KADİR DAYIOĞLU

Tarih: 26.09.2024 12:07

BAĞDAN İNİM (2)

Facebook Twitter Linked-in

Bağlara ulaşım, şimdi ki gibi, bazı yerlerde on beş dakikada, bazı yerlerde saat başı sefer yapan belediye otobüsleri; neredeyse her ev önünde duran otomobillerle yapılmazdı. Hisarcık, Kıranardı, Talas, Hacılar, Erkilet gibi belediyelik yerlerde, günde birkaç sefer yapan belediye otobüsleri, at, eşek, genellikle “ağalara” ait tek ve çift atlı yaylı arabalarla yapılırdı.

***

Yolların kötü olması nedeniyle, atlı arabalara, “sakal titreten” denirdi. Tabii, eşekle gidenler, akşam dönüşü adeta katar olur, “gediğine” ya da evine gelen duru, devam edenlere de; “Ev yakınına buyrun ağalar!” daveti ile. Espri babında, lafın başına; “Halanda hastaya!” koymayı unutmazlar.

***

Tabiiatların, eşeklerin ve kamyon/otobüslerin çok ihtiyacını giderirdi, yol üstü“niyet kuyuları”. At ve eşekle gidenler “kana kana su içerdi!”, “çıkrıklı kuyu” aşırmalarından. Bu kuyular sulama suyu olan bölgelerde akar su ile dolardı bahada; kıraç bağlarında ise, kış sonu kristalize olmaya başlayan karla…

***

Bir de su kaynatan motorlu araçların imdadına yetişirdi bu kuyular… Yokuşları tırmanırken, su kaynatırdı araçlar, “çekmez” olurdu artık. Kaldığı yerde yolcular araçlardan iner, radyatöre su konur, soğuduktan sonra, aşağı inenlerden birisinin; “Hadinömüz verelim!” demesi üzerine itmeye başlarlardı araçları, kan ter içerisinde.

***

Hisarcık yolunda, şimdi yerlerinde yeller esen, “yarmanın” girişinin hemen sağında, “Cevizli Kuyu”, devamında “Becen Kuyusu”, Merdivenli’den kıvrıla kıvrıla çıkarsın, yukarı da Polisevi önünde bir kuyu, devamında Kilimci Hacı Şukrü Ağa (Pastırmacı Başyazıcılar) evinin önünde bir kuyu, Gürle (Gülle) Camii’nin olduğu yerde bir namazgah ve bir kuyu, Yumurtacı Gediğinde yerine cami yapılan yerde birer “çıkrıklı kuyu” vardı.

***

Tabii, o zaman henüz yarma yapılmamıştı. Yapılışı, 1970’lerin başında, rahmetli Başkan Mehmet Çalık zamanında, tek şerit olarak başladı, belediye imkanlarıyla… Sonra, merhum Turhan Feyzioğlu, burasını çift yola çevirtti, Karayollarına. Köprü ve yol projesini de merhum, üstat, İnş. Y. Müh. Muzaffer Yerlikhan yaptı. 

***

Diyeceksiniz ki, otobüsleri anladık da, kamyon neyin nesi insan taşımada? Genellikle o tarafta oturan kamyon sahipleri, sabah akşam, birer sıra yanlara, iki sıra ortaya koydukları, yek pare seyyar oturaklara insan oturur, bağa götürür, bağdan getirir, toz içerisinde. Ortadakiler sırt sırta verir. Çok çok az sayıdaki kadın ise şoför mahalline geçer…

***

Bazı “niyetliler”, “kaptıkaçtı” denilen, on, on iki kişilik minibüslere “abone olur” sezonluk, onunla gider gelirlerdi. Özel otomobili olanlar, iki elin parmağını geçmezdi. Yollar ise toprak… 

***

Otobüsle, kamyonla gelenler evlerine, “gediklerine” geldiler mi, bir bir inerler… Orada bekleyen çocukları, babalarının getirdiği heybeyi, sepeti alıp evlerinin yolunu tutarlar. Eşyalar da, otobüslerde, damında taşınır, bazen, benzer sepetlerde karışanlar da olurdu… 

****

Hisarcık ve Kıranardıbelediyelerinin birer otobüsü vardı… İyi anımsarım, Hisarcık otobüsünü, sonradan tanıştığım, Bulgaristan muhaciri, Çalık ve Bahçecioğlu’na da makam şoförlüğü yapan Sabri abi kullanırdı. Günde sabah, öğle akşam birkaç sefer ancak yaparlardı. Öyle ya, yolcu nerede! 

***

Bir de Kıranatlı, Kenet Turizmin kurucusu merhum Fehmi Aslanların son model bir otobüsleri vardı. Hisarcık altında oturan bazı yolcular, dönüşte boş yer olmaz diye, giden otobüse binler, HisarcıkveKıranardı’na gider oradan şehre dönerdi, çift bilet ödeyerek. 

***

Tabii, bu sıkıntıya, şehrin pislikten ve sinekten geçilmemesi üzerine ve daha da önemlisi “ev ekonomisine” katkısı üzerine katlanılırdı. Şehir de o kadar karasinek olurdu ki, ilaçla ilaçla bitmez. Başkan rahmetli Kavuncu, ölü sinekleri, para ile satın almaya başladığı söylenir. Tabii, ben o zaman beş-altı yaşlarında çocuktum…

***

Kıraç bağcılarına, “Mantı suyu ile yıkana bağcılar!” yakıştırması yapılırdı. Öyle ya, su çok kıttı, kuyu sularını israf etmemek lazımdı. Sulak yerlerde, kısmen şebeke suyu ve sulama suyu ile kuyuların doldurabilme imkanları olduğu için bu sıkıntı pek söz konusu değildi.

***

Bir de, kuyunun içine kirpi, kurbağa, yılan, sıçan düştü mü, vay halinize. Kuyu boşaltılacak, kıraç bağlarında ya da sulama suyunun gelme ihtimali kalmayan yerlerde… Şehirden tankerle su getirilecek, önce kuyu “kırklanıp” temizlenecek, sonra su doldurulacak, kuyuya.

***

Tabii, bu işlerde “heriflerin” üzerine. O nedenle, derler ki; “Kadınlarla, çocuklar ve itler/kediler sürer bağların sefasını, erkeklerle eşekler çeker cefasını!”Devam edeceğiz.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —