MUSTAFA CENGİZ

Tarih: 09.04.2025 11:26

ARADAKİ FARKI GÖREBİLİYOR MUSUNUZ?

Facebook Twitter Linked-in

Sanırım sıra ona geldi.

Uzun bir ara vermiştik.

Kayserili bir isim.

Din konusunda da epey radikal.

Zaman zaman da kendisini bu köşede ağırlıyorum.

Diğer din konusunda konuşanlardan epey farklı şeyler söylüyor.

Bakalım sizlerde bu farkı görebiliyor musunuz?

Kulak verelim ona.

Ne diyor.

Neleri farklı yorumluyor?

Kimden mi bahsediyorum?

R.İhsan Eliaçık@rihsaneliacik "Mülk Allah'ındır. Göklerde ve yerde yastık altı dahil." Mottosu ile de sanal alemi sallıyor.

ÇÜNKÜ ONLAR BİZDEN

Önemli farklara dikkat çekiyor.

Kayırmacılığa da karşı. 

Diyor ki; 

-Haksızlık (zulüm) karşısında susan dilsiz şeytandır

-En büyük cihat zalim sultana karşı hakkı haykırmaktır

Bu ölümsüz sözlerin edebiyatını yapanlar, iş başa düşünce şöyle laflar ederler:  'Ama o zulüm bu zulüm değil... 'O sultan bu sultan değil...' 

Neden?

Çünkü onlar bizden..

KUR'AN'DA TEKRARLANANLAR…

Kur'an'da sürekli tekrarlanan 7 cümle/konu (seb'u'l-mesâni):

1- Mülk Allah'ındır

2- Allah'tan başka ilah yoktur

3- Allah'a ibadet edin, ona şirk koşmayın

4- Takvalı olmak

5- İman edip salih amel işlemek

6- Salâtı ikame etmek zekatı vermek

7- Kıyamet, ahiret, cennet ve cehennem

KUR'AN'IN İKİ ANA CÜMLESİ…

Devam ediyor Eliaçık.

Ve... 

Şu tespitte bulunuyor. 

Kur'an'ın insanlığa iki ana cümlesi: 

1- Mülk Allah'ındır. (Servet ve iktidar kamuya/halka aittir. Mallar zenginler arasında dolanan bir devlet olmamalıdır)

2- Allah'tan başka ilah yoktur. (Evrensel ilkeler, gönüllü sözleşmelerden doğan hükümler dışında uyulacak otorite yoktur)

Boykot nasıl suç olabilir?

Kendince bir nedenle bir malı almıyorsun, bir mağazaya girmiyorsun.

Hırsızlık, gasp, mala çökme, işgal, yakma yıkma cam çerçeve indirme var mı?

Kuran ileri derecede ekonomi-politik siyasal masajları olan bir kitaptır.

Yani yöneten- yönetilen ve zengin-yoksul ilişkileriyle birinci dereceden ilgilidir. 

Mesela üç ihlas bir Fatiha diye ölülerin arkasından okunup üfürülen  Gulhüvellah diye bilinen en kısa sure tanrının oğlu yoktur diyerek bir devri kapatır, mesajı direkt politiktir.

BOYKOT NASIL SUÇ OLABİLİR?

Son dönemlerin en önemli konu başlığına dair de tespitleri ve uyarıları var Eliaçık’ın.

Bakın bu konuya dair neler söylüyor neler?

“Nasıl savcılık soruşturmasına konu olabilir?

Devlet-iktidar ayrımı bir yalan.

Muktedirler var ve hepsi hep aynı.

'Devletimiz güçlüdür, tehditlere boyun eğmez,  büyüktür,  yok eder, mahveder falan filan...'

Bunları yapmaya yönelen bizzat kendisi olduğu halde neden cümleye 'devletimiz' diye başlarlar?”

PEYGAMBER FİLMLERİ MEVZUSU...

Bir başka radikal çıkış daha geliyor Eliaçık'tan.

Konu Peygamberlerin hayatına dair filmler.

