FARUK ERGAN


BEN BİLİRİM...!

“Belki de her şeyi kabullenip hayatı akışına bırakmak lazım. Zorlama bazen çözüm değildir. Ve zorla olan hiçbir şey güzel değildir”. Tolstoy  


Ben bilirim demek egoistçe ve umursuzca bir düşünce biçimi. 

Olmaz, olamaz; Her insan her şeyi bilemez ve bilmek zorunda değil. 

Kendi öz varlığı ile kurduğu firmasında, farklı birimlerde ve değişik alanlarda uzmanlaşmış, konusunda otorite insanlar yetkilendiriliyor ki sağlıklı verim alınsın, istihdam sağlansın, mümkünse kuşaklar boyu yaşasın ve yüksek getiri sağlasın. 

Sermaye koymuş müteşebbis ama her şeyi bilemediğini de kabullenmiş ve ayakları yere basan bir tüccar olmuş. 

Karlılığı yoksa, işletme sermayesi küçülmüş ve o firma gözden çıkartılmışsa, satılacaksa, yine görev verdiği yöneticilerin görüş ve önerileri doğrultusunda hareket eder, maaşını ben veriyorum sen kimsin? 

Her şeyi ben bilirim demez.

Devlette, çok daha donanımlı ve çok iyi eğitim almış, dünyayı çok iyi tanıyan kadrolar mevcut. 

Her konuda yeterli ve sağlıklı bilgileri aldıktan sonra karar vermek mutlaka Türk Milletinin çıkar ve menfaatine olacaktır. 

Sayın Cumhurbaşkanı seçildiniz doğru, Mecliste yemin ederek göreve başladınız, size oy vermeyen insanları da temsil etmek ve sorunlarını çözmek zorundasınız. 

Ekonomide, eğitimde, sağlıkta, dış ve iç politikada oldukça büyük sorunlar var ve bizim kadromuz bunları çözmeye muktedir diye yetki aldınız, size göre çok iyi kadro da kurdunuz ama ayaküstü bir mesaj verdiniz. “Ne yapıp yapmayacağımızı, neyi satıp satmayacağımızı çok iyi biliriz ve biz karar veririz” dediniz. 

Tecrübe ile sabit olduğu üzere daha önce acele ile satılan, karlılığı ve istihdamı çok verimli olan kuruluşlar özelleştirildiği veya kapatıldığı için dışa bağımlılığımız önceki dönemlerden daha da fazlalaştı. Hatta söylemek isterim ki, denerseniz size en doğru bilgiyi verecek, en doğru kararları almanızı sağlayacak, muhalefet parti kadroları ve o partilerin liderleri olacaktır. Sadece bir konuda sergileyeceğiniz uygulama, yüce Türk Milletinin hafızasından da silinmeyecektir ve moral olacaktır.

Bu günlerde en çok ihtiyacımız olan, istisnasız ve derhal uygulanmak üzere tasarruf tedbirlerinin hayata geçirilmesi olmalı. 

Öyle bir tasarruf uygulanmalı ki, Hükümet ve kamu kuruluşlarının tamamında, iğneden ipliğe varana kadar, ağırlamalar, açılışlar, mitingler, oyuncak dağıtmalar, hayati önem taşımayan tüm yatırımlar, bölünmüş yollar yapımı, göçmenlerin tüm harcamaları iptal edilmeli ve makam araçları satılmalı. 

Mümkünse, 2. Dünya savaşından sonra Japon Başbakanın kendi Meclisinde ettiği yemin özümsenmelidir. 

Yeminin özü şu, “Ülkemdeki Ekonomik sıkıntılar bitene ve dış borcumuzun tamamı ödenene kadar, üzerimdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğime, pirinç pilavından başka yemek yemeyeceğime söz veriyorum.” 

Bu yemine, yöneticiler ve halk dahil herkes sadık kalmış ve japon mucizesi gerçekleşmiş. Ben bilirim dersen, zorlarsan olmuyor. 

Germeyin ve gerilmeyin lütfen, çok hassas bir dönem.

“Belki de her şeyi kabullenip hayatı akışına bırakmak lazım. Zorlama bazen çözüm değildir. Ve zorla olan hiçbir şey güzel değildir”. Tolstoy