Çoklarınızın, belki de bir Kayseri’nin; “Nereden çıktı bu isim!” diyeceğinizi biliyorum. Tıpkı, Cumhuriyet’in ilk kadın mimarı, Tavlusunlu, hemşerimiz, Prof. Dr. Cevad Leman Tomsu’yu köşeme taşıdığımda, dediğiniz gibi… Hatırlı da, Cumhuriyet’in, bakanlık seviyesinde, ilk kadın müdiresi…
***
Ayla Abla, benim, şimdi yerinde yerler esen, biblo gibi taş bina, Cumhuriyet İlkokulu son sınıfta öğretmenimdi… Dönem, 1957-1958… Asıl öğretmenimiz, merhum Ahmet Nail Bıçaker’di. Ablamız, stajyer olarak derslerimize gelmişti. Başöğretmenimiz de, dini bütün, beş vakit namazında, niyazında Makule hanımdı.
***
Sonra, öğretmenimizin izini kaybettim. Ankara’ya yerleşti… Öğretmenliği de kısa sürmüştü, zaten… Derken yıllar yılları kovaladı, 1970 yılında Mamak Muhabere Okulu’nda yedek subay öğrenciyken, öğretmenimin görev yerini, arkadaşım, Ankara’da mukim merhum Mehmet Dörttepe’den öğrendim. Bir bakanlıkta Özel Kalem Müdüresiymiş…
***
Uzatmayalım, ziyaretine gittim… Kendimi tanıttım. Beni çok sıcak karşıladı; “tanımaz olur muyum?” dedi. Annemi, babamı, özellikle babaannemi sordu. Nasıl sormasın. Gülük Mahallesinde kapı komşularıydı… Ayrılırken de; “Bir isteğin olursa, beni mutlaka ara!”, demeyi de unutmadı.
***
Kayseri’nin, köklü alilerinden, Etçioğlu ailesine mensup… Amcası İbrahim Etçioğlu, Sümerbank Kayseri Müessese Müdürü’ydü. Küçükken babasını kaybetmişti. Ayla abla, neredeyse babaannemin elinde büyümüş. Ona, “kızım”, der; hatta “sütannesi!” olduğunu söylerdi… O kadar yakınlarmış. Biz, doğduğum evden ayrıldık, bir başka eve taşındık. Dedem ile komşulukları devam etti.
***
Evimiz de, “Ademağa”nın evinin yanından giren sokaktaydı. Girişin hemen sağında, hâlâ durur, Hatemoğulları’nın evi vardı… Yüz metre kadar gidince, sağda Gülük’e inen dar bir yol ve devamında dedemlerin evi vardı. Yanımızda Etçioğulların…
***
Karşımızda, Yumurtacı Mustafaların (Boncuk). Kardeşi, Mehmet arkadaşımdı. Bisiklet tamircisiydi Mehmet... Düvenönü’nde dükkanı vardı. O tarafa yolum düşünce Mutlaka Mehmet’e uğrar, “gelmişten-geçmişten” söz ederdik. Kendisi de, kalçadan özürlüydü…
***
Ayla Abla, Ankara’da ki ziyaretimde, evine götürmüş, mantı yedirmişti… Sanırım, bir iki kez daha makamına uğramıştım. Derken, kurada İzmir Hava Eğitim Komutanlığını çektim. İzmir’e de ikinci gelişim… Daimi kalacak yer bulana kadar Ayla Abla’nın amcalarını, otelinde kalmıştım… Sanırım, Erciyes Otel olacaktı.
***
Kapı komşularının çocuğu olunca, onlar da beni, birkaç kez evlerine, yemeğe davet etmişlerdi. Tabii, orada da mantı yedirdiler… O yıllarda, şimdi yok olan, komşuluk çok farklı bir şeydi. Komşuluk, akrabadan önemliydi. O nedenle büyükler; “Ev alma, komşu al!”, derlerdi.
***
Sonra, Öğretmenimi bir daha görmedim. Haber de alamadım… Ta, ki Hüseyin Cömert Hocamın, hatıratını anımsatana kadar. İŞ Bankası yayınlamış; “Devlet Hizmetine Adanmış Bir Ömür, ‘efendibey ayla’”. Temin ettim bir solukta okudum. Okudukça duygu yüklendim. Gözümün önüne “Cumhuriyete Kol-kanat geren” birinci halkadan sonra gelen “ikinci halka” aklıma geldi.
***
Öğretmenim de bu, “ikinci halka”dan… Cumhuriyet kadını. Atatürk ve devrimlerine bağlı, çalışkan mı çalışkan; özverisi ve özgüveni yüksek, “on parmağında on marifet” olan, devlet hizmetine adadığı kadar, kurucusu olduğu ANAÇEV (Anadolu Çağdaş Eğitim Vakfı) ile eğitim; kültür ve sanat dünyamıza hizmet eden bir idealist… Çok geniş bir çevresi var.
***
Öğretmenimin adresine ANAÇEV aracılığı ile ulaştım. Bir mail attım. Bir gün sonra, beni aradı. Telefonu açar açmaz, sıcak bir biçimde; “Kadir, ne yapıyorsun? Nasılsın iyi misin?” der demez, duygulandım, ağlamaklı oldum.
***
Yaşı gereği, bürokrasiye veda etmiş… Şimdi, ANAÇEV ile uğraşıyor; eğitim ve öğretime hizmet ediyormuş. Tabii, sağlık durumu elverdiği sürece.
***
Uzun uzun konuştuk. Eşimi, çocuklarımı sordu… Kitabı’nın geliri, eğitim/öğretim görenlere gidiyormuş. Telif ücretini de Vakfa bağışlamış.
***
Tabii, anılar çok güzel ve çok ilginç olaylar var. Bir anlamda Ankara bürokrasisini, kültür/sanat dünyasını gözler önüne sermiş. Mutlaka, temin edip okuyun.
***
Ellerini öptüğüm öğretmenimden bir isteğimiz olacak. Tabii, kabul ederse. Bu aynı zamanda, Hüseyin Cömert Hocamızın da isteği.
***
Ayla Abla, Üç yıllık Pazarören Öğretmen Okulu’nu bir buçuk yılda bitirmiş. Annesi, “medar-ı maişet motorunu” çevirebilmek için, ileri yaşta, Kız Enstitüsüne gitmiş. Buradan mezun olmuş. Terziliğe başlamış. Uzun hikaye…
***
Ama Ayla Öğretmen, Kayseri’yi, ailesini, çevresini, yakınlarını, Pazaröreni’i hasılı kelam doğup büyüdüğü toprakları çok kısa anlatmış, anılarında. Umulur ki, bunlara, yeni kitap ile, büyük bir “parantez” açar. Yok, “yeni bir kitap için ömrüm yetmez!” ders, mutlak bunları, sohbet şeklinde kayda aldırsın. Mutlaka bir gün yayınlanır.
***
Ne olur biliyor musunuz? Doğduğu topraklarla ilgili anıları yayınlanan ilk kadın olur. Kayseri’de bu boşluk var. Değerli öğretmenim, eli öpülesice öğretmenim, gelin, çok değerli hizmet halkanıza bunu da katın, “Kayseri Hafızas”na katkıda bulunun.
***
“Cumhuriyete kol-kanat geren!” sevgili öğretmenimin, tekrar ellerinden öpüyorum. Sağlıklı ömür diliyorum.