Türkiye’de son dönemde belli tartışmalara kilitlenmiş durumda.
Anayasa.
Kayyım meselesi.
Atatürk’ün Askerleri’nin yeminleri.
Terör elebaşının TBMM’ye davet edilmesi.
Seçimin elektronik ortamda yapılması.
Ekonomi.
Öncelik sıraları gününe göre değişiyor.
İktidar bu konuda ehil.
Canı neyi isterse onu ön plana çıkartıyor ve oradan vuruyor.
EN BÜYÜK DUYARLILIK ADD’DE
Adı üstünde.
Atatürkçü Düşünce Derneği.
Zaten başka türlü de düşünülemezdi değil mi?
ADD Genel Başkanı, 25-26. Dönem CHP Konya Milletvekili, KBB Uzmanı Hüsnü Bozkurt diyor ki; Atatürkçü Düşünce Derneği GYK üyelerimiz ve Ankara Şubelerimizle birlikte, kılıç çatıp “Askerlik Yemini” ettikleri ve “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” dedikleri için Türk Ordusu’ndan ihraç edilmeleri istenen Teğmen evlatlarımıza destek amaçlı düzenlenen “Emekli Askerler Basın Açıklaması”na katıldık.
Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!
GENEL MERKEZ TEK SES...
Atatürkçü Düşünce Derneği@add_genelmerkez bu konuya dair yaptığı ortak paylaşımda şu ifadelere yer veriyor;
“Atatürkçü Düşünce Derneği olarak 354 Şubemiz, 57 Temsilciğimiz ve her biri “Mustafa Kemal’in Askeri” olmakla gurur duyan 70 bini aşkın üyemizle yeni mezun teğmenlerimiz hakkında yürütülmekte olan disiplin soruşturması sonucunun hukuka, yasalara, adalete ve vicdana aykırılık teşkil etmeyeceğini ummak istiyoruz.
Atatürkçü Düşünce Derneği, varlık nedeni ve görevi gereği sürecin takipçisidir, Teğmenlerimizin yanındadır.”
SIRA ONLARA MI GELDİ?
Devam ediyor Bozkurt ve ekliyor; "Tıpkı yol arkadaşımız Nasuh Mahruki gibi basınımızın yüz akı gazeteciler Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz için de “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçlamasıyla soruşturma başlatıldığını şaşkınlıkla ve büyük üzüntü ile öğrendik.
İktidar da, basın da her rejimde vardır.
Demokrasileri demokrasi yapan, muhalefetin ve basının özgürlüğüdür.
Anayasamıza göre, Türkiye Cumhuriyeti Laik, Demokratik ve Sosyal bir Hukuk Devletidir (Madde 2),
Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir (Madde 26), Basın hürdür, sansür edilemez (Madde 28).
Değerli gazeteciler Sayın Altaylı ve Sayın Saymaz’ın yanındayız!"
Bu konuda MHP’de suç duyurusunda bulunacağını açıkladı.
YEREL BAZDA TAM DESTEK…
ADD Şube Başkanı Haluk Bilgesay, genel merkezin yaptığı açıklamaları yerel bazda desteklerken şu ifadelere yer verdi:
“30 Ağustos 2024 tarihinde yapılan Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde sonrası diplomalarını alan teğmenlerin tören alanı dışında toplanıp yılların Harbiye geleneği uyarınca kılıçlarını çekerek “Askerlik Yemini” etmeleri, Laik Cumhuriyete, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine, Türk Milletinin kayıtsız koşulsuz egemenliğine, Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı ve Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılıklarını belirtmeleri ve “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” seslenişini dillendirmeleri önce Cumhurbaşkanı, ardından da Milli Savunma Bakanlığı tarafından disiplin suçu olarak değerlendirilmiş, dönem birincisi Teğmen Ebru Eroğlu, Alay Kıdemlisi Teğmen İzzet Talip Akarsu ile 3 teğmenin daha “TSK’dan ayırma Cezası” talebi ile Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildikleri kendilerine tebliğ edilmiştir.”
EMPERYALİZME KARŞI ZAFER
Devam ediyor Bilgesay açıklamalarına;
“Tarihin Batı Emperyalizmine karşı verilerek zafere ulaştırılan ilk ve tek Ulusal Bağımsızlık Savaşı, Mustafa Kemal Atatürk Başkomutanlığında, kadın, erkek ve çocuk topyekûn Türk Milleti’nin azim ve kararı, TBMM’nin sarsılmaz iradesi, Şanlı Türk Ordusu’nun kahramanlığı ve her rütbedeki Türk Subayının üstün komuta yeteneği ile kazanılmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri Türk Milletinin bağrından kopmuştur ve kuruluşundan itibaren daima Atatürk’e, O’nun İlke ve Devrimlerine ve Cumhuriyet değerlerine bağlı kalmıştır.
