BEN NE İSTERİM?
Öncelikle ülkemde daha sonra tüm dünyada, hukukun üstünlüğünü ve demokrasinin eksiksiz işlemesini isterim.
İnsanoğlunun temel ihtiyacı, tüm zamanlarda adalet, asalet, letafet ve güzellikler içinde yaşamaktır.
Geçen günlerde arada bir görüştüğüm bir beyefendi işyerime geldi, sohbet sırasında kendi doğrularını uzun uzadıya anlatmaya başladı, marketlerin doluluğundan, araçların çokluğundan park yeri bulma sorundan, eğitim, sağlık, ekonomi oldukça güzel, iha ve siha yaptık, insanların gelir seviyesi yükseldi, milli gelirimiz 13.100 Dolar oldu.
Sayamadığım bunca güzelliklerin içinde yaşıyorsun daha Allah’tan ne istersin, şükret dedi, rengi değişti elleri titremeye başladı, konuşmasının sonunda daha ne istiyorsun dedi ve beni dinlemedi bile çekti gitti.
Cevap vermeye değer mi, elbette hayır ama ortalığı tozpembe görenler hiç de azımsanamaz kadar çoğunlukta, o sebeple bir iki satır yazmalıyım dedim.
Bak güzel kardeşim bazı şeyler benim isteğime göre olsa sana ve senin gibilere özel bir güzellik yaparım. Nüfusu bir milyon beş yüz bini geçmiş bir şehirde yaşıyoruz bu sayının yüzde yirmisi üç yüz bin kişi eder ve sorunsuz yaşıyor olabilir.
Geriye kalan insanların içinde sıkıntısı olanı, yokluk çekeni, gıda temininde, eğitimde, sağlıkta ve hayatın diğer vazgeçilmez alanlarında cefa çekerek yaşadığını göremiyorsan gözlerinin çapağını sil tekrar bak.
Akşama kadar işyerime gelen ve çeşitli sıkıntılarını dile getirerek ilgi bekleyen ve maddi destek isteyen, evinde tenceresi kaynamayan insanların dertleri seni ilgilendirmiyorsa, acıma duygunu kaybetmişsen ve vicdanın sızlamıyorsa, seninle ortak noktamız zaten olamaz.
Çevrendeki insanlar şaşalı yaşıyor, her türlü konfora haiz ve sadece nefes alıp veriyorlarsa, akıl etmiyorsanız diğer canlılardan farkınız yok demektir.
Oysa insan dediğimiz canlı her yönüyle beslenmesi gereken bir varlık özelliği taşır.
Hem karnı doymalı, hem de ruhu doymalı, diyoruz ama karnını doyurmakta zorlanan bir toplumun, sanata, edebiyata, psikolojiye ve sosyal alanlara ayırmak için lazım olan paraya sahip olması zaten mümkün gözükmemektedir.
Bu detayları ve incelikleri sizinde görmeniz mümkün değil, çünkü evinizde kitap köşeniz yok.
Sevgili dostlar, eleştiri ya da tenkit yalnız eksikleri, hataları, kusurları söylemek değildir.
İncelemek, araştırmak, iyi ya da kötü yönlerini ortaya koyarak gözden geçirilmeli, ya da bilerek konuşulmalıdır.
Birilerinin küfür ya da hakaret dili kullanarak yaptığı dayılığı yapmak, bilerek ve isteyerek yalan söylemek, kamu kaynaklarını kendi isteği doğrultusunda sorumsuzca harcamak, veya asıl hak sahiplerini muhtaç duruma getirerek, daha sonra yapılanları sadaka veriri gibi göstermek, büyük olmaya ve yönetici olmaya yakışmayan davranıştır. Konuşma üslubun, karşındakine hitap şeklin ve kullandığın dil’deki incelik veya kabalık senin karakterinle direkt ilgilidir.
Öyle bir ince ayar vermelisiniz ki, sizi sevmeyenler bile davranışınızdan dolayı saygı duymaya mecbur kalsınlar. “3 Binden 4 bine çıktı daha ne olsun” yerine, imkanlarımız ancak bu kadar yapmaya elverişli deseydiniz.
Gazetecinin sorusu üzerine, “kızım beni dolduruşa mı getirmek istiyorsun” yerine, bulunduğunuz makamın icaplarına göre soruyu yanıtlasaydınız, gerilmemiş ve germemiş olurdunuz.
Terör örgütü elebaşı veya çocuk katili yerine “Kurucu önder” demek kadar çirkin ve itici yakıştırma olur mu? Kısacası “BEN NE İSTERİM” Adalet, Demokrasi, Laiklik, Cumhuriyet’e, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlılık ve sadakat isterim.
“Bu kadarda olamaz diyeceğim hiçbir şey kalmadı. Şaşırmamayı öğrenmek zorundayız. Faruk Ergan