MUSTAFA CENGİZ


BİR AYLIK ORUCUN 7 KAZANIMI…

Biraz bedensel, biraz ruhsal manada sınav dolu önemli bir ayı geride bırakıyoruz. Orucun sevabını yüce yaratıcı takdir edecek elbette ki de. Tutabilenlere ne mutlu. Umarız ki yukarıda paylaştığımız manada hem sıhhat, afiyet bulmuşlardır, hem de af ve mağfiret kapısından girmişlerdir inşallah. Tutamayanlara da sözümüz yok… Rabbim hem yaptığınız yardımları, hem de tutuğunuz oruçları kabul ve makbul eylesin inşallah. Söz de bitti… Yazı da… O halde… Diyoruz ki; Hayırlı bayramlar güzel ülkemin güzel insanları. Dostlarınızı iyi seçin. Ömür bitiyor. Herkese mavi boncuk dağıtmayı, kapalı kapılar arkasında hesap kitap yapmayı bırakın. Nasıl olsa hayat hesap-kitapla değil nasiple yaşanıyor. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan kimleri gö(m)rdük… İyi ki ölüm var… Çok şükür biz de o yolun yolcusuyuz eninde sonunda. Hesap ta var bilirsen, anlarsan, inanırsan… Rabbim seneye ömrümüz var ise güle güle yenisine yetiştirsin inşallah. Kalın sağlıcakla…


Ramazan ayının son günü bugün.

Son teravih namazları dün akşam eda edildi.

Son sahura da gece kalkıldı.

Bugün ki iftar akabinde bayramın finali bayram namazı ile olacak.

Her ne kadar çocukluğumuzun ramazanları olmasa da dolu dolu bir manevi iklim yaşanmasa da ramazan ayı her zaman özel ve müstesna olmaya devam edecek bizler için.

Peki bu ayda ruhsal ve fiziksel bağlamda neler yaşadık?

Bunu hiç düşündünüz mü?

Bugün size hem düşündüren, hem de bilgilendiren bir yazı.

Bakın bakalım ramazan ayına siz hiç bu gözle baktınız mı?

Ya da böyle bir yaklaşımı daha önce hiç duymuş muydunuz?

AZ YEMEK ÖMRÜ UZATIR…

İnsanlık tarihi boyunca sadece dini bir ibadet değil, aynı zamanda bir şifa ve arınma yöntemi olarak da görülen orucun, sağlık üzerindeki faydaları merak konusu olmaya devam ediyor. 

Oruç tutmanın; hücre yenilenmesini desteleyen, inflamasyonu azaltan ve sağlıklı yaşlanma anlamına gelen longevity’e katkıda bulunan güçlü bir biyolojik araç olduğunu belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Zahide Karaca, “Antik Yunan’da Hippokrates hastalıkların tedavisinde açlığın iyileştirici gücünü vurgulamış, Platon ve Sokrates ise zihinsel berraklık için oruç tutmayı önermiştir. 

İbn-i Sina ise ‘Az yemek ömrü uzatır’ diyerek, orucun sindirim sistemini dinlendirdiğini ve bedeni yenilediğini savunmuştur” dedi.

SAĞLIKLI ÖMÜR SÜRESİNİ ARTIYOR…

Gıda alımının 12 saatten fazla kısıtlanması, sağladığı faydalar nedeniyle aralıklı oruç gibi diyet programlarının da yaygınlaşmasını sağladı. 

Bilimsel açlık yöntemlerinin ya da dini orucun doğru uygulandığında sağlık için pek çok yararı olabileceğini dile getiren İç Hastalıkları Uzmanı Karaca, “Bu yöntemler herhangi bir sağlık problemi bulunmayan kişiler için; metabolik hastalıkların önlenmesinden, bağışıklık sistemini güçlendirmeye hatta sağlıklı ömür süresini artırmaya kadar geniş bir yelpazede fayda sağlayabilir” dedi.

ORUÇ TÜRLERİ ARASINDAKİ FARK

Konu biraz daha bilimsel boyut kazanıyor.

Bilimin bu tür olaylara bakışı farklı.

Birçok kişi oruç yerine farklı diyetler uyguluyor zaten doktorların tavsiyeleri ile.

Bakın ne diyor bu konuda ki farklılıklara dair Karaca?

Bu oruç türleri arasındaki farklardan da bahseden Karaca, “Yaşlanmayı önlemek için uygulanan bilimsel oruç uygulamaları su tüketimini kısıtlamadığı için Ramazan orucundan ayrılır. 

Aynı zamanda bu programlarda, açlık süresi kişinin yaşam tarzı veya yaşı gibi bireysel özelliklerine göre düzenlenebilir. 

Ramazan orucunun ise dini ve kültürel yönüyle topluluk halinde uygulanarak, kontrollü açlığın bir ay gibi uzun bir süre sürdürülmesi açısından daha avantajlı olduğunu söylemek mümkün” dedi.

ORUCUN 7 FAYDASI NEDİR?

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Zahide Karaca, bir aylık Ramazan dönemi boyunca oruç tutmanın genel sağlık üzerindeki 7 faydasını sıraladı:

Uzun süreli ama kontrollü açlık DNA onarımı ve hücresel dayanıklılığı artırarak yaşlanmayı geciktirir. 

Hücrelerin yaşlanmasını belirleyen telomerlerin daha yavaş tükenmesini sağlar ve hücrelerin enerji üreten yapısı mitokondriyi korur.

Kontrollü açlık, hücrelerin daha uzun yaşamasını sağlayan hayatta kalma mekanizmasını devreye sokar. 

Kanser oluşumuyla ilgili olan mTOR aktivasyonunu baskılayarak kanseri önlemeye yardımcı olur.

