İBRAHİM PEKBAY


BANA BİRAZ MÜSAADE…

Değerli büyüğümüz İbrahim Pekbay'ı kaybettik. Allah rahmet eylesin. Bugün size geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı veda yazısı le bir kez daha veda ediyor...


Değerli okurlar…

Günlük yazdığımız yazılarımızı okutarak bize destek verdiğinizi biliyorum, bundan dolayı sizlere teşekkür etmem gerekiyor ve yazımın başında da teşekkür ediyorum…

Gazetede “Günlük köşe yazısı” yazabilmek, öyle sanıldığı gibi kolay bir şey değil…

Gündem, her gün önünüze akacak…

Önce kendinizce ve toplumlu da özellikle ilgilendirecek birisini seçecek, o konu üzerinde özgür düşüncelerinizi toplum ile paylaşacaksınız.

Bunu yapabiliyor muyuz?

Son günlerdeki yazılarıma dikkat ettiyseniz, çok da başarılı olduğum söylenemez, hele “ÇİMDİK” gibi bir köşeye yakışan yazılar değil, farkındayım.

Yeri geldiğinde yazdığım gibi, ben matbaa mürekkebi ve gazete kâğıdı kokusu içinde yetişerek gelen ve her gün ilk başladığım Muğla Postası gazetesindeki 3, bilemeden 5 cümlelik siyasi yazılarla başladığım yazı hayatım, bugüne kadar devam etti.

Kayseri’de ilk önce rahmetli Ahmet Mülayim’in yönetimindeki ÜLKER gazetesi ile başladım. 

Daha sonra rahmetli Erdal Yeğenağa sahipliğinde, yine rahmetli Şemsettin Çetinsöz ve Salih BALCI yönetimindeki Kayseri Anadolu Haber gazetesinde devam ettim. 

Ardından rahmeti Hacı Ali ŞAPÇI ağabeyimizin “AKIN” gazetesini “Akın GÜNLÜK” olarak adını değiştirerek devam ettim yazmaya.

Bir süre sonra Üstün Tuncer yönetimindeki Yeni Kayseri Haberde yazdım…

Sevgili kardeşim, dostum Salih BALCI, “KAYSERİ MAÇ” adı altında gazete çıkardı dediler, “Açılın ben geliyorum” dedim, “Destur, nereye geliyorsun” demediler, yer verdiler…

O muhteşem gazete, üzüntü veren bazı nedenlerle kapandı…

Bu kez, Kayseri Hâkimiyet Gazetesinden sevgili kardeşim Mustafa CENGİZ, “Kapımız sana açık” dediğinde bir saniye bile düşünmeden “Geldim bile” dedim ve yazmaya başladım.

Neden bu kadar hevesliyim yazmaya…

Benimkisi “Heves” değil, mürekkep ve kâğıt kokusu ile içime işleyen yazma tutkusu. 

O kokuyu almayanların anlaması mümkün değil…

Diyebilirsiniz ki; “Bütün köşe yazanlar da senin gibi tutku ile mi yazıyor?”

Bir kısmı benim gibi, bir kısmı “Meslek edinerek” bu iş ile geçimini sağlayanlar, ama hepimiz de yazıyoruz…

Şimdi de gördüğünüz gibi KAYSERİ GERÇEK HABER gazetesinde yazıyorum…

XXX

Gelelim bu yazının gerekçesine…

Değerli dostlar…

Buradan sizlere anlatamayacağım, geçmişten gelen işlerimle ilgili sıkıntılar ve üzerine eklenen önemli sağlık sorunum nedeniyle aklımı gündeme veremiyorum.

Belirttiğim gibi, son zamanlardaki yazılarım da bunu kanıtlıyor.

Size çare nedir bilmem ama bence “Bana bir süre müsaade, tekrar buluşmak üzere” diyerek araya gitmek ve belki tekrar “Ben geldiiiim” diyerek başlamak, ya da tümden son kez bir “VEDA” yazısı ile yazı yerine kendimi köşeme çekmek olabilir.

Umarım görürüz…

Ya da “Veda” yazısı yazmaya fırsat buluruz.

Ama siz, sağlıcakla kalmaya, geleceğe umutla bakmaya, mutlu olmaya lütfen devam edin. 

Çünkü yaşama sarılmanın birinci kuralı huzur içinde moralleri yüksek tutmaktır.

Son olarak diyorum ki, şöyle bir soru gelebilir…

“Biraz bana müsaade” izin talebin, ne zaman son bulur?

Cevap; inşallah belki yarın, belki yarından da yakın…