Malum yıllarca AK Parti, Askeri vesayetten şikayetçi oldu.
Siyasetin gölgelendiğini her fırsatta dile getirdi meydanlarda, salonlarda, her platformda.
Sonrasında neye karşı çıktı ise tam tersini yaptı ve yapmaya da devam ediyor.
Bugünlerde önemli konu başlıklarını içeren ancak gelenekselleşen bir tablo var TBMM’de.
Duymuşsunuzdur.
Biliyorsunuzdur.
Kıyısından köşesinden fikriniz olabilir.
Torba Kanun’dan bahsediyorum.
Genel manada toplumun genel kabulünü gören maddelerin arasına itelenen ve kimsenin bile haberi olmayan ve genel manada da toplumun büyük bir kesiminin karşı çıkacağı konu başlıkları bu şekilde geçiriliyor TBMM’de AK Partinin yıllar önce bulduğu taktikle.
Bu kez Eğitimle ilgili sıkıntılı bir konu başlığı gündemde.
Bu konuya dair CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, torba kanun görüşmelerinde yaptığı konuşmada, teklifin üniversitelerin özerk ve özgür yapısına aykırı olduğunu belirtti.
AK Parti bu kez bu konuya takmış durumda.
Askeri Vesayetten, Siyasi ve şimdilerde de eğitimde vesayet için bastırıyorlar.
Konunun ayrıntıları mı?
GENÇ’TEN TORBA KANUN TEPKİSİ:
“Üniversitelerimiz siyasi vesayetin altına sokulmak isteniyor” diyen CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, torba kanun görüşmelerinde yaptığı konuşmada, teklifin üniversitelerin özerk ve özgür yapısına aykırı olduğunu belirterek, “Düzenleme ile Üniversiteler Arası Kurul’un Yükseköğretim Kurulu üyelerini belirleme yetkisi fiilen ortadan kaldırılarak, üniversitelerimiz doğrudan siyasi vesayetin altına sokulmak istenmektedir.
Akademik özgürlüğü ortadan kaldıran hiçbir düzenlemeyi kabul etmemiz mümkün değildir.
Üniversitelerimizin geleceğini siyasi hesaplara kurban etmeyelim.
Bu maddeye karşı çıkarak, demokrasiye, bilime ve Türkiye’nin geleceğine sahip çıkalım” dedi.
GENÇ, TBMM’DE SÖZ ALDI…
Biliyorsunuz…
Kayseri’nin iki muhalif vekili var sadece TBMM’de.
Saadet Partisi genel başkanı Mahmut Arıkan ve CHP Milletvekili Aşkın Genç.
10 Vekilden yüzde 20’lik bir dilim muhalefet yapıyor Cumhur İttifakına sizin anlayacağınız.
TBMM Genel Kurulu’nda Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmeleri devam ediyor.
Teklifin 5’inci maddesi üzerine söz alan CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç; yapılmak istenen düzenleme ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üyelerini belirleme yetkisinin fiilen Cumhurbaşkanı’na devredileceğini ifade etti.
“Üniversiteler, bir toplumun en değerli varlığıdır” diyen Genç, söz konusu madde için “Türkiye’nin geleceğine yapılabilecek en büyük kötülüktür” ifadelerini kullandı.
“ÜNİVERSİTELER SİYASİ VESAYETİN
ALTINA SOKULMAK İSTENMEKTEDİR”
Durum ortada.
Cumhur İttifakı bir yandan yeni Anayasa ile ilgili çalışmalarını sürdürüyor, bir yandan da seçim barajını yüzde 40’a çekerek iktidarını korumak istiyor.
Yaşanan ciddi oy erozyonuna rağmen bu bağlamda DEM ile gelinen nokta herkesin malumu.
Teklifin kabul edilmesi halinde, üniversitelerin özek ve özgür yapısının bozulacağını vurgulayan CHP’li Genç, şunları kaydetti:
“İlk bakışta sadece basit bir teknik düzenleme gibi sunulan bu madde, aslında Türkiye’nin eğitim sistemini, demokratik yapısını ve bilimsel ilerlemesini kökten tehdit eden tehlikeli bir girişimdir.
Bu düzenleme ile Üniversiteler Arası Kurul’un Yükseköğretim Kurulu üyelerini belirleme yetkisi fiilen ortadan kaldırılarak, üniversitelerimiz doğrudan siyasi vesayetin altına sokulmak istenmektedir.
ÜLKEMİZİ GERİYE GÖTÜRMEKTE…
Anayasa Mahkemesi, bu konuda daha önce açık ve net bir karar verdi. Mahkeme kararında, bu tür düzenlemelerin Anayasa’nın temel ilkelerine, demokratik hukuk devletine ve üniversitelerin özerkliğine açıkça aykırı olduğunu belirtti.
Bugün önümüze tekrar getirilen bu düzenleme, Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı açık bir meydan okumadır.
Hukukun üstünlüğü ilkesine, yargının bağımsızlığına ve demokratik değerlere aykırı bu işlem, ülkemizi sadece akademik değil, aynı zamanda demokratik olarak da geriye götürmektedir.
ÜNİVERSİTELER, TOPLUMUN
EN DEĞERLİ VARLIĞIDIR…
Üniversiteler, bir toplumun en değerli varlığıdır.
Bilimsel ilerlemenin, yenilikçiliğin, ekonomik kalkınmanın ve toplumsal gelişimin merkezleri olan üniversitelerin bağımsızlığı ve özerkliği, bu işlevlerini yerine getirebilmeleri için hayati öneme sahiptir.
Bu özerklik olmadan, üniversiteler gerçek anlamda bilim üretemezler, ülkemizin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünü yetiştiremezler. Akademisyenlerin özgürce araştırma yapamadığı, bilimsel çalışmalarının siyasi baskılara maruz kaldığı bir ortamda, Türkiye’nin bilimsel ve teknolojik ilerlemesinden söz etmek mümkün değildir.
AKADEMİK KADROLARI, SİYASİ
SADAKATLA BELİRLEYEMEZSİNİZ
Devam ediyor eleştirilerine, tespitlerine, görüş ve önerilerine.
Karşı çıkıyor yapılmak istenen uygulamaya da haklı olarak.
Bakın neler, neler anlatıyor Genç?
Bu maddeyle amaçlanan şey, üniversitelerde akademik kadroların siyasi sadakat kriterleriyle belirlenmesi ve üniversite yönetimlerinin tamamen siyasi bir vesayet altına alınmasıdır.
Bu, üniversitelerin temel fonksiyonlarına ağır bir darbe vuracaktır. Üniversitelerin özerkliğini ortadan kaldıran, siyasi müdahale ve baskıyı olağanlaştıran bu yaklaşım, gençlerimizin umutlarını ve akademisyenlerin çalışma azmini kıracaktır.
Dünyanın gelişmiş ülkelerine baktığımızda, üniversitelerin bilimsel özerkliğinin ve akademik özgürlüğünün ne kadar korunduğunu görüyoruz.
Bu ülkeler, bilim insanlarını siyasetin değil bilimin gereklilikleriyle yetiştiriyor ve destekliyorlar. Bizim de yapmamız gereken, üniversitelerimizi siyasi müdahalelerden uzak tutmak, bilimsel üretkenliği desteklemek ve akademik özgürlükleri korumaktır.
LİYAKAT DEĞİL SİYASİ
SADAKAT ARANACAKTIR
Bu düzenleme ile, akademik kadrolarda liyakat değil siyasi sadakat aranacaktır.
Bu durum sadece bilimin değil, aynı zamanda toplumun da zararına olacaktır.
Nitelikli akademisyenler siyasi baskılara boyun eğmek yerine, özgür bilim yapabilecekleri ülkelere gitmek zorunda kalacaklar.
Bu, Türkiye’nin geleceğine yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Bu ülkeyi bilimden, yenilikçilikten, gelişmişlikten ve kalkınmadan uzaklaştıracaktır.
ÖZERK VE BAĞIMSIZ OLMALI…
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, üniversitelerin özerk ve bağımsız yapısını sonuna kadar savunuyoruz ve savunmaya devam edeceğiz.
Çünkü biliyoruz ki, üniversitelerin bağımsızlığı Türkiye’nin geleceği açısından kritik öneme sahiptir.
Akademik özgürlüğü ortadan kaldıran hiçbir düzenlemeyi kabul etmemiz mümkün değildir.
BİLİMİ SAVUNALIM, AKADEMİK
ÖZGÜRLÜĞÜ DE KORUYALIM…”
Burada alınacak karar, sadece bir kanun maddesinin onaylanması veya reddedilmesi değildir.
Burada alınacak karar, ülkemizin geleceğine dair bir tercihtir.
Akademik özgürlüklerin korunması, üniversitelerin siyasi baskılardan uzak tutulması ve bilimin gerçek anlamda desteklenmesi konusunda bir duruş sergilemek zorundayız.
Bu nedenle siz değerli milletvekillerine seslenmek istiyorum:
Gelin, üniversitelerimizi siyasi vesayet altına sokacak bu maddeyi reddedin.
Gelin, tarih karşısında doğru yerde duralım.
Bilimi savunalım, akademik özgürlüğü koruyalım, üniversitelerimizi siyasi müdahalelerden kurtaralım.
Türkiye’nin geleceğini aydınlatmak, gençlerimizin umutlarını yeşertmek için bu maddeyi hep birlikte ret edelim.
Son söz olarak şunu belirtmek isterim ki, bugün burada yapacağımız tercihin vebali büyüktür.
Üniversitelerimizin geleceğini siyasi hesaplara kurban etmeyelim.
Bu maddeye karşı çıkarak, demokrasiye, bilime ve Türkiye’nin geleceğine sahip çıkalım.”
İKİ ÖNEMLİ ORDU…
AK Parti bir zamanlar Türban özgürlüğü ile girdi bu kulvara.
Sonrası malum.
Her yerde aranan tek şey sadakat oldu devletin tüm kademelerinde.
Atamalardan, tayin terfilerden hangisine bakarsanız bakın ya “Hamili kart yakınımdır”, “Ya da Sadakatlidir” terimleri kullanıldı.
Artık Türkiye’de liyakatın önemi yok zira.
“Benden olsun, ne olursa olsun!” fark etmez anlayışının acı ve ağır tablosu.
Kadrolaşma ve gelinen nokta malum.
Sıra da şimdi Üniversiteler var.
Rektör atamaları ve daha önceki uygulamaları hepiniz biliyorsunuzdur.
Ordu ve Eğitim en tehlikedekiler.
Zira ikisi de önemli ordular ve bağımsızlık için Askeri ordu ve aydınlanmak ve medeniyet içinde için Eğitim ordusu şart…