Bugün sizleri yakın geçmişe, Başkan Hüsamettin Çetinbulut dönemine götürmek istiyorum... Bilindiği gibi Hüsamettin Bey, “en güçlü olduğu”; “hiç kaybetmez” zannedildiği anda, 1989 seçimini kaybetmişti. Hikaye bununla ilgili...
***
Listeler belli oldu, seçimlere start verildi, faaliyetler başladı... Çok emindiler, kazanacaklarından… Nasıl olsa “işlem tamam”; “ne diye gücü bölüşelim!” diye akıl verenler, o kadar ileri gitmişlerdi ki, ANAP’ta bir grubu tasfiye harekatına bile girişmişler; Belediye ve İl Genel Meclis üyeliklerine eş, dost, akraba, siyasal yandaş doldurmuşlardı.
***
Bir hatırlatma yapayım. O dönem ANAP’tan belediye ve il genel meclislerine girenlerin, çok azı hariç, tamamına yakını, asıl mesleklerini bıraktı ya da askıya aldı arsa işleri ile uğraştı, müteahhit oldu. Tabii bunlar, Melikgazi Belediyesi’ni de “üs” olarak kullandılar.
***
Gerek yönetimde ve gerekse de belediye/il genel meclisi organlarında, özellikle o anda milletvekili olan İrfan Başyazıcıoğlu’nun arkadaşlarını tasfiye etmişlerdi. Oysa bunlar, ANAP’ın omurgasıydı. Özsoy-Kızıklı-Göknar kliği partiye hakim olmuştu, artık. Bu klik de Kayseri’de ANAP’ın sonunu hazırlamıştı.
***
Doğal olarak, tasfiye edilenler ters çalışarak, ANAP’tan istifa furyası başlattılar. Kuyruklar oluştu noter önlerinde. Parayı da “karşı çalışanlar” karşıladı. Her gün onlarca kişinin ANAP’tan istifa ettiği haberi düşüyordu basına… İç sorunları ile uğraşan ANAP sahadan çekilmişti.
***
Aslında tasfiye harekatı, merkez ilçe yerine yeniden oluşturulan iki ilçe yönetimi atamaları ile başlamıştı. Yanılmıyorsam Mustafa Hüsrevoğlu ile Halit Erkiletlioğlu atanmışlardı başkanlıklara. Bu oluşum karşısında, siyasetin duayeni merhum Mehmet Kızıklı’ya; “şimdi kaybettiniz!” dediğimde küçümser bir eda ile bakmıştı, bana.
***
Olmaz demeyin çok şey oluyor siyasette. Kızıklı’nın, ANAP Kayseri kurucusu merhum Ömer Lütfü Göknar’ın, 1984 yerel seçimlerinde adaylığının önün kesebilmek için, “komünist!” olduğunun kapı kapı dolaşarak anlattığı malum. Oysa, Göknar, banko adaydı. Ama ANAP ile ilgisi olmayan Çetinbulut, aday gösterilmek zorunda kalınmıştı.
***
İşte aynı Kızıklı ve Halil Özsoy, bu sefer Göknar grubu ile birleşip, bu tavsiyeyi yapmışlardı. İki grubun da ileri gelenlerinin tamamına yakını bugün AK Parti saflarında ya da sempatizanı… Kızıklı ise, başrollere yakın bir rol üstlendi cadde cadde, sokak sokak gezdi AK Parti için…
***
Kim bilir, belki de bunlar; “Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına alan” AKP’de de göğüslerini gere gere, “Türk milliyetçisiyim!” diye geziyorlar. Öyle ya ANAP’ta “ülkücülük”, “Türk Milliyetçiliği” yapıyorlardı.
***
Bu esnasında yani 1989 seçimleri arifesinde Cetinbulut’un, kendinden ve sonuçtan emin bir biçimde; “Tatile gideceğim ama çocukları yalnız bırakmak istemiyorum” dediğini bugün gibi anımsıyorum. Çocuklar dediği de Kocasinan ve Melikgazi adayları.
***
Yakından tanık olduğum bir anekdot ile yazımı noktalamak istiyorum. İkinci defa adaylığa Hüsamettin Bey, pek istekli değildi. Belki de, öyle gözüküyordu, kim bilir... Aradan zaman geçti, Şadan Doğan, rahmetli Mustafa Topaloğlu, yine rahmetli Zafer Özden ve birkaç arkadaş mutat sabah görüşmelerimiz yapıyorduk, Vatan Caddesi’nde, benim dükkanın önünde; konu da malum, siyaset...
***
Bu esnada, Hüsamettin Bey’in ağabeyi Burhanettin Bey peydah oldu. Selam kelamdan sonra; “Gözünüz aydın çocuklar, Hüsamettin abiniz yeniden adaylığı kabul etti!” dedi. Bunun üzerine Doğan; “Burhanettin abi Dalan bile kaybediyor, haberiniz olsun!” der demez, abimiz şaşırdı; “Hı. Öyle mi?” dedi ve çekti gitti…
***
Gitti gitti etmesine ama sonuç malum... En güçlü olduğu anda, hiç seçim kaybetmez dendiği anda, Hüsamettin Bey, seçimi kaybetti. Seçimler öncesi rahmetli CHP’nin siyasal ırgadı, Mustafa Topaloğlu’nun, sandığa on on beş gün kala; abi; “Büyükşehri ve Kocasinan’ı aldık, Melikgazi ortada!” dediğini hiç unutamam. Nitekim öyle de oldu. Şevket Bahçecioğlu kazandı, Melikgazi’yi.
***
Son söz: İnsanlar en büyük hatalarını, en güçlü oldukları anda yaparlarmış... Umarım, Çetinbulut’un kaybetmesi kulaklara küpe olur.