KADİR DAYIOĞLU


ABDULLAH GÜL VE OSMAN KAVALA

Evet. Kişiler gelip geçer… İktidarlar da… Ama hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, yargı ve yargıç bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, hepimizin sigortası. O nedenle, hukuk ipine sımsıkı sarılmamız; her şart altında savunmamız gerekir. Tabii; “Basra harap olduktan sonra!” değil.


Haber, 01 Kasım 2025 tarihli Sözcü Gazetesi’nden… Okuyunca, “biraz biraz geç kalmadınız mı?” ile “bad’el harab ül Basra” demek geldi içimizden. İş adamı, “liberal görüşlü”; Osman Kavala sekiz yıldır hapishanede… Valizlerini hazırladı, tam hapisten çıkıyordu, acele gelen bir başka mahkeme kararı ile, gün yüzü görmeden, hücresine geri döndü…

***

Davanın künhüne vaki değilim. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) “hak ihlali kararı” verdi, tahliyesini istedi ama uygulanmadı. Nedenini de bilemiyorum. Bu, benim ilgi alanım dışında. Ama haberi okuyunca; “peki, kaybolan sekiz yılın hesabını kim verecek, şayet tahliye olursa?” 

***

İş insanı ve sivil toplum temsilcisi Osman Kavala’nın tutukluluğunun sekizinci yılı dolarken, Türkiye’den ve dünyadan siyasetçiler, hukukçular, akademisyenler ile insan hakları savunucuları bir kez daha “adalet” çağrısında bulundu. 

***

Açıklamada, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Orhan Pamuk gibi isimlerin yanı sıra eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek de yer aldı...

***

Abdullah Bey: “Osman Kavala’yı AK Parti hükümetlerinin ilk dönemlerinde Dışişleri Bakanı iken tanıdım. Hükümetlerimizin Türkiye’nin köklü problemlerine çözüm bulmak için uyguladığı kararlı politikalarına, bazı (aşırı ulusalcı) çevrelerin şiddetli muhalefeti karşısında bize en güçlü desteği veren sivil toplum hareketlerinin içindeydi. 

***

Öncelikle AB ile müzakerelere başlamak ve hukuk ve siyasi standartlarımızı yükseltmekle ilgili yasa değişiklikleri ve Kürt sorunu ile ilgili o zaman için cesaret isteyen politikalarımızı sivil toplum örgütleriyle paylaştığımız toplantılarda bizleri heyecanla desteklediğini hatırlıyorum. 

***

Benim nazarımda Osman Kavala, nasıl birçok samimi muhafazakâr iş adamları gönüllü olarak bizim camiamızın vakıf ve dernek faaliyetlerini destekledilerse, o da kendi inandığı doğrultuda toplumsal ve kültürel çalışmaları destekleyen bir iş adamıydı. 

***

AK Parti olarak 2004 yılında anayasanın 90. maddesinde yaptığımız değişiklikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının hukuk uygulamalarımızda göz ardı edilemeyeceğini dikkate alarak, Osman Kavala ile ilgili AİHM kararının yerine getirilmesi hem ona yapılan haksızlığı giderecek hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin imajına katkı sağlayacaktır.”

***

Sırada Cemil Çiçek var. “Gerek Adalet Bakanlığım gerek sekiz yıla yakın süren Hükümet Sözcülüğüm ve daha sonra TBMM Başkanlığı görevlerim boyunca bu ve benzeri konularda muhtelif açıklamalar yaptım. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının uygulanması gerekliliği hususunda yaptığım bir açıklama hemen aklıma geliyor.” 

***

“Bu açıklamamda Abdullah Öcalan’la ilgili AİHM kararı uygulanması en zor karar olduğu hâlde, bu kararın bile uygulandığını belirtmiştim. Bugüne baktığımızda, o açıklamalarıma nazaran yeni bir durum yok. Konu aynı, uygulanacak kurallar aynı, kararı veren mahkemeler aynı… Dolayısıyla yeni bir şey söylemeye gerek yok. Geçmişte ne söylediysem aynı fikirleri taşıyorum.”

***

Cemil Çiçek, değindiği açıklamasını, 2021 sonbaharında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’ye, AİHM’nin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş ile ilgili kararları uygulanarak bu iki ismin serbest bırakılması yönünde çağrıda bulunması üzerine çıkan tartışmalar sırasında gazeteci Fikret Bila’ya yapmıştı.

***

Yukarıda Allah var, Cemil Bey, zaman zaman, “hukuka davet” çıkışları yapıyordu. İktidar nezdinde, bu ne kadar yansıma buluyordu, Bilemiyorum.

***

Sözünü esirgemeyen, nadir ceza hukuk hocalarından Prof. Dr. Adem Sözüer’in de uyarısı var haberde. Hocamız; “’Dışarıdan içeriye mektuplar’daki yazımda cezaevlerinde hukuken tutuklu ve hükümlüler kategorisi dışında kimse bulunamayacağını söylemiştim. Bu nedenle ‘Osman Kavala, Can Atalay’ örneklerindeki gibi, haklarında Anayasa Mahkemesi veya AİHM kararlarının uygulanmadığı için dört duvar arasında kalmaya zorlanan kişileri hangi kategoriye sokacağız, diye sormuştum”, diyor. 

***

Evet. Kişiler gelip geçer… İktidarlar da… Ama hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, yargı ve yargıç bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, hepimizin sigortası. O nedenle, hukuk ipine sımsıkı sarılmamız; her şart altında savunmamız gerekir. Tabii; “Basra harap olduktan sonra!” değil.