AKP Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal bir konuşmasında; “Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye’de yaşanmıştır. Mesela Fransız devrimi her şeyi yıkmıştır ama lügate dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi Mao’nun Çin kültür devrimidir. Lügate dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir”, dedi.
Ünal'ın söz konusu açıklaması sosyal medyada gündem oldu. Ünal’ın bu ifadelerini içeren videoyu, sosyal medya hesabında paylaşan İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz, sert bir tepki gösterdi. Yazılı basında, sosyal medyada tepkilerin yoğunlaşması üzerine, Ünal, klasik,“bağlamından kopartıldı” savunması yaptı. Bakı8nız ne dedi: "'Kamus[sözlük] bir milletin hafızasıdır' cümlesinden yola çıkarak yaptığım değerlendirme cumhuriyete dönük değil kültür devrimi olarak yapılanlara dair bir tespittir. Buradan bir düşmanlık çıkaramazsınız." ifadelerini kullandı.
Tabii, “Büyüğümüzün” amacını bilemem ama bildiğim bir şey var o da şu: Gezdiği mahalleyi az çok ben de bilirim. Mahir Bey, henüz ana rahmine düştüğü yıllarda (D.1966) bu fakir o mahallenin kenarında gezenlerdendi… Mahallenin büyüklerinin tamamına yakını “Harf Devrimine”, “Atatürk’e”, “Cumhuriyet Devrimlerine” ve dahi “Laik demokratik cumhuriyete” karşı tavır alırlar, konuşma yapar, yazar-çizerlerdi.
***
Mesela mı? Necip Fazıl, Nurettin Topçu, “Fesli Kadir”, İstanbul İmam Hatibin kurucularından Ahmet Davutoğlu, Sezai Karakoç, Mehmet Şevket Eygi, Ünal’ın hemşerisi “Yedi Güzel Adam”, Nur Talebeleri, Nakşiliğin Halidi Bağdadi kolu mensupları, Edip ve Metin Yüksel kardeşlerin babaları ünlü meleSadrettin Hoca ve daha niceleri…
***
O nedenle, “sağın” temel tezini, yok sayarak, açık ve seçik lafzı, tevil etmemin bir anlamı yok. Unutmasınlar; anlattığı hikâyeyi, sürekli kulaklarımıza üflerlerdi… “Ah evladım, alfabeyi değiştirdiler, cemiyeti bir gecede cahil yaptılar, köklerimizden koparttılar!” Buna inananları da, “İmalat hatası” diyerek taltif ederlerdi. Mahir Bey de bu cümleden mi? Bilemem… Taktir kendilerinin.
***
Hepimiz, “bakir Anadolu çocuğu”… Ne derlerse inanırdık… Tabii, muhteşem bir Osmanlı’nın olduğunu, eğitimde, askerlikte, ekonomide, ilimde irfanda, fende zirve de olduğumuzu, Cumhuriyet’in ve başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere devrimci kadroların bu ülkeyi mahvettiklerine de…
***
Ufkumuz açıldıkça, daha geniş okumaya başlayınca, arşiv belgeleri açıldıkça Osmanlı’nın hiç de idealize edildiği gibi olmadığını, bir imparatorluk olduğunu, aslında 19. yy başında çöktüğünü, üfürsen devrileceğini, bu yıkıma güçlü Avrupa devletlerini(İngiltere, Fransa, Rusya ve sonra Almanya), çıkarları için engel olduklarını gördük…
***
Tabii, 3. Selim ile başlayan Osmanlı modernleşme sürecinde yapılmak istenen ama tam, bazıları hiç başarılamayan köklü değişimleri, Mustafa Kemal gibi bir devrimci, bir çırpıda gerçekleştirdi. Bunlardan birisi de sözünü ettiğiniz “harf devrimi” ve “dilde sadeleştirme”.
***
Osmanlı’da,Anadolu ve Rumeli/Balkanlar (misakı milli) coğrafyasında, halkın büyük çoğunluğu Türkçe konuşuyor, halk ozanlarıTürkçe yazıp, çığırıyor. Devletin ve ordunun dili Türkçe, Saray Türkçe okuyor, Türkçe yazıyor. Tabii, yazılı metinlerde Fars Alfabesi ile… Arapça ve Farsça doğal olarak medreselerde ve benzeri yerlerde…Mesela, 13,6 milyon nüfuslu Türkiye Cumhuriyeti’ndeana dili Türkçeolan yüzde 86,2. Diğerleri içerisinde Kürtçe olan en fazla olan. Bunların sayısı da 1,184 milyon kişi.
***
Mustafa Kemal,Türkçeyi falan kaldırmadı. Sadece, daha uygun olan Latin alfabesi ile yazımını tercih etti… Edince de eğitim kolaylaştı, “okuma-yazma” bilenlerin sayısı çığ gibi arttı. Mesela mı? Mesela, “Ali Dağı”nı, “Elma Dağı” diye okuyan az da olsa varsa da pek kalmadı.
***
"Harf Devrimi" ile "bir gecede cahil" kaldık diyenlere en iyi cevap herhalde, 1927 yılında, harf devrimi öncesi(1Kasım 1928), yapılan 1927 Genel Nüfus Sayımı sonuçları verir. Bakalım, Osmanlı'dan Cumhuriyete kalan, "okurluk” mirası neymiş. Tabii, değerlendirme için bu miras içerisinde "Müslim ya da olmayan ahalinin" payını da bilmemiz gerekir ki bu ayrıntı yok. Kent-Kır ayrımı da…
***
Bu "nüfus sayımı" söz konusu iddianın değerlendirilebilmesi de yardımcı oluyor. “28 Teşrinievvel 1927 Umumi Nüfus Tahriri, Fasikül 3, Usuller Kanun ve Talimatnameler Neticelerin Tahlili” isimli çalışmaya bakabiliriz. Ben de, çıktısı var… Bunun dışında her faraziye, tahmini yaklaşım “yok hükmündedir”.
***
Sadece “okuma bilenin” bilindiği söz konusu çalışma incelendiğinde Harf Devrimi’nden önce, Türkiye Cumhuriyeti'nde, Arap/Fars harfleri ile okuyan oranının erkeklerde yüzde 12.99 kadınlarda ise yüzde 3.67; toplamda okur oranının yüzde 8.61 olduğu görülüyor.Peki, aynı zamanda yazma bilen neydi acaba?Ayrıca raporda 7 yaş üstü dikkate alındığında bu oranların erkeklerde yüzde 17.42 kadınlarda ise yüzde 4.63 toplamda da yüzde 10.58 olarak değiştiği de belirtiliyor.
***
"Makarrı Ulema"(Alimler Şehri) Kayseri'de ise durum şöyle: Yedi yaş üstü nüfusun yüzde 8,35'i "okuma" biliyor. Erkeklerin oranı yüzde 16,77 ve kadınların oranı ise yüzde 1,57. Burada dikkat çeken şu: Kayseri’de erkeklerin oranı ortalamaya yakınken kadınların oranı neden kat be kat altında?