KADİR DAYIOĞLU


BİR BESTENİN ÖYKÜSÜ

bette her bestenin bir öyküsü; tabii, “her bestenin bir bitimi de var!”


Elbette her bestenin bir öyküsü; tabii, “her bestenin bir bitimi de var!” 

Ama “aşka hudut çizilmezmiş”. 

Büyük ozan Abdürrahim Karakoçböyle diyor. 

Gelelim, çok az bilinen ve bir dönemi yansıtan hikayeye.

"Bu imtidâd-ı cevre ki bahtın şitâbı var

Mihnet-medâr olan feleğe intisâbı var

Eyler nesîm-i lûtfu bize gird-bâd-ı gam

Bu rüzgâr-ı bî-mededin inkılâbı var "

Anlamı: “Bu zulmün uzamasına karşı bahtın sabırsızlığı var. Cefa çektiren feleğe karşı koyuşu var. Sabah meltemi bizi gam rüzgârına sevk eder.Medetsiz bırakan bu devrin de tersine dönmesi var.”

***

Biliyorsunuz, yukarıdaki dörtlük, Lale Devri şairlerinden Nedim'e ait (1681-1730). Yine biliyorsunuz, şairin ünü de bu döneme denk gelir.  Rivayet muhtelif. Bazı kaynaklarda şairin, Patrona Halil İsyanını takip eden günlerde bu korku nedeniyle öldüğü iddia ediliyor. Tabii, Şairin onlarca şiirinin yanı sıra bunun, siyaset sahnesinde meşhur olmasının da bir hikayesi var. 

***

Dr. Nazım, İttihat ve Terakki’nin önde gelenlerinden, büyük komitacı, her İttihatçı gibi yiğit bir adam… 

***

İzmir’e yerleşen, siyasetle ilgisi kalmayan ama dostları eski İttihatçılarla ilişkisini kesmeyen Dr. Nazım’ın adı İzmir Suikastına karıştı. Yargılandı… İdam edildi (1926). Falih Rıfkı Atay, "suçsuz" olduğunu söyler. Dostumuz Osman Selim Kocahanoğlu, bir soru üzerine; "şüphesiz suikastın içindeydi" der ama "delilin pek güçlü olmadığını" da ifade eder. 

***

Dr. Nazım, Atatürk'ün Dışişleri Bakanı (1925-38) Tevfik Rüştü Aras'ın bacanağı. Aras, idam edileceğine hiç ihtimal vermez. Duyunca, kızgın bir biçimde Mustafa Kemal’e; “Neden astırttın?”, der. O da; “Asılması gerekirdi. Aksi halde seni de beni de öldüreceklerdi!”

***

Aras’ın kızı da Fatin Rüştü Zorlu ile evlendi. Zorlu da 1961’de Yassıada’da yargılandı, idam edildi.

Dr. Nazım’ın yeğeni Naciyeye’nin, Berin adındaki kızı Adnan Menderes’le evlendi. Menderes de İdam edildi, Yassıada'da. 

***

Dr. Nazım, Menderes'in hanımının dayısı olur. Berin Menderes ile Fatin Rüştü'nün hanımı Emel'in anneleri kardeş. Hemen belirteyim, Mustafa Kemal'in eşi Latife Hanım, İzmir'in köklü ailelerinde Uşakizâde Muammer Beyin kızı. Dünürcülerin başında da Aras var…

***

Diyeceksiniz ki, çözmekte çok zorlandığım, -inşallah hata yapmadım-, bu kadar karmaşık, karmaşık olduğu kadarda çok önemli aile ilişkilerinin (Evliyazade-Uşakizade) Şair Nedim ile ne ilgisi var? Şöyle var: Dr. Nazım'ın idam dosyası imza için Atatürk'ün huzuruna gelir. Şöyle bir bakar isimlere… Nazım’a parmak basar ve sorar; 

-"Bunun, son sözü ne oldu, mahkemede?" 

-Bu rüzgâr-ı bî-mededin inkılâbı var "… 

Yani yukarıdaki şiirin son dizesini okumuş. Arkasından da;

-"Gidin Paşaya da söyleyin, bunu!" demiş... 

Not: (Anlamı şu: "Medetsiz bırakan bu devrin de tersine dönmesi var"). 

***

Mustafa Kemal imzalamak istemez. Bunun üzerine kalemi bir yana bırakır. Düşünmeye başlar... Olaya tanık olan İsmet Paşanın; "Paşam paşam, zaaf göstermeyin, imzalayın!" demesi üzerine, düşünce aleminden uyanır, kendine gelir ve imzalar. 

***

Güfteyi büyük bestekâr Lemi Atlı Uşak makamında besteler. Tabii, bunun radyoda okunması "yasaklanır". Gel zaman git zaman, Menderes Başbakan olur. Bir gün bir sofra hazırlar... Sofrada, şüphesiz son asrın büyük yorumcularından Alaeddin Yavaşça ve saz arkadaşları da var. 

Bir ara Menderes yerinden kalkar, Yavaşça'nın yanına gelir. Kulağına eğilir, bu şarkıyı okumasını ve ayrıca, o zaman canlı yayınlanan, radyo programına almasını, programın yapılacağı günü de Başbakanlığa bildirmesini rica eder. Öyle olur... Menderes de o gün, ayrıca, radyodan da dinler. 

Bilgileri, Soner Yalçın'ın Efendi kitabından ve Yavaşça ile yapılan bir söyleşiden aldım. Hikayeyi, farklı anlatanlar da var. Keşke, Kocahanoğlu dostumuz da anlatsa. Hikayenin bir kısmı da bana ait... Ayrıca Yavaşça, TRT tarafından kendisi için hazırlanan biyografik eserde uzun uzun anlatır, sofrayı. Atatürk ile ilgili kısmı da yine Yavaşça'ya, o anda orada yani Marmara Köşkü’nde bulunan, anne tarafından akrabası Refik Koraltan anlatmış.