İnanın çok sıkıldım. Günlük olaylar çok etkilemeye başladı. Haber, yorum, açık oturum falan seyretmek istemiyorum… Ülkenin gerçek gündemiyle hiç ilgisi yok. “Hukuk”, “yoksulluk, yasaklar, yoksunluk” asıl sorunumuz. Ülkede “derin bir yoksulluk” var; “orta direk” diye bir şey kalmadı. Sıra; “beyaz yakalılarda!” umurlarında değil. Bunları kamufle edebilmek için, her gün yapay bir gündem karşımıza çıkıyor.
***
Hani demişler ya, “Ayının bildiği kırk türkü var hepsi de armut!” üzerine. Belki de; “Armudun iyisini ayı yer!” sözü de buradan geliyor. Hangi konuların konuşulacağını, kimin ne söyleyeceğini öğrendik; “gına getirdi!” artık. O nedenle, sık sık kitap okuyor; TRT Müzik ve TRT Nağme’yi dinliyorum.
***
Tabii, bizim “Kıvılcım Akademi” de toplantılarını, kış nedeniyle, Erciyesevler Sinankafe’de yapıyor, birkaç yıldır.
***
Eskiden ne ararsan bulunurdu burada… Şimdi, mesela, bitki çayı yok… Sahlep yok… Bir de çay çok pahalı. Ne yapalım, mecburen gidiyoruz. Tabii, kim ne yerse yesin; ne içerse için, günlük havuzdan ödeniyor. Adeta, masadan kalkarken, halı seriliyor, “Atın atın hocanın dediği yer burası!” diyoruz. Öyle ya, fatura, bizim gibi emeklilerin, tek başına kaldırabileceği gibi değil.
***
Tabii, belediyelerin daha ucuz kafeleri var. Oralara da gidemiyoruz. Öyle ya; “Ne olacak memleketin hali; ne olacak Fenerbahçe’nin hali!”, muhabbetinden sıkılan, sakinler olabilir. Bir de Melikgazi Belediyesi’nin yaptığı, “Melikgazi çarşısını” dört gözle bekliyoruz. Palancıoğlu başkandan bitirildiği haberini bekliyoruz. Bakalım, orada barına bilecek miyiz?
***
Hal böyle olunca, bugün sizlere, şiirden örnekler vereceğim. Umarım, edebiyat hocalarımız, geçer not verir. Osman Sel hocamıza kalsak, asla sınıfı geçemeyiz! Onu biliyorum.
***
Osmanlı padişahlarının tamamına yakını şair... Şiir yazmayan yok gibi... Bir kısmının “Divan”ları günümüze kadar gelmiş... Şiirlerinde kendi isimlerini pek kullanmazlar; nâm, lakap gibi anlamlara gelen “mahlas” kullanırlardı.
***
Sultan 2. Murat ve oğlu Fatih’ten birer şiir sunmak istiyorum. İlki Sultan 2. Murat’tan... Şiirlerin asılları çok uzun. Birer beyt aktarıp sonra günümüz Türkçesi ile anlamlandırmaya çalışacağım.
***
“Edirne gerçi güzeller yeridir ey hemdem
Bursa’da dahi nice dilber-i fettan gördüm
Ey Muradî şeh-i âfâk iken elhâl seni
Zülfüne kılmış esir ol şeh-i hûban gördüm”
***
“Edirne güzeller şehridir ama Bursa’da da nice işveli, cilveli dilber gördüm. Ey! Murat, sen geniş ufuklara uzanan bir ülkenin padişahı iken o güzel seni bağlayıp esir etmiş.”
***
Sıra da Fatih var: Fatih’in, “O ay yüzlüden hiç vefa görmedim. Gözyaşım yıldız, ahım Samanyolu oldu... Avnî, ne kadar güçlü ve yetkili olursan ol, o güzeli gamlı odana bir türlü getiremiyorsun!” biçiminde açıklayabileceğimiz mısraları ise şöyle:
***
“Bir zerre mihr görmedim ol mâhtan veli
Eşkimi sitâre eyledim âhımı kehkeşan
Gam hâneme getiremiyorsun ol dilberi
Avnî ne denli eyler isen hükmünü revan.”
***
Bilindiği gibi Fatih, şiirlerinde Avnî mahlasını kullanır...
***
Söz şiirden, edebiyattan açılmışken, hocam, merhum Kâzım Yedekçioğlu’na da bir parantez açmadan geçemeyeceğim... Terki hayat ettiğinde, seksen yılı aşan bir ömrü söz konusuydu... Hem de sürekli bir şeyler üreten bir ömür... Çok titiz bir insan... Bu titizliğinin eserlerine yansıdığını görmek mümkün... Bu uzun süreçte; kitap, yüzlerce makale, inceleme... Kayseri folklorüne unutulmayacak katkılar... İşte birkaçı: Dikenli Kestane, Hoca Hakkı, Kayseri Ağzı, Kayseri Deyimleri, Kayseri Sözcükleri... Siz Hocamızın;
“Sel önünden kütük kaptık,
Topladık bir demet yaptık.
Ama iyi ama kötü,
Taktir gayrı sizin artık.”
***
Dediğine bakmayın, Hocamızın... Bu sözler, yüksek bir tevazunun eseri... Kitaplık çapta işler yaptı... Bir de kıymetini bilebilseydik!.. Taktir, elbette benim gibilerin haddine değil... O’nu, tarih denilen müthiş hafıza mutlaka gereken yer oturtacaktır... İzninizle büyük şair Bâki’nin bilinen ünlü dizeleriyle, kadr-ü kıymet bilmeyenlere seslenmek istiyorum:
***
“Kadrini seng-i musallada bilip ey Bâki
Durup el bağlayanlar karşına yârân saf saf”