Bir ülkenin, huzur içinde, bir arada yaşayabilmesi için adalet ve güven duygusu ilk sırada yer alır.
Her koşulda topluma sağlanan, eşit kurallar çerçevesinde, ayrım yapmaksızın adalet işlenir, yasalara uygun hareket edilirse huzurun bozulmaması için hiçbir neden kalmaz.
Bu husus zaten Anayasa’da da eşitlik ilkesi ile de vurgulanmıştır.
Güven, adalet ve yasalar içerisinde yönetilen bir ülkenin, bir toplumun, başarısız olması söz konusu olamaz.
Tabi buna bağlı olarak yöneticilerin de demokrasiye ve anayasaya, bağlı olarak, adilane bir yönetim biçimini kendilerinde ilk şart olarak kabul etmeleri gerekir ki göreve başlamadan önce meclis kürsüsünde ant içmeleri tapu senedi gibidir.
Her ne kadar TBMM’de vekillerimiz yemin ederek göreve başlasalarda artık Cumhurbaşkanlığı sisteminde Bakanlar atama yöntemi ile göreve başladıkları için yemin mevzusu kalmadı.
Ha, 23 yıllık AKParti iktidarı döneminde, bu yeminini tam hakkı ile yerine getiren var mı?
Kişiye göre adalet uygulanırsa ki, örneklerini vermekle bitmez ülkemizde…
Adalet ve hukuk kavramlarının hiç kullanılmadığı olaylara şahit oluyoruz.
Hemen hemen her gün bir felaket halkası ekleniyor adaletsizliğe…
En basitini mi duymak istersiniz?
Ne oldu Kartalkaya’da yanan canlar?!...
Dünya ülkelerinde de adaletsizliğin kol gezdiği, güçlünün zayıfı ezdiği, sadece keyfi çıkarları için,işgal altındaki sömürülen ülkelerin haberlerini izliyor ve okuyoruz.
Hani insan çaresiz kaldığını hissettiği zaman “Adaletin batsın dünya” diye sitemleniriz ya işte tam da bu durumdayız…
Bir başka adaletsizlik mi istiyorsunuz?
İşte size en büyüğü.
Bunların en başında İsrail’in Filistin’e uyguladığı zulüm geliyor.
Peki böyle bir Dünya’da adaleti nerede aramalıyız?
Yeni doğmuş bir bebeğin, bombalar arasında ölmesinde mi?
Açlıktan kemikleri sayılan insanlarda mı?
Bir kap yemek için yardım aracının arkasında izdihamı yaşamakta mı?
Kendi memleketlerinde zorla sürülen insan topluluğunda mı?
Barış çağrısı yaparak, düşmana karşı hiç yaptırım uygulamayan dünya liderlerinde mi?
Hem adaletten dem vuracaksın, hem de adaletsizliğin sonlanması için kılını kıpırdatmayacaksın…
Adaletin batsın dünya…
Hafta içi 80. BM Genel Kurulu kapsamında New York’taGazze konulu Bölgesel bir toplantı düzenlendi.
Çok sayıda ülke liderlerinin katılımları ve Filistin Devletini tanımaları bir yerde umut ışığının varlığını gösterir mi acaba?!...
Tüm liderlerin ortak açıklaması İsrail devletini kınayarak, Gazze için barış çağrısı oldu ama sonuç ne olacak?!...
Hatta bazı ülke liderleri ağır şartlar koyarak, İsrail ile ilgili ilişkilerinde bazı yaptırımlar uygulayacaklarını söylediler.
İlerleyen zamanlarda bu durumun ne kadar gerçekçi olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Tabi, Türkiye böyle bir yaptırımlar için sessiz kalırken, meydanlarda mitingler yaparken, İsrail’e “barbar” diyerek, yaptıklarını kınamakla yetindi.
İsrail’in Gazze üzerine adaletsiz çöküşünü kelimelerle ifade ederek, ticari ilişkiler konusunda tek bir kelime sarf edilmedi.
Adaleti böylemi sağlayacaksınız?
Umarım bu toplantı herkes için ve Gazze halkı için bir umut olur.
Çünkü artık insanoğlunun, Adaletsizliği, güvensizliği ve çürümüşlük içinde politik konuşmaları kaldıracak gücü kalmadı.
Mesela Suudi Arabistan, yıllardır Yemen halkına uyguladığı hava saldırılarıyla insan haklarını ihlal ederek, baskılarını sürdürmüştü.Asya’dan tutun, Avrupa, Afrika, Ortadoğu ülkelerinin bir çok bölgesi bu adaletsiz baskılara maruz kalmıştır.
Böyle ülkelerin başka yerlerde adalet istemeleri ne çelişkili bir durum sergiliyor değil mi?
Yani yine diyoruz ki;
Adaletin batsın dünya…
Ülkemizde de maalesef hiç olmadığı kadar adaletsizliklerle karşı karşıyayız.
Maalesef en çok güven duyulması gereken Hukuk sistemimize ve Adalete güven sıralaması yerlerde geziyor.
Dışarıda adalet arayıp, kendi ülkesinde adaletsizliğin kol gezdiği, konuşmanın bile nerdeyse suç sayıldığı dönemlerden geçiyoruz.
İktidar yandaşlarının yaptıkları ile muhalefettekilerin yaptıklarına uygulanan yaptırımlar arasındaki dağlar kadar farkı görüyor ve duyuyor musunuz?
İnsanların tükenmişlik sendromunu yaşadığı, ekonomideki bozukluğun, adaletsizliğin, vatandaşın sırtına bindirilmesi…
Gelir seviyesindeki dengesizlikte,zenginliğini uç noktada yaşayanlar ile fakirin diplerde yaşam savaşı verdiği durum,hiçte hak edilmiş bir yaşam değil.
Adaletimizin kişiye göre işlediği son dönemlerde ise, partiler üzerindeki baskı giderek artıyor.
Bildiğiniz gibi bu baskılar CHP ve muhalefet üzerinde yoğunlaştı…
Son olarak, Ankara Büyükşehir Belediyesine yapılan yolsuzluk operasyonu, bir önceki Belediye Başkanının şaibeleri sümen altı edilmiş, şimdi bir konserin bedeli sorgulanıyor.
CHP belediyelerine yapılan operasyonlar ve tutuklamalar için siyasiler dış ülkelerde adaleti ararken, kendi ülkesinde adaleti yitirmek ne kadar büyük acizlik değil mi?!...
Adalet bakanı Yılmaz Tunç, her konuşmasında Türkiye’de “her şey adalet çerçevesinde işliyor!” dese de,kişi başına düşen milli gelir rakamından tutunda, işsizlik oranı, eğitimdeki eşitsizlik ve daha aklınıza gelebilecek onlarca madde tüm adaletsizliği gözler önüne seriyor.
Peki, adalet bunun neresinde…?