Acaba diyorum, gelişen dünyada, gelişen teknolojinin getirdiği fırsatları değerlendirsek…
Hani demirden, tenekeden adam yapıyorlar da, sonradan sanki ete kemiğe bürünmüş gibi “Adam” sıfatına dönüyor ya…
Hani gelecekte birçok basit işi bunlar yapacak ta işsizlik artacak ya, hani kurguladığın zaman, kurguladığın gibi davranıyorlar ya…
İşte onlardan söz ediyorum, neydi onların adı?
Neyse adı gerek değil…
De, sor ki var say yaptık, n’apcan?
Siyasette taş plak gibi konuşanların yerine onları koyacağım ve bileceğim ki konuşacakları şey hep aynı.
Neyse, geçelim burayı, olur mu olmaz mı bilemiyorum, çünkü siyasiler, canlı konuşmayı robotlara bırakmazlar diye düşünüyorum.
XXX
YAPMAYIN BUNU…
Siyaseten de olsa, yapmayın bunu, toplumu germeyin, insanları korku tüneline sokmayın.
Salı günü, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın İsrail’in hedefinin Türkiye olduğu söylemi üzerine, TBMM’de kapalı oturum düzenlendi.
Ne konuşuldu?
Ne konuşulduğunu sizler on yıl sonra öğreneceksiniz.
Ben mi?
Elbette ben de on yıl sonra ulaşabileceğimiz meclis tutanaklarından öğreneceğiz.
Kim ne demiş, ne anlatmış, gerçekler neymiş…
Hani televizyonların klasik bir sözü vardır ya “Az sonra” diye, bu her ne kadar az sonra değil on yıl sonra ise de yine de öğrenme şansımız var.
Diyorsunuz değil mi?
“Sana ne, sen on yıl sonra bakalım nerede (!) olacaksın, sen şimdiye bak…”
El-Hak doğru…
(Bu söz; Ahiret gününde hak ile batılı birbirinden ayıran ve hakkı olanı sahiplerine zalimlerden alıp veren anlamınadır)
Ama merak buyurmayın…
Hani Hacivat ile Karagöz karşı karşıya gelirler de Hacivat konuşur, Karagöz de ona bir okkalı Osmanlı şaplağı atar da Karagöz; “N’apıyorsun Karagöz’üm neden vuruyorsun?” dediğinde, “Vurum, ucu ucuna ekler yine vurum” der ya…
İşte ben de nerede olursam olayım, gelir, o tutanakları okur, tarihin içinde gezinirken, gerçekleri topluma anlatmaya devam ederim.
Bunları nereden uyduruyorsun, yani vehmediyorsun, yani yersiz korkuya, kuşkuya düşmek, kuruntuya kapılmak, evhamlanmak mı senin tavrın?
Derseniz, hayır değil, tamamen ileriyi görmek, görmeye çalışmak, doğruyu bulmaya çalışmak benimkisi.
Size çok ilginç bir önerim olacak…
Biraz zahmet edin…
Biraz ilgili olun…
Ve Salı ve Çarşamba günleri yapılan partilerin grup toplantılarını izleyin.
Gözlerime bakıp ışıltı görmenize gerek yok, ne demek istediğimi orada görüp, kişisel olarak yaşayacaksınız…
XXX
Bir kez daha siyasilere seslenmek istiyorum, eğer ki uyarlarsa…
Lütfen siyasi konuşmalarınızda temiz dil kullanın, iftira atmayın, kanıtlayamayacağınız iddialarda da bulunmayın.
Toplumu geriyor ve birbirine karşı cepheleştiriyorsunuz.
Türk Milleti olarak da istediğimiz şey, asla bu değil. Biz birlik ve beraberlik içinde bir arada yaşamak istiyoruz.
Sevgili siyasetçiler…
Bize o “ŞEY” ne ise, yani teknolojinin getirdiği yenilik, ondan yana tercih kullandırmayın…
O şey…