Sağlık Ocağı, bir önceki cuma hizmete, girdi. Yanında bir cami ve bir de Kur’an kursu… Onlar da Ali Bey’in adını taşıyor. Güzel bir site olmuş… Ne diyelim, “hayırların kabulü!” için dua edelim.
***
Sağ olsun, Melikgazi Başkanımız Doç. Dr. Mustafa Palancıoğlu, açılışa davet etmişti ama sağlık endişesi ile bu tür etkinliklere katılamıyorum. Kusura kalmasınlar. Değerli Başkanım, Melikgazi Çarşısı da bir an önce açılır, arkadaşlarımızla buluşma yerimiz olur. İnanın bu tür yerlere çok ihtiyaç var; özellikle yaşlılar için… Müjdeli haberi bekliyoruz.
***
Yeni eve taşındığımızdan Gültepeli (Melikgazi) olduk artık. Elektrik Şirketi’nde çalışırken ağırlıklı kaçak yapılaşmanın olduğu bölgeydi burası. Devamında Yıldırım Beyazıt var. Çok iyi anımsarım, elektrik direği diktiğimiz günleri. Demek ki, yarım asrı geçmiş…
***
Bu bölgeler İmara açıldı şimdi. Bizim bulunduğumuz bölge için söylüyorum, diğer yerleri gezmek ve görmek pek kısmet olmadı, güzel bir yerleşim ve bol yeşillikli bit semt olmuş.
***
Melikgazi Belediyesi kurucu Başkanı Şevket Bahçecioğlu, Mehmet Özhaseki, Memduh Büyükkılıç başkanlarımı kutlarım. Güzel şeyler yaptırtmışlar, bu bölgeye… Tabii, şimdiki başkanımız, Palancıoğlu da çok güzel şeyler yapıyor. Sosyal amaçlı, bir açılış yapıyor her hafta.
***
İnanın, yaşım gereği, Kocasinan tarafına geçemediğimden, gezemediğimden, orası ile ilgili pek bir şey söyleyemiyorum. O nedenle bir şey yazmıyorum… Eminim Mustafa Çelik ile kazanılan ivmeye o da fazlasıyla katkı veriyordur, Ahmet Çolakbayrakdar başkanımız.
***
Tabii, “Sahabiye Dönüşüm Projesi’ne” engel olabilir miydi? Bilemiyorum… Çok çirkin kütleler ortaya çıkmaya başladı; uzaktan bile gözüküyor. Hem proje “ağır-aksak” yürümeye devam ediyor. Zira, büyük bir dönüşüm projesi. Ne zaman biter belli değil. Yarım da kalabilir.
***
Bu vesile ile Şehir tiyatrosu ve Valilik evinin bulunduğu adayı, mücadelelerimiz ve yazılarımız nedeniyle, dönüşüm kapsamı dışında tutuk. O nedenle, çok mutluyum. Yoksa, onlar da kapsam içerisindeydi.
***
Yoksa, Erken Cumhuriyet dönemi mimarisi, yok olup gidecekti. Düşünebiliyor musunuz, projenin akıl hocalarından mimar sıfatlı bir zat; yazılarım üzerine; “O adayı yıkalım da bir gör!”, demişti, telefonda. Ben de hoparlörü açıp telefon konuşmasını dinletmiştim, bizim “Kıvılcım Akademisi” mensuplarına.
***
Arkadaşımız, ülkemizin ilk kadın mimarı, hemşerimiz, ikinci Belediye Başkanımız, Tavlusunlu Mehmet Ali Efendi’nin torunu olduğunu bilmiyordu, Prof. Dr. Leman Cevat Tomsu’nun (1913-1988)… Aslında böyle bir mimardan da haberi yoktu. Ayrıca, Mimarlar Odası, “Türk Mimarlığında Bir Öncü” adı altıda hayatını kitaplaştırmıştı (Ankara, Nisan 2013). Kitabı “Mimarlık Vakfı/İstanbul”dan temin edebilirsiniz.
