Konuya girmeden, birkaç gün önce Kayseri’de patlak veren çok acı ve vahim olaya kısaca değineceğim…
İnsanlar öfkeli olabilir ama bu öfkeyi çok farklı noktalara taşımamak için iktidarın ve muhalefetin çok dikkatli olması gerekir.
Çok hassas bir konu. Ülkemizin beka meselesi. Ağızlarından çıkacak her lafı ölçerek, biçerek, tartarak kullanılmalı. Yoksa, yangına körükle gidilir ki, hiç mi hiç arzu edilmez.
Göç sorununu, kangrenolmadan, göç sorununu bir an önce çözmek lazım.
***
Tabii, bu olayları muhalefetin üstüne yıkıp, “teflon tava” gibi davranmak doğru değil.
Olayın, siyasi, sosyolojik, psikolojik ve ekonomik yönünü iyice değerlendirmek, başta iktidar olmak üzere herkesin görevi.
***
Evet. Hele hele, göçsorununu yaratıp, yönetenlerinsütre gerisine çekilip “üç maymunları” oynaması, doğru değil.
Sanırım; “Ensar-muhacir” denklemi tutmadı!
***
Evet. Bu olay vaka-ı âdiyeden mi yoksa, bir birikimin sonucu mu?
Bunu değerlendirmek, şahsen benim boyumu aşar. Ama şu uyarıyı yapmadan geçemeyeceğim.
Başta Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi olmak üzere tüm park ve bahçeler, mesire alanlar, zabıta, polis ve jandarmanın yedi gün yirmi dört saat denetim ve gözetim altında olmasında büyük yarar var.
***
Bu kadarla iktifa edip konuma dönüyorum.
***
Doğası gereği, insan makulesine, bir şeyi beğendirmek çok zordur.
“Ağzınla kuş tutsan” bir kısmına kendini beğendiremezsin.
Bunlar, beğenmemekle malûldür.
Beğenmeme illetine kapılmıştır.
Bir kısmı, ben merkezli yani egosantriktir.
Kendinden başka kimseyi beğenmez.
Kendisini dünyanın mihveri zanneder.
“Narsizm”, bunları anlatır.
***
Bir kısmı “zır cahildir” cehaletini örtmek için “beğenmeme” numaralarına yatarlar.
Bir kısmı “tadını” çıkarır, işin. “Herkes sakız çiğner, Kürt kızı tadını çıkarır!” sözünde olduğu gibi.
***
Dedim ya!..İnsan makulesi, doğası gereği beğenmemekle malûldür.Bu nedenle rahatsız olmamak gerekir.
.***
İnsanlar çeşit çeşittir.Bir kısmı var ki, “b.k”unda boncuk görür; “b.k”unu kimya zanneden kedi misali, gider, ta denizin ortasına işer. Yine bir kısmı var ki; “Laf ile nizâmat verirler ama bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde” sözü bunlar için söylenmiştir.
***
Hele hele bir kısmı var ki, düşmanlığından emin olmayı bir yana bırakın, dostluğundan bile emin değilsinizdir.
Bunlardan çok korkulur. Bunlardan çok korkmak gerekir.
***
Ayrıca bunlarda Allah korkusu falan da olmaz. Savunmasız adama yüklendikçe yüklenirler.
“Dövemeyeceği eşeğin semerini dövmeye” kalkarlar. Sıkıysa eşeği dövsene!..
***
“Zan üzerine hüküm vermek” meslekleridir.Taraftırlar. Önyargılıdırlar. Dolayısıyla;Nesnel düşünemezler; nesnel davranamazlar.
***
Kuzuyu yemeyi kafasına koymuş kurt gibidirler.Çok tecessüs sahibidir; her deliğe parmaklarını sokmak isterler.Ama bilmezler ki bazı delikten ummadıkları, yiyemeyecekleri “bir şey” çıkar.
***
Dedim ya!.. “Zan üzerine hüküm verirler!”“Hadımım!” dersin, “Kaç çocuğun var?” sorusuna sormakta ısrarcı olurlar.
***
Efendim. İngiliz Avam Kamarası’nda milletvekilinin biri diğerin yüklendikçe yüklenmiş. Avradının or….u, çocuklarının p…şt, pe…nk olduğundan söz etmiş. Muhatap, söz almak istemiş.
Başkan vermemiş. Almak istemiş, başkan vermemiş. Derken ortalık karışmış ve oturuma ara verilmiş.
***
Arada Başkan itham edilene sormuş: “Ne söyleyecektin ki? Adam her şeyi açık, seçik ortaya döktü!”“Evli olmadığımı ve de hiç evlenmediğimi söyleyecektim”
***
Bilmem, anlatabildim mi?Bakınız nereden nereye geldik. Beğenmemekten parantez açtık, tecessüs dedik, “zan üzere hüküm verme” dedik. Tabi, bir de, inancı olanlar için Allah korkusundan söz ettik.
***
Ama eleştiri güzel şey. Fakat nesnel olan, yol gösteren; yerinde ve zamanında yapılan.