KADİR DAYIOĞLU


“ABDUL BEŞİ…”

Evet… “Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık!”. Gelin, bu güzel hüzzamı, hep birlikte meşk edelim…


“Abdul beşi”, bir yerel ifade… Herhalde, “April 5”den bozma… Yani, “galat”“Anam babam hesabına” göre, bugünlere denk gelir… 

Ne demiş büyüklerimiz: “Galat-ı meşhur luğat-ı fasihten evladır!” Biz de buna uyarak, “Abdul beşi” diyoruz…

***

Hatırlarsanız, çocukluğumuzdan beri 23 Nisan yağışlı geçer… Bazen de soğuk yapar… Yapınca da “kırıp geçirir” ortalığı… Şöyle bir ağız tadı ile erik, kayısı, badem gibi erken uyanan meyveleri yiyemezsiniz… 

***

Anlaşılan, bu yıl böyle olmayacak, bir de “ille on beşini” yani 6 Mayıs Hıdırellez’i de bir atlatırsak, şöyle bir ağız tadı ile meyve yiyebileceğiz. Öyle, hemen sevinmeyin, havalar iyi gidiyor, diye. Doğanın daha ne tuzakları var, neler. 

***

Boşuna dememiş yine büyüklerimiz; “Kork Abdulun beşinden camızı ayırır eşinden!”Demem o ki, bu yıl öyle olmadı. İnşallah gözüm değmez. Allah, “kem gözlerden saklasın!”. Kim “kem gözlüler?” Onlar kendilerini bilir. Bizim Kıvılcım Akademi mensupları da…

***

Mevsim normallerinden geçiyoruz… Anormal bir şey yok. Ama her an kar da beklenir. Kar gelirse hiç şaşırmayın. Nitekim, yıllar öncesi, “Bir Mayıs” günü, HisarcıkTaşçıoğlu gediğinde, merhum Nuri Bahçecioğlu’nun bağında mangal yakıp“çalıp-çığırırken”, lapa lapa kar yağmıştı… Bir karış olmuş, bahar çiçeklerinin üstü kapanmıştı… Araçlarımız ana yola park etmiştik. 

***

Yine yıllar öncesi, bugünlerde, dışarıda lapa lapa kar yağarken, bizim bağdayız. Sobayı yaktık… Manzara çok güzel… Merhum Mustafa Bozyel (Amca); “Dayı, gel sana pek duymadığın bir eser okuyayım”, dedi. Udu eline aldı, o muhteşem ses ve yorumu ile Uşak, “Gitme gidenim gitme / Boyu fidanın gitme / Ellerin üçer beşer / Aslan yârim hoyda / Benim fidanım gitme’yi okudu… 

***

İlk defa bunu “Amca”dan dinlemiştim… Nice sonraları, büyük usta Rıza Rit’in arşivlerdeki kaydından… Başka da, güzel okuyanarastlamadım, doğrusu… 

***

Yine büyüklerimiz derdi; “Gün dönmeden (21 Haziran) yaz gelmez bu topraklara!” O nedenle, rahmetli peder gün dönümüne kadar “mest lastiğini” çıkartmazdı ayağından… Demem o ki, Haziran sonuna kadar, sırtımız ısınmaz… Yaz da “iki ay sürer”; ondan sonra “fireze bas, kara bas!”… Gelir kış… 

***

Gidişat, Veliye Yakut’un dizlerinde belirtiği gibi değil… Yazla kış birleşti artık… Arada ne hazan kaldı ve ne de bahar… Merhum Avni Anıl’ın, Acem Kürdi makamında bestelediği, şarkıyı birlikte okuyalım; “Baharla hazan birleşemez ortada yaz var/Sen baharında çiçeklen, ben hazanımda solayım sevgili yâr”

***

Aslında dua edelim, her yılımız hep bahar gibi geçsin… Nazım Hikmet’in dediği gibi: “Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz... “Hem de çok yakın… 

***

Yazımızda, “meşk” olunca, Bekir Ünlüataer’e de bir parantez açacağım. Bekir’i çok severiz ailece… Yıllar önce, ilk solo yaptığı günlerde, “bu oğlan olur!”, notu vermiştik… Acizane, “olacak çocuğu bezinden”, az çok anlarız… Hele hele konu müzik olunca… Eeee… Merhum “Münir babayı”, hem de canlı dinleyen nesle mensubuz…

***

Ünlüataer, son kuşağın önemli yorumcularından; önemli seslerinden… Gelenek ile günümüzü çok güzel harman ediyor… Belli ki, iyi bir eğitim almış… “Eğinli” olması nedeniyle olsa gerek, iyi bir “gırtlağa” sahip… Urfa-Harput-Erzurum hattı hep öyledir… Güzel gazel; güzel kaside okuyor belli ki dini musikiye de vakıf. Öyle ya; “tekke/dini” musiki olmadan, diğeri olmuyor…

***

Bekir’i, ilk defa, canlı olarak, İstanbul Bostancı gösteri merkezinde, “Alaturka Beste Yarışması” finalinde dinlemiştik, eşim Kamuran ve büyük kızım eczacı Didem ile birlikte… Bizim bücürlerden Sezer de vardı… Sanırım Sercan doğmamıştı… 

***

Hiç unutmam, bir Ramazan günüydü… Birinci olan, Zekai Tunca’nın “Aşka merakım ezelden”hicazını okumuştu… Eser birinci seçilmişti. Hocamız Tevfik Soyata da bir eseri ile katılmıştı yarışmaya.

***

Vallahi, bu kadar “sözden” sonra, merhum Alaeddin Yavaşça hocamızın, Cahit Sıtkı’nın dizelerinden bestelediği; “Bu tatsız akşam saatinde…”Segâh’ını, dinleyelim Ünlüataer’den… Bu şarkıyı, Bekir’in “CD”sinden dinlediğimde, ilk tepkim, “olamaz böyle bir şey!”, demiştim… 

***

Bekir’in çok güzel udi ve gitarist Fatih Ahıskalı ile yaptığı, “Eşref Vakti” seyrine doyamadığımız nefis bir yapımdı. Ama maalesef devam etmedi… Güzel bir ikili oluşturmuşlardı… Hele hele harika bir orkestra vardı…

***

Evet… “Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık!”. Gelin, bu güzel hüzzamı, hep birlikte meşk edelim…