Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasına ilişkin, siyasi büyüğümüz Sayın Devlet Bahçeli ‘Kimse dokunulmaz değildir’ demiş.
“Hukuki bir tertibi darbe diyerek karalamak, hak arayışını sokağa taşırmaya hazırlık yapmak siyasi yolsuzluktur. Kimse dokunulmaz, ulaşılmaz, erişilmez ve hesap sorulmaz değildir.”
Aklıselim hiçbir kimse bu açıklamaya karşı çıkamaz, çıkmamalı. Benden olan, yani siyasi görüşü beni temsil eden veya iktidar yanlısı her kim varsa istediği gibi davranır, istediği gibi yönetir, istediği gibi harcar, davranışlarının hiçbir aşamasında sorgulanamaz, hesap vermez veya yargı onun yakasına yapışamaz diyorsanız ki, yanlış yapıyorsunuz ama bu günlerde ki uygulamanız aynen dokunulmazlığınızı yansıtıyor. Olaylara yaklaşırken araştırmadan, soruşturmadan ve sonucunu dinlemeden taraf olduğum şimdiye kadar görülmemiştir. Utanacağım ve yüzümün kızaracağı bir şey yapmamaya özen gösteririm, yalancı çıkmayı hiç istemem, çirkin söz sarf edip sonradan utanılacak duruma düşmeyi asla yapmam ve hiçbir konuda fanatik değilim. Son günlerdeki uygulamanız toplumu germeye, insanları ötekileştirmeye, tarafınızı üstün ırkmış gibi göstermeye ve en önemlisi ekonomide uzun yıllar sarılamayacak yaralar açmaya yönelik olduğunu görenlerdenim. Demokratik haklarımın bilincinde olarak yazarken, konuşurken ve insanlara davranışlarımla azami itinayı gösteriyorum ki çevremden gergin ve bana karşı saygısızlık yapan insanlar olmasın diye. Zira sizin zerre kadar özen göstermediğiniz ve kibrinizden dolayı her şeyi sizin doğal hakkınız gibi görüyor olmanızdan dolayı insanlara olan sorumluluğunuzu göremiyorsunuz. Benim yöneticilik, idarecilik veya toplum tarafından şahsıma verilmiş bir görev olmamasına rağmen kendime olan saygım gereği suyu üfleyerek içiyorum. Hak arayışları için, protesto etmek için, sevinç gösterileri yapmak için ve grev için sokağa inmek kadar doğal bir şey olamaz ve siyasi yolsuzluk denilemez. Demokrasi çerçevesi dahilinde yapılan tüm özgürlüklerden korkmanızı anlamadım ve hayatımın sonuna kadar anlamayacağım.
Yukarıda belirttiğim üzere demokratik hakkımı kullanarak soruyorum. “Kimse dokunulmaz, ulaşılmaz, erişilmez ve hesap sorulmaz değildir” demişsiniz. Eski Belediye Başkanlarından yani istifa ettiler denilen Belediye Başkanlarından,” Melih Gökçek, Ankara” “Kadir Topbaş, İstanbul” “A.Recep Altepe Bursa” ve “A.Edip Uğur Balıkesir”. Veya Cumhur İttifakı Belediye Başkanlarından, Ak Parti ve MHP’den olmaları fark etmez, Milletvekili, Bürokrat veya Parti yöneticisi, suçlu olanlar arasında hesap veren veya yüce Mahkemenin yargılamasına izin verilen oldu mu? Güzel bir ilkedir, Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir, ilkesinden yola çıkarak bu beylerin muaf olmalarının gerekçesi ne olabilir? Sorumluluğunuz gereği toplumu ve özellikle gençleri tahrik edici beyanatlardan kaçının. Hatırlatmakta yarar olacağını düşünerek ettiğiniz yeminin kısa bir bölümünü burada yazıyorum. “Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma, toplumun huzuru ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde diye devam eden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma, büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim diye bitiyor. Toplumun tüm fertlerinin, seçilmiş, atanmış, kamu görevlisi, şirket yöneticisi, sivil toplum kuruluşları ve idareciler bu yemine sadık kalmalılar.
“Halkın vergilerinden oluşan kamu kaynakları ile iftar yemeği adı altında görgüsüzce masa donatmaktan vazgeçin.” Faruk Ergan