***
İnanın, bunu da bana Hüseyin Cömert Hocamız anımsatmıştı, yıllar öncesi. İşte Leman Hocamız, “eski Halkevi/sinema”, şimdi Şehir Tiyatrosu olarak kullanılan, gençliğimizde, Halkevi Sineması olarak film seyrettiğimiz yerin mimarı. Yarışma sonucu ortaya çıkmış bir eser.
***
İşte bu esere ve adada bulunan diğer binalara “kıyacak”, yerle bir edecek, yerlerine devasa apartmanlar dikeceklerdi. Bir anımsatma daha yapayım. Sinemayı Abdullah Elibüyük amca işletirdi. Oğullar İbrahim ve Gönen arkadaşımdı. Bir de büyükleri Mustafa abi vardı... Sonra Ankara’ya yerleştiler; şimdi nereler de ne yapıyorlar, bilmiyorum. Bir de Hisarcık Burhan Sokağı’nda güzel bir bahçeleri vardı. Bahçeye ne oldu bilmiyorum, bir ara akrabaları Saim Hocamız (Yıldız) ilgileniyordu.
***
Hafızamda kalan bu bilgileri aktardıktan sonra gelelim bizim sağlık ocağına. Vekalet için rapor almaya gittim, içini gezdim çok güzel olmuş. Şimdilik pırıl pırıl. Umarım ileri de bu güzellik devam eder.
Aile doktorumuz Doktor Şule Hanımın (Alkan) kapısını çaldım. O gülen, sevecen, hali ile karşıladı. O tebessüm yüzünden hiç eksik olmaz. İnşallah.
***
“Kadir amca buyrun oturun!” dedi… Derdimi anlattım ama korkarak... Ya rapor vermez beni heyet gönderirse. Uğraş dur artık… Öyle ya, yaş epey ilerledi…
***
Tabii, sohbet başladı. Anlamaz mıyım, beni imtihan ediyor; vatandaşlık numaramı, doğum tarihimi, anne ve babamın adını soruyor. Öyle ya, bunların hepsi, önündeki bilgisayarda var. Kendimi, sınava giren öğrenci gibi hissettim… Yüzden geriye doğru üçer, beşer saydırıyor. Yetmişlerle kadar saydım. dedi. Bir de saat “çizer misin!” dedi. Yukarı da Allah var, bulunduğumuz ayda tereddüt ettim, eylül der demez, hemen düzelttim ekimle.
***
Nereden bilsin benim “pergel” gibi daire çizeceğimi. İnanın ben de sevdim, çizdiğim daireyi. Ondan sonra kadran üzerine rakamları koydum. O an ki, saati de işledim. “Yeter amca, tamam dedi… Raporu e-devlete işledi. Teşekkür ederek ayrıldım.
***
Bu vesile ile ASM’lerdeki doktor dostlarıma bir ricam olacak. Rapor için gelen özellikle altmış beş yaş üstü yaşlı hastalar, sizin hastalarınız. Kullandığı ilaçlara, yapılan tedavilere kadar her türlü bilgi ellerinizde. Bazı basit testlerle işi halledebilirsiniz, hastalarınız yormayınız, “heyet heyet” gezmesinler. Kolay değil…
***
Mesela, Şule Hanımın yaptıklarını, daha fazlasıyla yapabilirsiniz. Yine mesela, göz için karşıda duran harfleri okutabilir, renk körlüğü için renkli defter sayfalarını… Duyma için, diyapazon kullanabilirsiniz. “Şüpheli” bir durumda “heyete” göndermeniz, doğru olan.
***
Hemen tevellüde bakıp, “heyete” göndermek, topu taca atmak, sorumluluk almamaktır. Hem ilgili bakanlıklar da, “şüphe halinde”, “heyet raporu”, alınsın, “zırt-pırt” heyete gönderilmesin diyor.
***
Sağlıklı Günler ve hayırların kabulü dileğiyle.