KADİR DAYIOĞLU


“BEL VE YOL EVLADI!”

Müslümanlar için önemli olayların yaşandığı bu ayın 10. günü Aşure Günü olarak kabul edilir.


İçinde bulunduğumuz ay, dini takvime göre Muharrem ayı… Müslümanlar için önemli olayların yaşandığı bu ayın 10. günü Aşure Günü olarak kabul edilir. 680 yılının Muharrem ayında Peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in torunu Şah-ı şehid-i KerbelaHüseyin bin Ali ve bağlısı bağlı 72 kişi, Emevi halifesi I. Yezid'in ordusu tarafından şehit edilmişti. Muhasara altına alınan Ali evladı ve bağlıları susuz bırakılmıştı. Bundan mülhem, susuz geçen yazlara “Kerbela’ya döndü!” deriz. Kerbela, tarihin yazdığı büyük vahşetlerden birisi. 

***

Bu yıl Muharrem ayı 19 Temmuz Çarşamba günü idrak edilecek. Muharrem ayının 1. günü aynı zamanda Hicri yılın başladığı gündür.16 Ağustos Perşembe günü sona erecek.19 Temmuz’da, Hicri takvime göre 1444 yılı sona erdi,1445 yılı başladı. Muharrem ayının 10. günü kutlanan Aşure Günü28 Temmuz 2023 Cuma gününe denk geliyor.

***

Selam olsun, “Evlad-ı Resul ve onun bağlılarına. Biz de ayın havasına uygun olabilir diyerek, bir Mevlevi olan Abdülbâki Gölpınarlı üstadımızla yazıma başlamak istiyorum… Tarihini anımsamıyorum ama Hocamız, bir yıl daha Kayseri Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapmış.

***

Merhum Abdülbâki Gölpınarlı’nın;Tasavvuf’tan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri” kitabını fırsat buldukça karıştırırım. Okudukça gönlüm açılır. Tabiri câizse “inşirâh” bulurum. Bazı konuları sizlerle paylaşmak istedim. Umarım, oldukça sıkıntılı geçen şu günlerde, bir nebze de olsa, “karanlık gündemden” uzaklaşırız.

***

İlk alıntı “Bel-yol” ile ilgili. “Belden gelen evlât, sulbî evlattır; yoldan gelense, mürşide intisab edendir. Mürşit, kendisine intisab edenlerin yol atası sayılır; bu yüzden Yesevîler, mürşide‘ata’, Bektâşiler‘Baba’; Melâmet erenleri ve Mevlevîler, bu tâbirde biraz benlik kokusu bulunduğundan bunun yerine,‘ihvan’sözünü kullanırlarve‘filanın dervişlerinden’yerine‘filanın ihvanından’”derlermiş.

***

Belden gelen oğul, bâzı kere babasının yolunu tutmaya bilir. (…) Bu yüzden asıl evlât, yol evlâdıdır. Tasavvuf ehli bunu,‘Belden gelen oğlum değil, yoldan gelen oğlum’atasözüyle belirtirler. Babanın oğla karşı zaafı bulunabileceği düşüncesiyle bâzı şeyhler, sulbî oğlunun irşâdını, bir başka şeyhe havâleederler”miş. Demek ki Tasavvufa göre; “bel evladı değil”, “yol evladı” olmak önemliymiş. 

***

Mesela, hayatta sık sık tekrarladığımız;ben”demek ya da benlik şeytan işiymiş. Hatırlanacağı gibi, “Şeytan, Âdem’e secde hususundaki Tanrı emrini; ‘Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu topraktan’ deyip tutmamış”tı. Ve “ benliğe düşmüştü.

***

Yine, “ben diyeni irşâd mümkün değil”miş. Bu nedenle, “Tasavvuf ehli, hadis olarak rivâyet edilenYokluk övüncümdür (fahrimdir k.d), onunla övünürüm’ sözünü, her hususta şiâr edinmiştir. Bu yüzden konuşurken,‘ben’dememeye ziyadesiyle dikkat ederler ve‘ben’yerine ‘fakıyr’derler. Yanlışlıkla söz arasında‘ben’diyen kişi hemen kendini toparlayıp sözüne,‘benliğime lânet’sözünü eklerler”miş.

***

Kitabı karıştırırken,“Birlik makamı” diye bir başlığa rastladım. Bununla; “Gönül birliğinin tahakkuk ettiği mânevî ‘durak-menzil’ kastedilmekte”ymiş. Bir nefesinde Pîr Sultan Abdal şöyle dermiş:

 

“Birlik makamında bir güzel gördüm;            

Leblerinin sükkeri var, kendi var

Âşıkı çok imiş, aradım, sordum,

Nice bencileyin derdimendi var.

 

Gâh bahçeye girer, gülden görünür;

Gâh mânâ söyleşir, gülden görünür,

Gâh gönül evinde sultan görünür,

Âşığına türlü türlü fendi var.”

 

Dörtlüklerde Pîr Sultan, “vahdeti (birliği) dile getirmekte ve her şeyde, Hakk’ın tecellîsinin varlığın bildirmekte”ymiş. Şimdi sıra günümüze de ışık tutacak iki başlıkta: “Bir suçla adam asılmaz; Bir sürçen atın başı kesilmez.”

***

Bu atasözleri; “bilmeden yapılan, yanılarak işlene kusurun bağışlanması gerektiğini, tekerrürü halinde yapanın, edenin cezalandırılmasını öğütler; ancak kusurun da bağışlanabilecek bir kusur olması gerekir”miş. Hatâyî yani Şah İsmail bir nefesinde şunları söylemiş;

 

Şahın bahçesinde bir garip bülbül,

Efkârım artmakta, hâlim pek müşkül;

Koparmadım aslâ, kokladım bir gül,

Kâfir oldum ise imâna geldim.”

***

İsterseniz nokta koyalım. Bunlar, sözlerin en güzelleri; fazlası fazla.