Tarih dersi verecek değilim, merak edenler tarih sayfalarını karıştırarak öğrenir. Ben yüzeysel geçip Cumhuriyet’e gelmek istiyorum.
Yıl 1971 ve Selçuklu hükümdarı, büyük komutanı Alp Aslan’ın komutasındaki Selçuklu ordusu Anadolu topraklarına girer.
Girerken de önüne dev bir ordu ile çıkan Bizans İmparatoru Romen Diyajen’i yenerek girer. Tarih 26 Ağustos 1071’dir…
Artık Anadolu toprakları, Türklerin hâkimiyeti altına girmeye başlamıştır.
Yıllar, Selçuklu yönetimi ile geçerken, Osman Gazi, Bizans'a karşı genişleme politikasını uygulayarak, İnegöl, Karacahisar ve Yarhisar'ı ele geçirdi ve bölgenin mühim merkezlerinden olan Bilecik'i alarak, burayı beyliğin merkezi yaptı tarihler 1299 yılını gösteriyordu. Bu tarih “Osmanlı Devleti”nin kuruluş tarihi olarak kabul edilir.
Daha sonra da gerek Avrupa içlerine doğru, gerekse Ortadoğu’da “İmparatorluk” seviyesinde devlet haline gelir.
Elbette bu kadar genişleme ve zaman içinde yönetimsel olumsuzluklar nedeniyle İmparatorluk küçülmeye başlar, sonuçta da Anadolu, başta İstanbul olmak üzere, İzmir, Antalya, Güneydoğu’da Fransızlar işgal eder ederler ve Türk toplumunu Orta Anadolu bölgesine sıkıştırırlar.
İşte gerçek “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin” tarihi bu noktada başlar.
Kolay değildir bölünmek ve parçalara ayrılmak istenen Anadolu topraklarını yabancı devletlerin elinden kurtarmak.
Okul çağlarından beri kafasında Cumhuriyeti Kurmaya, özgür bir ülkeyi, özgür bir toplum oluşturma hayali olan Gazi Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a ayak bastığında bilir ki, bu olağanüstü çabanın olmazsa olmazı, toplumun tümünün desteğini yanında bulundurmaktır.
Amasya, Erzurum ve Sivas’ta topladığı kongreler ile düşüncelerini anlatır, toplumun güvenini kazanır ve Ankara’ya gelir.
Ankara, Anadolu’nun ortasında bir yerdir.
İlk iş olarak 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM’sini toplar.
Amacı, tüm kararları milletin temsilcileri ile birlikte vermek ve vatanı kurtarmaya yönelik atılımları yapmaktır.
Bu tarihte de gerek İstanbul’daki Padişahlık yönetimi, gerekse onun suyunda gidenler, harekete karşı çıkarlar. Milli mücadele içinde yer alan bazıları bile, tek başımıza başarılı olamayacağımızdan söz ederek “başka bir ülkenin koruması altında girmeyi önerecek kadar bilinçsizdirler ve olayın gidişatından haberleri yoktur, kavrayamamaktadırlar.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, etrafına topladığı cesur ve bir o kadar da kurmay subayları ile Kurtuluş Savaşı’na hazırlanır.
Toplumun desteği tam olmakla birlikte, aynı bugünkü gibi arada çatlak sesler de çıkmaktadır. Ancak o çatlak sesler, yine bugün olduğu gibi, toplumun büyük bir kesiminin Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın etrafında kenetlendiğini göremeyecek kadar kör ve ihanet içindedirler.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, 19 Ağustos 1922 tarihinde Ankara'dan Akşehir'e giderek 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı Türk ordusuna taarruz emrini verdi.
“Ordular… İlk hedefiniz Akdeniz, ileri…”
(Bazı yobaz ve cahiller, Gazi Paşa’nın “İlk Hedefiniz Akdeniz ileri” dediğinden yola çıkarak, coğrafyayı karıştırdığından söz edecek kadar bilgisizdirler. Çünkü o emir, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh, bütün vatandır” sözünün bir başka karşılığıdır.)
Verilen bu emirle harekete geçen ordularımız, 30 Ağustos 1922 tarihinde kesin zafere ulaşır, 9 Eylül tarihinde de İzmir’e girerek zaferi perçinler.
Elbette bu süreç çok kolay geçmemiştir.
Binlerce şehit verilmiş, Anadolu toprağı şehit kanları ile sulanmıştır.
Ardından İstanbul’u işgal eden işgal güçleri de İstanbul’u terk etmiş, Konstantinopolis İstanbul olmuştur.
Arkamızda 101 yılı geride bırakırken, 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, niteliklerini, bayrağını, dilini, başkentini korumak ve göğsümüzü bütün ihanet cephelerine rağmen Atatürk ilkeleri doğrultusunda korumak görevimizdir.
Umulan odur ki, bu gerçeği görmeyenlerin de gözlerini dört açarak görmeleri, akıl dışı söylemler ve eylemler içinde olmamalarıdır.
CUMHURYET BAYRAMIMIZ, ULUSUMUZA KUTLU OLSUN.
Rahmetli İsmet İnönü’nün küstah bir mektuba verdiği cevapta olduğu gibi, "Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini bulur."
Ülkeyi bölüp parçalamak, rejimi değiştirmek isteyenlere rağmen, bizim inancımız budur…
EVET, 101 YILI GERİDE BIRAKTIK, ÜSTELİK BÜTÜN OLUMSUZLUKLARA GÖĞÜS GEREREK…
29 EKİM 2024