Kadın dünyanın her yerinde kadındır.
Annedir, zariftir, şefkat doludur, sevgisi her şeye bedeldir.
8 Mart Dünya Kadınlar günü her yıl çeşitli etkinlikler, söyleşiler ve kadın programlarıyla kutlanır.
Süslü sözler, kadını yücelten etkileyici davranışlar, yok “kadınlar baş tacımız”, yok “kadınlara uzanan eller kırılsın” derken bir 8 Mart Dünya kadınlar günü, sadece o gün için(yarın)cumartesi günü bir kez daha kutlanacak…
Kadınlara karşı uygulanan şiddet konusunda sadece o an için herkesin ağız birliği yaptığı klişe sözler yükselecek dört bir taraftan.
“Kadına uzanan eller kırılsın”, “bunları yapan cezasız kalmayacak”, “en ağır cezayla cezalandırılacaklar, vs. vs.”
Ondan sonra ne mi olacak?
-Kadın haklarıyla ilgili kanunlarımız var, ama bu kanunları hiçe sayan bir kocası vardır, yobazdır, canidir. Şiddete meyillidir.
-Hala bitmeyen töre baskısı vardır, mahalle baskısı da vardır ki, namus bekçiliği yaparlar adeta.
Bu baskılar için yaptırımlar olmadığı süre içinde yukarıda saydığımız süslü klişe sözleri her gün söyleseniz ne değişir?!...
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ…
Hatırlarsınız Türkiye 2021 yılında Cumhurbaşkanı kararıyla, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinden çıkıldı.
Bir gecede İstanbul sözleşmesini fesh etmenizle, söylediğiniz süslü klişe sözler hiçbir biriyle bağdaşmıyor, bunun bilincinde olarak, ülkemizde kadının güvenliği hiç yok anlamındadır.
Buna bağlı olarak;
6284 sayılı kanun “Şiddete ve ev içi şiddete maruz kalan veya maruz kalma tehlikesindeki kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarının korunması ve şiddeti önlemek için alınacak tedbirleri düzenleyen kanundur.”
Dolayısıyla İstanbul sözleşmesinden çıkılarak 6284 sayılı kanunun da etkisiz kalacağına tepkiler çığ gibi büyümüştü.
Geçtiğimiz yaz aylarında Akpli meclis üyesinin “öldüren kadar, ölen de suçludur.”sözü 6284 sayılı kanunun hükmünün kalmadığını da göstermiş oldu. Suçlu da olsa ölümü hak etmiş gözüyle bakılması ne kadar acı bir durum.
Dünya’da medeni ülkeler Kadın-Erkek eşitliği ve saygı-sevgi çerçevesinde birbirlerine destek olarak ulu önder Atatürk’ün de bizlere hedef olarak gösterdiği muassır medeniyetler seviyesine koşarken, bizim halen bu ülkede uğraştığımız şeylere bakar mısınız?
NEREDE İSE HERGÜN
BİR KADIN CİNAYETİ…
Bakınız “2024 yılında 394 kadın cinayeti ve 258 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiştir. Bu sayı veri tutulmaya başlandığından bu yana ulaşılan en yüksek sayı olmuş.”
Yıl 2025 uzay çağındayız, hayatımıza dünyayı dönüştüren yapay zeka girdi artık.
Ama biz hala sesini çıkartan kadının öldürülmesine çözüm bulamadık…
“Öldüren kadar, ölende suçludur!” diyerek ortalıkta gezen gericilerle uğraşıyoruz.
AKP İstanbul İl başkanı Ayşe Keşir devrim niteliğinde düzenlemeler yaptıklarını belirterek “2024 yılında AKP iktidarında “kadın-erkek eşittir” hükmü ilk kez o zaman anayasaya girdi dedi.
Anayasada olan insan haklarının hangi birini yerine getiriyorsunuz ki, eşitlik ilkesini yerine getiresiniz.
AKP İstanbul İl başkanı Ayşe Keşir’e bir hatırlatma yapalım.
“Mustafa Kemal Atatürk, 1926 yılında Türk Medeni Kanunu'nu kabul ettirerek, Türk kadınlarının hukuki statülerini kökten değiştirdi. Bu kanunla birlikte, kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip oldu. Miras, mülkiyet, velayet hakkı, evlenme, boşanma, mahkemelerde tanıklık hakkı gibi konularda kadınlar ve erkekler arasındaki hukuki eşitsizlik ortadan kaldırıldı. Tek kadınla evli olma ilkesi kabul edildi. Evlenme yaşı olarak kızların 18 yaşını bitirmiş olmaları şartı getirildi, evlenecek olan kadın asla zorla evlendirilmeyecek, evlenmeye ait rızasını bizzat memura söyleyecek şeklinde kurallar getirilerek, evlenme akdinin resmî nikâhla belediyelerde ve şahitler önünde gerçekleştirilmesi şartı getirildi. Erkeğin kadını istediği zaman boşama hakkını kaldırıp yerine erkek ve kadın eşit şekilde ancak dava açarak ve belli sebeplerde boşanabilir maddesi koyuldu. Bu adımlar, Türk kadınlarının özgürlük ve bağımsızlıklarını artırdı.”
Ülkemizde kadınları Cumhuriyet’e geçişle birlikte yeni haklara kavuşmuştur.
Bir çok Avrupa ülkelerinden önce Türkiye’de 1934 yılında kadına seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.
Bu haklar şu anki hükümet tarafından verilmiş haklar değil, bunlar Atatürk döneminde yasalaşmış, anayasamızda olan kanunlardır…
Unutulmasın ki M. Kemal ATATÜRK her konuda olduğu gibi kadınlar konusunda da hassasiyetin her defasında belirtmiştir.
“Ey Kahraman Türk Kadını sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” M. Kemal ATATÜRK