KADİR DAYIOĞLU


“AĞAM BİZİMLE KAFA BULUYOR SANKİ!”

İsterseniz, bu iktidarın rol model aldıkları, Üstatları NFK’nın bir dizesi ile nokta koyalım yazımıza: “Şah olsa kuzulara, kurt yapmaz bu taksimi!”


Zamlar peş peşe gelince, faturalar el ve cep yakmaya başlayınca, büyüklerimiz de akıl vermeye başladı. Midenizi üçte bir doldurun, “Peygamberimiz de böyle yapardı!”;  lokmalarınızı küçültün, sonranızda çeşidi azaltın. Kuru ekmek bulabilen aç değildir; bayat ekmeğin faziletleri saymakla bitmez, diyorlar. “Ağam bizlerle kafa buluyor sanki”, demekteki kastım bu efendim.

***

Bunlar beni yakın geçmişe götürdü. 1970’li yıllarda Kıbrıs’a çıkınca, ambargo konunca, petrol fiyatları misli misli artınca, grevler başını alıp gidince, anarşi kol gezince, Başbakanlık dahi yakıt bulamayınca, Başbakan makamda palto ile oturunca, ahaliye şunu diyordu, büyüklerimiz: “Üç lambadan birisini söndürün!”

***

Gençler bilmez ama bizim kuşak iyi anımsar. O yıllarda “yakıt” yoktu. Spot piyasadan (karaborsa) petrol alınırdı. Kıtlıkla birlikte kuyruklar da peşinden geldi. Rahmet istiyorlar. Demirel, Ecevit için; “iki koyunu güdemez, birini kurda kaptırır diğerini yardan attırır!” Yine aynı Demirel; “benzin yok!” diyenlere; “Vardı da içtik mi?”, derdi. Onlar rahmetli oldu gitti… Giderken de zarafeti ve nezaketi alıp götürdüler. Şimdikiler öyle mi? İnanın isimleri lazım değil bazı siyasileri dinledikçe utanıyorum… Neyse!..

***

O yıllarda büyüklerimiz; “üç lambadan birisini söndürün!” derdi ama şimdikiler? Bakınız 20 yılda üç katı büyüyen, dünyanın gıpta ettiği, kıskandığı, korktuğu, asrın liderine sahip olan ülkemizde, bir büyüğümüz,  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez; “Evin bir derece daha düşük ısıda ısıtılmasının faturaya etkisinin yüzde 7 olacağına dikkat çekiyor.”

***

Fatih Beyin geliri nedir, bilmem ama ona bir şey anımsatayım: “Ben diyorum hadımım, o diyor kaç çocuğun var!”

***

Fatih Bey, Fatih Bey, bu yükün, bu faturanın altından ahali, bırakınız bir derece ısıyı düşürmesini, hiç kullanmasa bile kalkılamaz. Bilir misiniz bilmem? Bizim nesil, “iskembi” ile büyüdü. Onda kullanılan odun ve kömüre dahi gücü yetmez oldu insanların. Odunun ve kömürün tonu kaç para, biliyor musunuz?

***

Ha. Fatih Bey böyle de diğerleri nasıl? Biri de diyor ki, “bizden önce doğal gaz mı vardı?” Elbette, dağıtım bağlamında, pek yoktu illerimizde.

***

Ne yani, “iletim hatları” yoktu ki, “dağıtım” olsun. Ne olacaktı yani?  Rusya’dan, Azerbaycan’dan vs. gaz havada uçarak gelip “dağıtım şebekesine” bağlanacaktı ki? Önce üretim, sonra iletim ve sonra dağıtım tesisleri ve nihayet kullanıcıların tesisatı. Bu, basit bir mühendislik kuralı.

***

Sayın AKP ileri gelenleri için bu rakam hiç mesabesinde ama ya diğerleri için? Haneleri, “yangın yerine!” çevirdiler, haberleri yok. Öyle ya, nasıl olsun? Halktan koptular, kendilerini sırtında taşıyanlara sırt çevirdiler. Ne dediklerini bilmiyorlar. Bari susun da millet rahatlasın.

***

Bakınız, 1957’den beri siyaseti iyi takip eden birisi olarak söyleyeyim: Rakamları evirip çeviren, TÜİK; pembe tablolar çizen, üç maymunları oynayan “havuz medyası”, “yolcu, araç garantili” dolar bazında iş alan malum yüklenicilerde, kurtaramaz bu iktidarı…

***

Her evde, hele hele her kapıcının arabası ve her kişinin 2-3 cep telefonu var diyen bir iktidar mensupları, aklımızla alay etmeyip ne yaptıklarını sanıyorlar. Yani, “ağam bizimle eğleniyor, sanki!” derken haksız mıyım?

***

Bakınız, beğenmedikleri, yok saydıkları dönemde bir insan emekli ikramiyesi ile ya da SSK kredisi ile başını sokabilecek bir ev sahibi olabilirdi. Şimdi bu tür geliri, bırakınız bir ev almayı, kiraladığı evin iki bilemedin üç yıllık kira bedeline yetmiyor.

***

Ayıp olacak ama kendimden bir şey söyleyeyim. 2005 yılında, Sanayi Odası’ndan ayrılınca aldığım “kıdem tazminatı” ile sıfır kilometre bir “Reno Megan” almıştım. İnanın yenileyemiyorum. “Yenilemenin sırrını”, “yolunu” bana bir öğretseler memnun olurum.

***

Bu muhteremler; kırk yıla yakın, hem de hatırı sayılır seviyede sigorta pirimi (destek primi dahil) ödeyen bu fakirin ne emekli ücreti aldığını tahmin edebiliyorlar mI, acaba? Hiç olmasa, biraz susun. Dalga geçmeyin bizlerle.

***

Bir de bu iktidar; “alacağına şahin, vereceğine kara!” rolü oynuyor. Kendi “alacaklarına” (vergi vs.) zammı “TEFE”ye göre yapıyor ama “vereceklerine” (maaş, ücret) uyguladığı enflasyon gelince “TÜFE”’yi  esas alıyor.

***

Yani, “iki kere iki kaç eder?”, dediğinizde yanıtları; “alırken mi, yoksa satarken mi?” Bu oyunun davul ve zurnacısı TÜİK’te buna peşrev çekiyor.  TEFE’yi tepede, TÜFE’yi tabanda tutuyor. Buna bakan iktidar da alacakların yüzde 36, vereceklerine yüzde 16 zam yapıyor.

***

Ya hu, “TEFE’nin” yüzde 36 olduğu bir ekonomi de “TÜFE” nasıl bunun yarısı olur? Yoksa, üretici/tedarikçi/toptancı biz kullarına acıyıp da, satarken gerçek fiyat değil de, sineye çekip, zararına mı mal satıyor bizlere?

***

İsterseniz, bu iktidarın rol model aldıkları, Üstatları NFK’nın bir dizesi ile nokta koyalım yazımıza: “Şah olsa kuzulara, kurt yapmaz bu taksimi!”