İnsülin seviyesini düşürerek yağ yakımını ve metabolik esnekliği artırır. Metabolik esneklik; farklı beslenme koşullarına uyum sağlayabilmektir. Yani gerektiğinde vücut; enerji kaynağını ihtiyaca göre değiştirilebilir, karbonhidratlardan yağa ya da proteinlere geçerek enerji üretebilir. 

Beyin fonksiyonlarını güçlendirerek odaklanmayı artırır.

Hücrelerin zarar görmüş kısımlarının temizlenmesi ve geri dönüştürülmesi anlamına gelen otofaji sürecini başlatarak hücresel yenilenmeyi teşvik eder. 

Açlık sona erdikten sonra bile bu yenilenmenin olumlu etkilerinin devam ettiği bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.

Açlık, bağışıklık hücrelerinin yenilenmesini de destekleyerek vücudu hastalıklara karşı daha dirençli hale getirir. 

Ancak, aşırı düşük kalori alımı veya yetersiz beslenmenin bağışıklık sistemini zayıflatabileceği de göz önünde bulundurulmalı.

Vücudun savunma mekanizmasının bir parçası olan inflamasyon, bağışıklık sistemi hücreleri tarafından herhangi bir stres faktörüne karşı ortaya çıkan bir savunma reaksiyonudur. 

Düşük düzeyde sürekli devam eden inflamasyon ise birçok kronik rahatsızlığa zemin hazırlar. 

Oruç sırasında insülin seviyesinin düzenlenmesi, serbest radikal oluşumunun azalması ve hücre yenilenme mekanizmasının devreye girmesi, inflamasyonu azaltarak kronik hastalıkları kontrol altında tutmaya yardımcı olabilir.

ÖNEMLİ AYRINTILAR…

Görülüyor ki bilimin her zaman tavsiyesi az yemekle ilgili.

Zaten peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (Sav)’de öyle buyurmuyor mu?

Midenizin üçte biri yemeğe, üçte biri suya, üçte biri de boş kalacak.

Yani tıka basa yemeye gerek yok.

Aşırı yemek sorun.

Eninde sonunda bir yerden patlak veriyor nihayetinde. 

Malumunuz Türkiye’de Obezi ve obez vekiller konusu da bir ara gündem olmuştu.

Ha bu konuya farklı bir yaklaşım da sergileyebilirsiniz.

Denilebilir ki bu maaşlarla emeklinin, asgari ücretlinin zaten açlık sınırının altında bile kaldığı bir dönemde kim tıka basa yiyebilecek ki?

Ya da yiyecek bulmak o kadar kolay mı?

DİLEK VE TEMENNİLER BÖLÜMÜ…

Her bayram öncesi aynıdır.

Dilek ve temenniler tavan yapar.

Tezgahlar açılır.

Cep telefonunda numaranız olmasına rağmen işi düşmeden aramayanlar için…

Hatta ve hatta halinizi, ahvalinizi sorma gereği duymayanlar bile…

Size bir selamı bile düşmeyenler için kıymete binersiniz.

Ya mesaj yayınlarlar ya da mesaj atarlar.

İhtiyaç anında yanınızda değildirler.

Ne ararlar.

Ne de sorarlar.

Bayram, kandil, Cuma oldu mu.

Malum artık bir de kendilerinden akıllı telefonları var ellerinde.

Ha babam, de babam.

Abanırlar mesaja.

Zaten paketten bedava.

Kendilerini hatırlatırlar.

Canları sağ olsun.

Bazıları da böyle işte.

Onları da ya öyle kabul edeceksiniz.

Ya da yol vereceksiniz…

Ömür bitiyor.

Boş kaprislere harcayacak vaktiniz yoktur.

Bu dünya malı için dört takla atanları bilirsiniz.

Yalancıyı gözünden anlarsınız.

Daha leb demeden leblebiyi bilirsiniz.

Bir de size enayi yerine koyarak, gözünüzün içini baka baka yemin şart ederek bin türlü yalanı gerçek gibi anlatanları…

Malum artık sizde belli bir yaşa gelmişsinizdir.

Dostu, düşmanı ayırt edebilecek kapasiteye de sahipsinizdir.

Yemezsiniz ama ya yemiş ayağına yatar, yutarsınız, ya da ağzının bir güzel payını verir gemileri de yakarsınız. 

HAYIRLI BAYRAMLAR…

Geldik yazımızın final bölümüne.

Biraz bedensel, biraz ruhsal manada sınav dolu önemli bir ayı geride bırakıyoruz.

Orucun sevabını yüce yaratıcı takdir edecek elbette ki de.

Tutabilenlere ne mutlu.

Umarız ki yukarıda paylaştığımız manada hem sıhhat, afiyet bulmuşlardır, hem de af ve mağfiret kapısından girmişlerdir inşallah. 

Tutamayanlara da sözümüz yok…

Rabbim hem yaptığınız yardımları, hem de tutuğunuz oruçları kabul ve makbul eylesin inşallah.

Söz de bitti…

Yazı da…

O halde…

Diyoruz ki;

Hayırlı bayramlar güzel ülkemin güzel insanları.

Dostlarınızı iyi seçin.

Ömür bitiyor.

Herkese mavi boncuk dağıtmayı, kapalı kapılar arkasında hesap kitap yapmayı bırakın.

Nasıl olsa hayat hesap-kitapla değil nasiple yaşanıyor. 

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan kimleri gö(m)rdük…

İyi ki ölüm var…

Çok şükür biz de o yolun yolcusuyuz eninde sonunda.

Hesap ta var bilirsen, anlarsan, inanırsan…

Rabbim seneye ömrümüz var ise güle güle yenisine yetiştirsin inşallah.

Kalın sağlıcakla…