NEBAHAT ERDOĞAN


ACININ ÜZERİNDEN İKİ YIL GEÇTİ…

Kahramanmaraş merkezli 11 ilimizi kapsayan Türkiye’nin en büyük felaketi olan 6 Şubat depreminin üzerinden 2 yıl geçti. 50 bine yakın vatandaşın ölümü, on binlerce insanımızın yaralanması ve yüzlerce vatandaşın kaybolması yüreklerimize kor ateşi gibi oturmuştu. Ne canlar gitti, ne fidanlar kayboldu büyük felakette. Depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen hala acısını yüreklerimizde hissediyoruz. Tarifi olmayan ifadeler ve duygular boğazımızda birer düğüm gibi kaldı.


Kahramanmaraş merkezli 11 ilimizi kapsayan Türkiye’nin en büyük felaketi olan 6 Şubat depreminin üzerinden 2 yıl geçti.

50 bine yakın vatandaşın ölümü, on binlerce insanımızın yaralanması ve yüzlerce vatandaşın kaybolması yüreklerimize kor ateşi gibi oturmuştu.

Ne canlar gitti, ne fidanlar kayboldu büyük felakette.

Depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen hala acısını yüreklerimizde hissediyoruz.

Tarifi olmayan ifadeler ve duygular boğazımızda birer düğüm gibi kaldı.

6 Şubat depremi büyük yıkımla birlikte, evsiz kalanların çaresizliği, kayıpların acısıyla,insanların üzerinde diğer sağlık sorunları ile birlikte psikoloji bozukluğu da bıraktı.

Kolay değildi beton yığınlarının altında anne-babayı kurtaramamak,

Kolay değildi kaya gibi taşların arasında ki uzanan eli tutamama,

Kolay değildi sesini duyduğu halde sevdiğine ulaşamamak…

Ve hiç mi hiç kolay değildi, ses verdiği halede küçük bir yaşam belirtisi duymamak.

Yüzlerce insanımızın yaşadığı bu acının tarifi yoktu.

Depremin ilk anından itibaren tüm Türkiye tek yürek olmuş, arama kurtarma ekipleri, sivil toplum kuruluşları, devlet kurum kuruluşları, vatandaşlar herkes elinden geleni yapmaya çalışmıştı.

Yardım paketlerinin kimi ulaştı, kimisi ulaşmadı buda ayrı bir sıkıntı yarattı.

BİR DE BAKMIŞSINIZ Kİ HERŞEYİNİZ GİTMİŞ…

Düşünün bir ertesi günün planını ve kazanç hesabını yapıp, ailenizle birlikte geçireceğiniz zamanların huzuru ve mutluğu içinde yatıyorsunuz.

 Ama bir gece vakti siz uykudayken, hiçbir şeyiniz kalmadan, tüm birikintilerinizin yok olduğu, taş üzerinde taş kalmamış bir sabaha uyanıyorsunuz. 

Ailenizin ve sevdiklerinizin yok olduğunu ve hiç kaybın onlar kadar acı vermediğini iliklerinize kadar hissedersiniz.

Arayıp bulamadığınız, kimin nerde olduğunu bilmeden bir mezar yeri bile yapamadığınız acıyla baş başa kalmışsınız.

Bu ağır yük altında yeni bir mücadeleye başlarsınız.

HAYATA YENİDEN BAŞLAMAK ZORUNLUĞU…

Kayıplar, acılar, evsizlik, işsizlik derken hayatı sil baştan hayatınızı kurma telaşı ve yok olmuşluğun arasında ayakta kalma mücadelesi başlar.

Bir gün öncesinde yapılan hesapların tutmadığı, sıfırdan var oluşun temeli atılır, ama öyle, ama böyle ayağa kalmak hayli uzun zaman alacaktır.

VERİLEN SÖZLER…

Evet 6 Şubat depremi yüzyılın felaketi olarak hafızalarımızda kalacak, zamanla yarış başlamış, Türkiye seferber olmuştu bir can kurtarabilmek için.

Devletimiz ve diğer dünya ülkelerinden gelen yardım ekipleri mümkün olduğu kadar büyük bir titizlikle çalışmalarını sürdürmüştü.

Deprem sonrasında birbiri ardına yapılan açıklamalarda nerdeyse 2 yıl gibi bir süre içinde, deprem olan bölgelerde konutlar yapılacak, evsiz vatandaş kalmayacaktı.

Verilen konut sözlerinin bir kısmı yerine getirilse de hala konteynır ve çadırlarda kalan vatandaşlarımızın sıkıntıları giderilmiş durum değil. 

Zor şartlar altında yaşamlarını idame ettirmeye çalışmaları halen devam etmek.

Ve deprem bölgesinde yaraların sarılmasını bekleyen binlerce vatandaş var.

Hepimizin sıkıntılı günler geçirdiği şu günlerde, alım gücünün yetersizliği ile birlikte o bölge iş yerlerini kaybedenler ve işsizlerinde mücadeleleri sıkıntılarını iki kat daha artırmış durumda.

Biliyorsunuz başımıza gelen felaketlerden sonra iş başına geçiliyor ülkemizde… Bu bizde gelenek haline geldi herhalde nerdeyse…

İş başına geçiliyor dedik ama;

Evet…

Deprem kuşağında olan Türkiye ve deprem uzmanlarının sık sık uyarılar yaptığı şu son günlerde, acaba geçmişte yaşanan depremlerden ders çıkartıp denetimlerin yerinde ve sağlıklı bir şekilde yapılıp yapılmadığını sorgulattı.

Evet yıkım çok büyüktü ama uzmanların her fırsatta tehlike çanlarının çaldığını belirtiyor.

Biliyorsunuz şu son günlerde ege denizinde ve Yunanistan adalarında meydana gelen depremler 1999 Marmara Gölcük depremi ve 6 Şubat depremindeki korkularımızı artırdı.

Yeni bir felaketi kaldırmaya ne yüreğimiz var, nede gücümüz.

Türkiye deprem ülkesi ve bu depremle yaşamayı öğrenmek zorundayız. 

Verilen sözlerin hava kalmaması, depreme dayanıklı binaların inşası ve var olan binaların güçlendirilmesine hız verilmeli.