Kalbiniz durmakla ölmüş olmazsınız, ne zaman ki beyin fonksiyonlarınız durur, işte o zaman ölüme varmış olursunuz…
O zaman toplum olarak ne yaptığımızı ve nelere göz yumduğumuzu düşünerek, kararlarımızı ona göre alırken, adımlarımızı da ona göre atalım.
Biliyor musunuz ki 2024 yılının ilk 10 ayında 357 kadın öldürülmüş?
Bilmiyorsunuz çünkü sizi çok da ilgilendirmiyor. Hele ki kadını ikinci, üçüncü sınıf vatandaş sayan, ya da alınıp satılan mal sanan cehalette pik yapmış zihniyetlerce.
Kadınları öldürürken düşündüler mi acaba?
Öldürdükleri ya bir “Anne” ya da bir “Anne adayı” olduğunu?
Hatta öldürdüklerinin kendi anaları olabileceğini?
Düşünce olmaz ise, elbette kötülükler de çoğalacaktır. O öldürdüğü “Kadın” cinsiyeti olmazsa, kendinin de hayat bulamayacağı bilincinde olmayan günümüzde ne yazık ki birçok aynı zihniyetteki adam var.
Oysa Orta Asya’dan bu yana, Türk toplumlarında kadının yeri, erkeğinin arkasında yürüyen değil, omuzunun yanında olan kişidir.
Bilir misiniz ki “Hanım” kelimesi nereden gelir?
Hanım, Avrupa toplumlarında Kraliçe’dir…
Sözcüğünün türeyişi şu şekilde anlatılır.
Mete Han (Moğollar Cengiz Han olduğunu söylerler) gelip saygı sunan herkesin Han'ım şeklinde hitap ettiği bir ortamda, içeri giren eşini görünce “İşte bu da benim Han’ım” der.
O günden bu yana kadın yöneticilere Hanım denir.
Dahası, Türk toplumlarında “Kadın”, her zaman karar mekanizması içinde olmuştur.
Ayrıca İslam inancı da kadını ön planda tutmuş, bugün kendilerini “Müslüman” sanan bir takım insanlara rağmen Peygamber efendimiz zamanında da ön planda tutulmuştur.
Kadın cinayetlerinde bir başka etken ise, ülke genelinde yaygın hale gelen uyuşturucu kullanımından dolayı, kullananın ne yaptığını bilmemesidir ama bilmemesi özür değildir.
Okursanız eğer, Peygamber Efendimizin eşlerine olan davranışları da, bizim düşüncelerimizi desteklediğini anlarsınız.
Ayrıca Yüce Peygamberimiz, Kadınlar hakkında şunları söylediği bilinmektedir.
"Anne cennet kapılarının ortasındadır." (Kaynek: İbn Hanbel, V, 198);
Ya da ;"Cennet annelerin ayakları altındadır." (Kaynek: Nesâî, Cihad, 6)
Elbette her kadın aynı değerlendirmeye tabi değildir, ancak kadınlar hakkında karar vermek de erkeklere ait değildir.
Kadının şu veya bu şekilde suç işlemesi halinde, karar makamı, erkeklerde olduğu gibi mahkemelere aittir.
XXX
Burada bir konuya daha değinmek istiyorum.
Bazı televizyon kanallarında, izlenme oranını yükseltmek kaygısı ile programlar yapılmaktadır.
Bu programlar, Türk kültür, örf ve adabı ile örtüşmemektedir.
Toplumun ahlak yapısını bozar ve aile yapısını sarsar niteliktedir.
Son söz olarak…
Kadın cinayetlerini önleyecek yasal önlemlerin alınması yanında, bu şekilde aile yapısını sarsacak programlara da dikkat edilmesi gerekir diye düşünürüm…