Onu söylesek alınıyorlar, bunu söylesek darılıyorlar. “Kayseri’ye “hızlı tren” falan yok, hele bir 2023’ü bir geçin’” dediğimizde; “sen karşı mısın?”; “inanmıyor musun!”, diyorlardı… Ben de, madem öyle, “buyrun getirin”, “işte hendek, işte deve!”diyerek laflarının üstüne yıkıyor, yazı üstüne yazı yazıyordum.
***
Tabii, bu koronun şefliğini önce Yaşar Karayel, sonra Mehmet Özhaseki yaptı. Şimdi ise “baton(değnek)”Hulusi Akar’ın elinde. Bakalım, Hulusi Paşamızdan kim alacak? Öyle ya, bir yere yazın, bu yıl kazma vurulsa, 2028’e bitmez.
***
Kim ölür, kim kalır, Allah bilir. Yani, demem o ki, “bu pilav daha çok su kaldırır!” AK Parti, iktidarda kalırsa daha çok sandık eskitir.Muhterem hemşerilerim de, gelecek umudu ile kopar kopar oy verir. Öyle ya, “umut fukaranın ekmeğiymiş”.
***
Ben, işin “ekonomik fizibilitesini” göz önüne alıyor, o nedenle “gelmez” diyordum. Onlar ise, sandıklara göz kırpıyorlardı… Sanırım, o günden bugüne, onun üzerinde sandık geldi önümüze, her sandık öncesi, “geldi-geliyor” türküsü söylediler. Geçtiğimiz 23 Temmuz 2022 tarihinde Yerköy’de temel attılar. Tayyip Beyde Kayseri’den butona bastı; “Ya Allah, ya Bismillah” diyerek.Betoniyerçalıştı…
***
Sonra, bir buçuk yıl ara ile iki kez, “kredi”si tamam dediler. Şimdi, “acil kamulaştırma” kararı, 01 Mayıs 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı. Yani, on ay önce temeli atılan işin, kamulaştırma kararı, sandığa iki hafta kala çıktı… Bu nasıl oluyor? Biri, anlatsın. Tayyip Bey, yarın Kayseri’de… Sanırım, bu sefer de “kamulaştırma” müjdesini verecek.
***
Şimdi, ciddi! konulardan biraz uzaklaşıp, zaman zaman not aldığım ve bir kısmını nerden aldığımı maalesef not etmediğim çoğu berceste niteliğinde dizeler vermek istiyorum. İlki Arif Nihat Asya merhumdan. Hocamızın ruhu şâd olsun.
Sessizce düşünsek duyacaklar bir gün,
Olmazları olmuş sayacaklar bir gün.
Onlar bu gidişle ellerinden gelse,
Rûyalara sansür koyacaklar bir gün.
* * *
Ziya Paşa merhumun çok bilinen bir bercestesini verelim. Teseyyüp, tembellik anlamına geliyor. “Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmat/Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde.”
* * *
Muallim Naci’nin; “Marifet iltifata tabidir/ Müşterisiz mesa(çalışma) zayidir (boşunadır)”. Bercestesini hemen hemen hiç bilmeyenimiz yoktur.
* * *
Vatandaşı sürekli “cehennem azabı” ile korkutanlar için; "Od ile bizi korkutma ey vaiz / Çün canımız oda yanmaya mutat eyledi." Şöyle anlamlandırabiliriz; “Bizi cehennem ateşi ile korkutma ey vaiz. Çünkü canımız ateşte yanmaya alıştı.
* * *
Tahsilli cahiller için söylenen şu sözü biliyoruz: Cehlin ol mertebesi sehl olmaz/ Tahsilsiz ta bu kadar cehl olmaz. Dizelerin yaklaşık anlamı şöyle: “Bu denli cehalet ancak tahsille mümkün olur.”
* * *
Kanuni’nin kızı Mihrimah Sultan'a sadrazam ve aynı zamanda hırsız Rüstem Paşa talip olmuş. Rakipleri “cüzzamlı” diye de adını çıkartmışlar. Paşa o tarihte Diyarbakır Valisi. Padişah oraya bir hekim gönderip, "cüzzamlıdır" iddiasının doğru olup olmadığını öğrenmek istemiş...
***
Hekim, Diyarbakır'a gitmiş ve Rüstem Paşa'nın kürkünün yakasında bit görmüş. İnanca göre cüzzamlıya bit gelmezmiş. Padişah da buna inanmış, kızını Rüstem Paşa'ya vermiş... Halk hemen yakıştırıp yapıştırmış: “Olacak bir kişinin bahtı kâvi, talihi yar/ Kehlesi dahi mahallinde işe yarar.
***
"Kehle"nin"bit" olduğunu biliyoruz.
* * *
Berceste olur da Neyzen Tevfik’ten söz edilmez mi? Her dönem için geçerli bir berceste:
"Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti,
Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti."
* * *
İsterseniz konuyu, Tevfik Fikret’in şu bercestesi ile noktalayalım:
"Beşerin böyle dalâletleri var,
Putunu kendi yapar, kendi tapar."
***
Dalâlet, sapkınlık demek. Hem putunuzu yapacaksınız, hem de buna tapacaksınız, sonra yakınacaksınız.