KADİR DAYIOĞLU

Tarih: 13.04.2025 12:26

ABDUL BEŞİ…

Facebook Twitter Linked-in

“Abdul beşi”, “aprıl beşin” Kayserili’cesi… Yani, galat. “Galatı meşhur lugatı fasihten evladır!” derler. Ne demek? “Yaygın bilinen yanlış, doğrudan daha iyidir”. Burada önemli olan meramın anlatılabilmesi. 

***

Evet. Bu yıl “Abul beşi” erken geldi, sanki acelesi varmış gibi, kırdı geçirdi badem, erik, kayısıları… Karadeniz’de fındığı, Malatya’da kayısıyı yerle bir etmiş; seraları ve narenciyeyi don vurmuş. Hava raporuna bakarsanız bugün ve yarın da kar ve yağmur var. Bakalım elma ve kiraz/vişne ne olacak?

***

Hububata ne oldu? Cevizler ne durumda? Bilemiyorum… Bunları da Fikret Kahraman ve Hüseyin Cömert hocalarıma soralım. Kahraman, iki yüz dönüme yakın arazisi olan buğday üreticisi, küçük ölçekli de olsa, toprak ağası; Cömert ise, müthiş doğa gözlemcisi, ceviz üzerine uzman. 

***

Ayrıca, Cömert’in, kaderine terk edilmiş bahçesi var Gesi Vekse’de…  Şöyle ağaca bir baktı mı, halinden anlar; “Kadir ağa, bu yılda ceviz yok!”, der. Zaten Vekse’de de bir imam ve üç beş cemaatten başka kimse kalmamış. 

*** 

Tabii, bu soğuklar, sadece sebze ve meyveyi vursa iyi. Başta Cömert olmak üzere, “Kıvılcım Akademi” mensuplarını da dışarı çıkamaz etti. Evlere hapsolduk adeta… Nasıl çıkalım, “Ömrümüzün son baharında, bir de don yemek var!”

***

Sanırım, bizler ve torunlarımız görmez ama bu coğrafyada meyve yetişmez olacak, ağacı da işe yaramayacak, olanlar da baltalık/sobalık olacak. Her halde, doğada, “doğal seleksiyon” böyle bir şey, olsa gerek. 

***

Oysa, 18/23 Nisan’da beklenirdi bu soğuklar. Bununla kalsa iyi, arkasından da “illâ 15”i sıra bekliyordu, sanki, “Abdul beşinden “ kaçanları vurmak için…

***

Durun daha bitmez, “sayılı günler!”. Bu sefer “Mayıs dokuzu” sırada… Yani, 19 Mayıs’a denk gelen günler… Ondan sonra, toprak ısınmaya başlar. Bunu da “çıplak kıçınızı toprağa koyarak” anlar; artık, domates, biber, fasulye ekip/dikebilirsiniz.

***

Dostlar, gün dönümü yani 21 Haziran gelmeden bu coğrafyaya yaz gelmez. Bu döngü devam eder, asırlarıdır… Ama döngünün ilk ve son baharı ortadan kaldırmaya başladığını unutmayın. Ozanın dediği gibi; “yazımızı kışa çeviriyor!”, “Ağustosta suya girsen balta kesmez buz” oluyor artık.

***

Rahmetli peder, gün dönmeden (21 Haziran) mest lastiği çıkartmazdı. Tabii, bağa da göçülmezdi. Öyle ya, taş duvarlı, toprak damlı, toprak zeminli, bir örtmesi, bir mutfağının olduğu, Hoca Nasrettin’in türbesine benzeyen bağ evlerine, ne diye erken göçülsün ki?

***

Şimdi, muntazam evler yapıldığından, az da olsa insan kışlarda oturuyor, Mayıs dedi mi bağa göçler başlıyor. Anlayacağınız, “tosbağların”, “tilkilerin” yurt edindiği bağlar kıymete bindi. Bir karışı, “Şam toprağı” oldu…

***

Gönül Yazar, bir tarihte konser için Kayseri’ye gelmiş. Yazar’ı ilk defa gören Kayserili zengin; “Kadın açlıktan hozan bağın tilkisine dönmüş!”, demiş. Öyle ya, onlar; “Şıhaslanın somunu” gibi hatunlara alışmışlar. O nedenle, zayıf, cılız kuru insanlara; “Hozan bağın tilkisi gibi olmuş!”, derler. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —