“Helallik istemek ya da almak!” kültürümüzde var, sık sık kullanırız da… Tabii, Tayyip Bey’in de böyle bir şeyi isteme hakkı var… Bizimkisi, sınırlı sayıdaki bir insan kümesini kapsasa da onunkisi, seksen milyon vatandaşı ve gelecek nesilleri de ilgilendiriyor.
O nedenle işi biraz zor. Mesela, “aç kalmış”, “işini gücünü kaybetmiş” geriye dönüşü olmayan bir yola girmiş birisi nasıl davranır? Taktir sizin…
Öyle ya bu ülkeyi yirmi yıldır yönetiyorlar, kendisinden önceki ve “bizden önce bir şey yoktu!” denilen seksen yılın 2,5-3 katı yani 2,5-3,0 trilyon dolara “kamu kaynağı” kullandılar. Beğenilmeyen dönemde yapılan kamu varlıklarının satışından 70 milyar dolara yakın gelir elde ettiler. Elektrik dağıtım şebekelerinin (TEDAŞ) ortalama 20 yıl kira karşılığı 15 milyara dolara yakın para aldılar.
Yine bu süreçte, 500 milyar doların üzerinde faiz ödendi, 600 milyar dolara yakın “cari açık” verildi. İhracatımızın iki katı ithalat yapıldı. Peki, bu para ile yani kamu kaynağı ile 20 yılda ne yapıldı? Gelir dağılımı düzelmedi; “varlık dağıtımı” ise yer değiştirdi.
Bunun hesabı verilmeden, neyin “helalliği” verilecek ya da alınacak, anlamakta zorlanıyorum. Helalleşenlere karışmam. Kendi bilecekleri şey… Ama vergi veren birisi olarak, vergimin nasıl kullanıldığını bilmek istiyorum. Benim bildiğim, demokrasilerde, helalleşme yeri sandık? Tayyip Bey sandıktan çıkarsa, mesele yok… Çoğunluğun helalliğini almış demektir.
Evet… Bu kamu kaynağı ile ne yaptılar? Bu sorunun yanıtına göre helallik veririm ya da vermem. Yani, sandıkta siyasal tercihimi ona göre yaparım.
***
Mesela, beğenilmeyen seksen yılda, kamu kaynakları ile yapılan 100 baba yatırımı bir çırpıda sayarım, yirmi yılda kamu kaynakları ile yapılan 10 baba yatırımı saysınlar şapkamı çıkartayım.
***
Hatırlayın, sık sık tekrarlanan, “2023 Hedefleri” vardı. Şimdi unutuldu; isterseniz anımsatalım:
- Kişi başına gelirimiz, 25 bin dolar olacaktı.
- “İlk 10” ekonomi arasına girecektik.
- Ulusal gelirimiz 2 trilyon dolar olacaktı.
- İhracatımız 500 milyar dolar’ı; Elektrik üretimimiz, 500 milyar kWh’i bulacaktı.
- Büyümemiz ortalama yüzde 7, enflasyon ve işsizlik yüzde 5’in altına düşecekti.
***
Hatırladınız, değil mi? Gelinen noktada bazı temel ekonomik değerleri vermeye devam edelim:
- Gelir dağılımı ve bunun ölçüsü olan “gini katsayısı” düzelecekti.
- “Her türlü kötülüğün anası faiz!”, sıfırlanacaktı.
- Hanehalkı borcu, 2002 yılında 6,7 milyar TL iken 2020 sonunda 800 milyar liraya ve brüt dış stoku 500 milyar dolara ulaştı. Dış borç, GSYH’nın yüzde 70’i kadar, neredeyse…
***
Gelelim; “2002 Parti Programı”nda geçen bazı vaatlere: “3Y” yani “yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar” kalkacak. Türkiye eski Türkiye olmayacaktı. Tabii, eski Türkiye’nin simgesi “mafya” yok edilecekti.
***
Yargısız infaz olmayacak, hukuk, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti egemen kılınacaktı. Kimse kendisini; savcı ve yargıç yerine koymayacaktı. Yargı gücü bağımsız olacaktı.
***
… Ve nihayet; Basın özgür olacak; “majestelerin gazetesi” ya da “Pravda/İzvestia” ya da “Yarı resmi el Ahram Gazetesi” olmayacaktı. Bunları ben demiyorum, “AK Parti 2002 Parti Programı” böyle yazıyordu. Gazete isimlerini ben ilave ettim… Programda geçmez bunlar. Tabii, 20 yıl sonra hangi noktadayız, taktir sizlerin.
***
“Ümmet” derken, kastedilen “küme elemanları” hiç somutlaşmadı. “İki ayyaş”ın kimler olduğu hiç açıklığa kavuşmadı. Bir AK Parti üst yöneticisin, CNN’de ki bir tartışmada (11/06/2020); “…Bir tarafta darbeci Kemalist gelenek vardı, bir tarafta da FETÖ vardı. Bunları birbirine kırdırmak suretiyle yol almak mecburiyetinde kaldık. Mesele budur" ifadesi de…
Bu laf üzerine bu zatı istifa etti görevinden. Toplumun havasını aldılar; şimdi ise iadeyi itibar gördü. Üst düzey bir göreve tekrar geldi.
***
Buraya kadar verdiğimiz, ‘makro ekonomik dengeler’in; siyasi, sosyal ve hukuki alanda ne halde olduğumuz bilmeden, şahsen ben, nasıl “helalleşeceğim” ki? Bunları da açıklamasını beklerdim Sayın Erdoğan’dan, “helalleşme” teklif ederken… (Devam Edecek)