KADİR DAYIOĞLU


ABDULLAH GÜL

Bizim gazetede Semra Acar ilginç, ilginç olduğu kadar da düşündürücü bir habere imza attı. Bakalım Kayseri kamuoyunda nasıl bir yansıma bulacak? Konunun öznesi, Sayın Abdullah Gül nasıl bir tepki verecek? Göreceğiz…


Bizim gazetede Semra Acar ilginç, ilginç olduğu kadar da düşündürücü bir habere imza attı. Bakalım Kayseri kamuoyunda nasıl bir yansıma bulacak? Konunun öznesi, Sayın Abdullah Gül nasıl bir tepki verecek? Göreceğiz…

***

Haberi okuyunca Metin Külünk’ün “X hesabı”na girdim.  “SAYIN ABDULLAH GÜL’E AÇIK ÇAĞRI” başlığı taşıyor; “Açık açık siyaset sahnesine çık” deniyor. Sanmıyorum siyasete çıkacağını. Çıksa bile o treni çoktan kaçırdı. Tabii, bakalım Abdullah Bey, bu zehir zemberek açıklamaları/suçlamaları sineye çekecek mi, “ispat hakkı” talep edecek mi, Külünk’ü mahkemeye verecek mi?

***

İtham şöyle; “Adalet ve Kalkınma Partisi Merkez Karar ve Yönetim Kurulu eski üyesi Metin Külünk, Ak Partili Hüseyin Çelik’in sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım üzerinden Abdullah Gül’e tepki gösterdi.  Sözlerine ‘Sayın Abdullah Gül’e açık çağrı’ diyerek başlayan Külünk, Sözde ‘kardeşim’ dediğin insanlara pusu kurmayı bırak. Açık açık siyaset sahnesine çık. Delikanlı gibi siyaset yap” diyor.

***

“Lider, teşkilat, doktrin” odaklı örgütlenmelerin hangisine girerseniz girin, şu ya da bu nedenle ayrıldığınızda asla ve asla eleştiri gibi, demokratik hakkınız kullanamazsınız. O nedenle, şahsen ben, bu yapıdaki hiçbir siyasal ve sosyal oluşumlara girmem; hatta kapısının önünden bile geçmem. Çocuklarıma da sürekli bu telkinde bulundum. Zira, bu tür oluşumların kapısının eşiğinden içeri adım attığınız andan itibaren, siz de bir “hain!” adayısınız.  

***

Külünk, suçlamalarını şöyle açtı: “Erdoğan’a karşı düello istiyorsan, açıkça yap; pusu siyasetiyle değil!” Aslında, bu, bir suç duyurusu olsa gerek. Bakalım, cihet-i adliye ne yapacak? “Pusu” neyin nesi? 

***

Bakınız, nasıl bir “pusuymuş”: “Finansal Darbenin Arkasında Kim Var? Ekrem İmamoğlu isimli şahsın adının geçtiği, kuvvetli şüphe, bilgi, belge, delil ve itiraflara dayanan çıkar amaçlı suç örgütü yapılanmasının arkasında kimlerin olduğu artık gün gibi ortada.”

***

Beyefendi, “Ekrem İmamoğlu isimli şahıs!” diyerek, İmamoğlu’nu istiskal ettiği gibi, avukatların bile haberdar edilmediği, henüz iddianamesi bile hazırlanmamış ama ipuçları bazı basına sızdırılan davanın arkasında kimlerin olduğunu söylüyor. 

***

Peki, kanıt var mı? İmamoğlu ile Abdullah Bey ve diğerler arasında “illiyet bağı” nedir? Bunu da somutlaştırsaymış Külünk çok iyi olur muş. Belli ki, biliyor.

***

Külünk, FETÖ darbe girişimine kadar gidiyor; “15 Temmuz öncesinde ve sonrasında FETÖ hakkında tek kelime etmeyen ekip [Bülent Bey (Arınç) ve diğer arkadaşları] de bu.  Sayın Erdoğan’ı içerideki sızıntı unsurlarla yalnızlaştırmaya çalışan, onu kilitlemeye uğraşan, AK Parti’yi CHP ile koalisyona mecbur bırakmak isteyen kadro da bu. Demek ki 15 Temmuz’un arkasındaki sinsi yapı da bu ekip!” 

***

Daha da ileri gidiyor, hazret: Türkiye’yi Oded Yinon Planı ve Büyük İsrail Projesine mahkûm etmek isteyen de aynı zihniyet!”, diyor. 

***

Peki, “Oded Yinon Planı” nedir? “1982 yılında eski bir İsrail yetkilisi ve stratejist Oded Yinon tarafından yazılan ve İsrail’in, Ortadoğu’daki Arap devletlerini küçük birimlere bölerek bir dünya gücü haline gelmesini öneren bir makale”de bahse konu; İsrail’in genişlemesi için, Ortadoğu’yu ve haliyle ülkemizi de paramparça edilmesini öngören bir plan…

***

Bu planı, ilk defa, 1990’lar da, merhum Necmettin Erbakan Hocamız dile getirmişti. Külünk de o yıllarda, “Akıncı gençler” arasında yer aldığından, liderlerinin bu çıkışından haberdar olup, gümümüzde de gündem getiriyor. 

***

Peki, Külünk’e sormak lazım: “Büyük Ortadoğu Projesi” ve bunun günümüzdeki “eş başkanı”, bu planın neresinde? Açıklamak gerekir.

***

Şimdi sırada kendi iç hesaplaşmalar var: Türkiye’de Siyasal İslamcılık ya da Siyasal Muhafazakârlık adı altında; Yerlilik, vatanseverlik, bağımsızlık, devletin bekası, Anadolu irfanı gibi kadim değerleri tasfiye ettirip paganlaşmanın yolunu açmak isteyen; “Ümmet” gibi kutsal bir kavramın, “Dindarlık” gibi kutlu kavramın arkasına saklanarak bu ülkeyi emperyalizme teslim etmeye çalışan aklı tespit edip ve elemanları ile yüzleşmeden ve Müslüman mahallesinde salyangoz satıp salyangozluğu da saklayan bu zihniyetle hesaplaşmadan, Türkiye bağımsızlık mücadelesinde ne zirveye ulaşabilir, ne de mesafe kat edebilir. 

***

Son söz; Türkiye’nin kaderiyle oynamaya çalışan, içeride ve dışarıda aynı merkezden yönlendirilen bu yapılar; Sadece bir siyasi mesele değil, doğrudan milletin ve devletin bekasıyla ve hatta insanlığın umudu olan Türk milletinin evrensel sorumluluğuyla ilgilidir. Gereken açık duruş, açık mücadele ve açık hesaplaşmadır. Gerisi sadece oyalamadır” ifadelerini kullandı.

***

Bakalım, bu hesaplaşmadan kim galip çıkacak. Yoksa, “Pirus zafere” mi dönüşecek? Göreceğiz. Bu “hesaplaşmanın” içerisinde, asla, hukuk devletine inanan, demokratik, laik Cumhuriyeti’e bağlı olanlar asla olmayacak. “Ne haliniz varsa, görün!”, diyeceğiz.

***

2002’de verilen “geniş cephe” desteği, bir kez daha asla olmayacak. Hukuk devletine, laik Cumhuriyete ve demokrasiye bağlı bizler; “Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya” devam edeceğiz.