen” denilen ve “tashih” yani “düzeltme” yapan elemanlar vardı. Ama çok az kaldı bunlardan. Vitrinde gözükmeyen, mutfakta görevli bu insanlar, koca koca bilinen yazar ve çizer takımının metinlerine “kırmızı” çekerlerdi. Onlar da; “gık!” demezlerdi. 

***

Ha, bunları derken, benim kaleme aldıklarım hatasız mı? Asla böyle bir iddiada bulunamam. Bu yazımda bile uzmanlar, bir sürü yanlışlar bulacaktır; eminim. Hele hele, “Konu Fenerbahçe ise gerisi teferruattır” diyen merhum Yaşar Uğur Hoca gibi birinin eline ve diline düşerseniz, yandınız ki, hem de nasıl! 

***

Yani, Yunus Emre’nin dediği gibi bizleri, “her an siğaya çekecek bir Molla Kasım” vardır. Umarım, ismini vermediğim belediyelerdeki dostlarım bu yazımı bir uyarı olarak algılar; bana kızmazlar. Amacım; genel bir hastalığımıza parmak basmak; bu örnek denk geldi. Ne yapalım?