Bu bilinç ve sorumlulukla hareket eden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin genç subaylarının mezuniyet coşkusuyla Başkomutanları Büyük Atatürk’e minnet ve şükranları ile vatana, millete ve Cumhuriyet değerlerine bağlılıklarını haykırmalarının disiplin suçu sayılması asla kabul edilemez.
Anayasanın 2. Maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” denilerek Cumhuriyetin nitelikleri sayılmıştır.
İfade özgürlüğü de anayasal güvence altındadır.
Teğmen evlatlarımızın Atatürk’e ve kurucu değerlere bağlılık ifadeleri de bu bağlamda anayasal güvence altında olmak gerekir.
6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 20. maddesinde düzenlenen TSK’dan ayırma cezası gerektiren haller sınırlı sayıda belirtilmiş olup Teğmenlerimizin söz konusu davranışlarının sayılan bu haller kapsamında değerlendirilemeyeceği kanun lafzından açıkça anlaşılmaktadır.
Atatürkçü Düşünce Derneği 354 Şubesi, 57 Temsilciği ve her biri “Mustafa Kemal’in Askeri” olmakla gurur duyan 70 bini aşkın üyesiyle yeni mezun teğmenlerimiz hakkında yürütülmekte olan disiplin soruşturması sonucunun hukuka, yasalara, adalete ve vicdana aykırılık teşkil etmeyeceğini ummak istiyoruz.
Atatürkçü Düşünce Derneği, varlık nedeni ve görevi gereği sürecin takipçisidir, Teğmenlerimizin yanındadır.
MAHRUKİ’YE SAHİP ÇIKTILAR…
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Yönetim Kurulu Üyesi yol arkadaşımız Nasuh Mahruki’nin, sadece ülkemiz, demokrasimiz ve seçimlerle ilgili düşünce ve endişelerini dile getirdiği bir sosyal medya paylaşımında “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma ve kamu barışını bozma” suçu işlediği iddiasıyla tutuklanmasından büyük üzüntü duyduk.
Nasuh Mahruki; kurucusu olduğu AKUT ile milletimizi “Arama-Kurtarma” çalışmalarının yaşamsal anlam ve önemiyle tanıştırmış, özellikle 1999 Büyük Marmara depremindeki gayretleriyle topluma mal olmuş, sayısız afetzede yurttaşımızın hayatını kurtarmış, Everest’e tırmanan ilk Türk ünvanı almış, yaşamı boyunca ülkesine ve ulusuna yararlı olmaya çalışmış iyi bir insan ve bir vatanseverdir.
“Kamu barışını bozma” amacıyla hareket etmesini mümkün görmediğimiz değerli yol arkadaşımızın en kısa sürede özgürlüğüne kavuşarak ailesine ve aramıza dönmesini diliyoruz.
TEMEL SORUN ŞU…
Türkiye’de herkes her işi kendi çıkarları doğrultusunda yorumluyor.
Muhalefette söylenen ile iktidarda söylenenler tam manası ile çelişiyor.
Muhalefette sert tepki gösterdiğiniz bir çok konuya iktidar olunca methiyeler düzebiliyorsunuz.
Ölene kadar siyasetçi, ölene kadar STK başkanı, ölene kadar muhtar, dernek başkanı mantığı yanlış.
Ya da iktidarda ile alkışlayıp, yere göğe sığdıramadıklarınızı yeni dibine batırmanız da olası.
Bu nedenle siyasi bağlamda da birçok siyasinin, partinin, tam manası ile istikrarlı olduğunu söylemek söz konusu değil.
RADİKAL KARARLAR ALINMALI…
“Bugün öyle, yarın böyle,
nasıl işine geliyorsa söyle!”
Türkiye’de siyasi partiler kanunun değişmeli.
Genel Başkanlık sultası bitmeli.
Seçilenlerin seçilme süreleri sınırlandırılmalı.
Bu STK’lar içinde geçerli.
Türkiye bir çok konuda radikal kararlar almalı.
Özellikle gençlerin bu konularda önü açılmalı.
Ülkenin gençleri yurt dışına gitmek yerine ülkesinin yönetiminde daha fazla söz sahibi olmalı.
Seçilmeli.
“Taşın altına bu şekilde ellerini koymalı!”
SON SÖZ MÜ?
Hüsnü Bozkurt ile başladık.
Onunla bitirelim bari.
Cehlin ol mertebesi sehl olmaz
Kisbsiz ta bu kadar cehl olmaz
(Cehaletin bu kadarı kolay kazanılmaz,
gayret göstermeden bu kadar cehalet olmaz.)