Bu konudaki açıklaması ve yorumu ise şu şekilde kendisinin;

"İsa ile ilgili 82 civarında sinema filmi var. Değişik sanatçılar tarafından canlandırılmış bu filmlerin çoğunu izledim.

Muhammed Peygamberle ilgili bir tane bile yok. 

Neymiş rol icabı dahi olsa o, bir insan tarafından canlandırılamazmış.

İsa'ya 'tanrı' diyenler 82 filmle bunu aşmış, Muhammed'e 'Allah'ın kulu ve elçisi' diyenlerin haline bak.   

Bir zamanlar Atatürk hakkında da öyle deniyordu.

İran'da peygamberle birlikte hala Ali, Hasan, Hüseyin, Fatma, Zeynep rolüne kimse giremiyor.

Keza Arapların çektiği en son Muaviye filminde Ali, Ebubekir, Ömer gayet sıradan rollerle canlandırılmış.

Şahıs kutsandıkça mitleşiyor, hayata ve yeryüzüne inmiyor.

Peygamberlerin ve kutsal zatların filminin olamayacağı fikri tamamen şehir efsanesi.”

İNSANLARIN HAZLARI...

Malum inananlar için bu Dünya geçici ve insanların değer verdiği yaşadığı hazlar farklı.

Bakın bu konudaki tespiti nedir?

"4 türlü haz var (2S 2Ş):

1-Servet/zenginlik hazzı (şeytanın sağdan yaklaşması)

2-Siyaset/makam hazzı (soldan yaklaşması)

3-Şöhret/ün hazzı (arkadan yaklaşması)

4-Şehvet/cinsellik hazzı (önden yaklaşması)

Araştırmada bunlardan en kuvvetlisi siyaset/makam/hükmetme hazzı çıkmış..."

Peki bu konuda sizin bir fikriniz var mı?

ADALET DEVLETİ...

Bir de duyuru yapıyor köşesinde R.İhsan Eliaçık.

“Adalet Devleti kitabım 2003 yılında çıktı. 

Değişim Dergisi'nde bir dizi makale halinde ilk bölümlerini yayınlamıştım. Erdemliler İttifakı, Adalet Devleti başlıklı son sayılarından birinde kapak yapmıştık.

Pınarhisarı Cezaevi'ne ziyarete giden bir gurup arkadaş Tayyip Erdoğan bu makalelerin yazarını soruyor, bir dizi ders yapalım diyor, birlikte gidelim dedi. 

Ben gitmedim.

Daha sonra Tayyip Erdoğan'ı 'Biz Erdemliler hareketiyiz, adalet devletini kuracağız, ortak iyiyi iktidar yapacağız, garip gurebanın fakir fukaranın hakkını savunacağız, lojmanlarda oturmayacağız halkın içinde oturacağız...' diye nutuk atarken gördüm.

Yanımdakine biz bu kitapları siyasetçilere meze olsun diye yazmadık, bu adam ağzından çıkana inanmıyor, karşıdan yazılanı okuyor dedim.”

İSLAMCI KESİME UYARILARI…

Bir de uyarı da bulunuyor Eliaçık.

Diyor ki; 

“İslami kesimler özgürleşmek istiyorsa Kadir Mısırlıoğlu'nun tarih, Necip Fazıl'ın din, Tayyip Erdoğan'ın siyaset vesayetinden kurtulmak zorunda.

Tarih, din, devlet anlayışlarında bunları aşamamış olanların sonu, yücelttikleri tarafından 'kubur farelerine' denk bir muameledir.”

TÜRKİYE'DE NE OLMADI?

Eliaçık diyor ki;

“Türkiye parti devletine dönüşmedi. Zaten hep öyleydi. Devlet aparat (kullandığı parti/kesim) değiştirdi. Devlette zerre değişiklik yok.  Bu devlet zihniyetiyle kim gelirse gelsin aynısı olmak zorunda.  Devlet (zihniyetinde) radikal değişim gerek.”

