Yarın, 21 Aralık… En kısa gündüz, en uzun gece, yaşanacak… Sonra, günler uzamaya başlayacak. Bu bir doğa yasası. “Sünnetullah” da diyebilirsiniz. Ne derseniz deyin, bu döngü devam edecek, bizim galaksimiz yok olan kadar.
***
Aşağıda ki bilgileri; www.aysebayvas.com.tr’den aldım. İlki çok bilinir ama ikincisini, sizi bilmem ama ben ilk defa duydum.
***
Önce bir açıklama vereyim sonra, şiirlere geçeceğim. Farsça, en uzun gece anlamına gelen, “Şeb-i Yelda”, İran’da coşku ile kutlanırmış. Bölgelere göre değişiklikler gösterse de kutlamalarda, ailenin en büyüğünün evinde toplanılır, başta karpuz ve nar olmak üzere hemen her tür yiyecek hazırlanır, sabah güneşin doğuşuna şahit olana kadar bu ritüel devam eder.
***
Bu kutlamada amaç bir taraftan en uzun gecenin karanlığında gelecek kötülükleri engellemek, diğer taraftan da güneşin doğuşuna şahit olarak kötülüklerin bitimine şahit olmaktır. Kötülük tanrısı Ehrimen uzun gecelerde kötülüklerine devam eder. Şiddetli soğuklar da bu tanrının işidir. Bu nedenle kutlamalar sırasında ateşler yakılarak Ehrimen’e bir başkaldırı gösterilir.”
***
Tabii, bu anmalar, şaman dönemden kalma adetler. Bugünün İran’ında nasıl kutlanıyor, bilmiyorum. Ama halk kutlayabilir… Ülkemiz de dahil, dünyanın her yerinde halklar, şaman dönemlerin adetlerini, hâlâ kutlar. Gelelim beyitlere.
***
İlki şair Sabit’ten, çok bilinir;
“Şeb-i Yeldâ’yı müneccimle muvakkit ne bilir
Müptela-i gama sor kim geceler kaç saat”
(En uzun geceyi müneccim ve muvakkit ne bilir, gecelerin kaç saat olduğunu keder bağımlılarına, aşıklara, sor.)
***
Bir not düşeyim: “17. Yüzyılın önemli şairlerinden Sâbit’in divanında böyle bir beyit yok ama ona atfediliyor”muş.
***
Yeni duyduğum ise şu: 15 yy.'da yaşamış Osmanlı tarihçi ve şair Behiştî’ye kulak verelim:
“Yılda bir olur şeb-i yeldâ velî ey subh-ruh
Âlem-i hecrin inen çokdur şeb-i yeldâları”
(Ey sevgili, yılda bir kez en uzun gece olur ama senden ayrı geçen zamanların şeb-i yeldâsı çoktur.)
***
Evet. Soğuk, sıkıntılı geçen şu günlerde, sizleri, şiirle, biraz ısıtmak istedim. Diyeceksiniz ki, uzun geceler zor geçiyor, peki, kısa gündüzler çok mu kolay geçiyor?
***
Uzun geceler zor geçiyor ama gündüzler de öyle… Ah ile vah ile geçti bir ömrümüz. Osman Nihat’ın hüzzamında dediği gibi; “Seyre daldık gonce-i handânı bir ömür bitti!”
***
“Anlatılmaz bin dert ile geçiyor çileli ömrüm” ya da “Bitmez, tükenmez bir dert ömür diyorlar buna”, dizlerinde anlatıldığı gibi.
***
İlkinin beste ve güftesi Erdoğan Yıldızel’e ait. Hicaz makamında… İkincisi, Selahattin İçli bestesi… Güfte Selim Aru’ya ait. Kürdili hicazkar makamında… İkisi de fasılların vazgeçilmez eserleri.
***
Madem bercesteler söz konusu, yine onlarla devam edelim:
***
"Bende yok sabr-u sükûn, sende vefadan zerre
İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kere" (Nabi)
***
“Mecnûn ile bir mektebi-i aşk içre okurduk
Ben mushafı hatmettim, o ve’l-Leyl'de kaldı” (Fuzuli)
***
Dostlar, asla umudunuzu kesmeyin. “Enseyi karatmayın!”. Dünya hiçbir zaman geriye itmez… Uzun geceler de gelip geçer. Şunun şurasında, bahar ne kaldı ki?