CHP, DP, ANAP ve AKP’nin geçirdiği evrelere atıfta bulunarak bu tespiti yapıyor Eliaçık.

Arada bir iktidar ortağı olan veya da tek başına gelen kısa süre iktidarların ömrünün kısa olması nedeni ile yukarıda vurgulanan dönüşümlerden nasiplenemedikleri için olsa gerek. 

Zira CHP, DP, ANAP ve AKP’nin iktidar sürelerini epey uzun ve buna da müsait sanırım.

MUHALEFET BİRLEŞMELİ!...

Bir öneri de muhalefete geliyor Eliaçıktan.

Bakın onlara ne tavsiyelerde bulunuyor?

"Tüm muhalefet muktedirin pervasız zulmüne karşı birleşmek zorunda.  Yok PKK'lı yok Kemalist, yok ulusalcı yok Kürtçü demenin sırası değil. Eğer CHP  ve DEM başta olmak üzere tüm muhalefet muktedire karşı birleşemezse ölene kadar cumhurbaşkanı ve babadan oğula geçen hanedanlığın göstermelik kukla partileri olacaklar. Bir kaç günde trilyonlar kaybettik diye bütün bunların esas sorumlusu, gözaltılar, baskınlar yaptıran muktedire laf etmeyip suçu sokakta yürüyenlere yıkmak tam anlamıyla aymazlıktır.

Aynen 28 Şubatçılar gibi konuşuyorlar: Marjinal örgüt... Provokatör... Sokak gösterileri... Devletimiz güçlüdür

Oysa 28 Şubat'ta bunlar içlerinde benim de olduğum göstericiler için  söylenir dururdu. 30 yıl... 1 gram ilerleme yok!

Gücü gücüne yetene ortamında olduğumuz için hukuki savunmalar  gülünç oluyor.

Ortada hukuk, yargı diye bir şey yok. Kimin gücü kime yeterse.

Buzağıya tapan İsrail oğullarının affedildiği söylenir (Nisa 153).   Ama zulmün/zalimin affedildiğine dair tek bir ayet yoktur Kur'an'da.

Halk arasında 'Allah kul hakkıyla karşıma gelme demiş' sözü şu ayetlere dayanmaktadır;  Zulüm vebali ile gelen mahvolacaktır (Taha 111)  Zalimler bağışlanmayacak (Nisa 168) Zalimlere ve zorbalara yol (af) yoktur (Şura 42) Zalimler ahde nail olamaz (Bakara 124)

Kur'an'daki tüm zulüm ayetleri kul hakkına girer. Zulüm zaten haksızlık, hak yemek demek. Adalet de hakkı yerine koymak. Sen kalkmış kul hakkı diye bir kelime arıyorsun. 'Kul hakkı ile karşıma gelme' sözü Kur'an'da tüm zulüm ayetlerinin süzülmüş bir özetidir. Kahvedeki halk anlamış Kur'an araştırmacısı olan sen anlamamışsın. 

Şirkten başkasının affedilmeyeceğine söyleyen o iki ayetteki şirk de zulüm anlamındadır. Çünkü şirk de en büyük zulümdür (Lokman 13)…

BURAYA KADAR MI?

İşte bakın size bir vurucu tespit daha.

“Siyasetçiler insanları sokağa çağırmıyor. 

Sokağa çıkan gençler başta olmak üzere halk siyasetçileri sokağa çekiyor.

Siyasetçiler gençliğin zorlamasıyla sokağa çıktı, halkın bir kısmı gençliğin cesaretiyle hafiften kıpırdadı.

Siyasetçiler şimdi kıvranıyor: Tekrar salonlara nasıl döneriz?  Bu sokak işini nasıl bitiririz?”

Eğer bu tespit doğru ise ne seçim olur, ne sandık gelir, ne de bir başka aksiyon yaşanıyor bu saatten sonra siyasi arenada.

Bir çok kişi ya yediği dayakla, ya da içeri girdiği ile kalır.

Yani “ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” mantığı…

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —