KADİR DAYIOĞLU


TALAS MUSİKİ CEMİYETİ

Unutmayın; “Aşk olmadan meşk olmuyor!” Bu vesile ile, bu çalışmanın önünü açan başta Başkanımız Mustafa Yalçın olmak üzere, Talas Belediyesi’nden emeği geçenleri kutluyorum. Çok güzel bir hizmete yol verdiniz. Üstadımız Soyata’ya da selamlarımı iletiyorum.


Pandemi aile, arkadaş, dost, ahbap ilişkilerini de olumsuz etkiledi, ticari hayat kadar… Tabii, etkisi sadece bunlarla sınırlı kalmadı. Sanat ve edebiyat alanını da dumura uğrattı. İnsanlar ne yapsın; sağda-solda; önde-arkada “covid virüsü” arar oldu. Adeta, “mermi manyağı” gibi, “virüs manyağı” oldu…

Pandemi başlarında, Talas’ın değerli Başkanı Mustafa Yalçın’ın teşviki ile Talas Musiki Cemiyet’i kuruldu. Musiki çalışmalarının başına da tamburi, bestekâr, hemşerimiz Tevfik Soyata’yı getirdi. Çok yerinde bir tercih. Başkanı kutlamak isterim.

Amma laik “covid-19” çalışmaları sekte vurdu. Benim gibi çoğu insan, çalışmalara katılamıyor. Hele hele bizim yaşlı kuşak, iyice tedirgin oluyor. Buna rağmen Tevfik Hoca, çalışmalarını sürdürüyor, şevkle.

Geçenlerde bir telefon görüşmesi yaptık. Katılmam için ısrar etti... Mazeretimi bildirdim. Kabul gördü… Mazeretim de “covid”. Öyle ya, yaş da ilerledi ayrıca; kalp-damar sıkıntısı da var… Hocamıza, neler geçtiklerini sordum… Çok güzel, çok sevilen, dinlerken ve okurken insanı rahatlatan hicaz makamından eserlermiş. Bir de buna, Yunus Emre yılı nedeniyle, ilahiler de eklenmiş.

***

Hocamızın klasik, neo klasik, günümüz eserlerine olan vukufiyeti takdirlerin ötesinde. Şahsen ben takdir edemem…  Tasavvuf ve tekke musikisine de oldukça vakıf. Çok güzel besteleri de var… Tabii, tambura hâkimiyeti, söylemek haddime değil, tartışılmaz. İnşallah, “covit” stresi biraz azalır da, daha etkin, daha verimli çalışmalara sahne olur Cemiyet.

***

Bunu şunun için yazdım… Soyata Hocamız, bizim için bir değer ve şehrimiz için de bir şans. Ondan çok öğreneceğimiz var… Bilenler için de bir “akademya” görevi yapabilir Cemiyet…

***

Telefon görüşmemizde Hocamız, hicaz eserleri saydı. Aklımda kaldığı kadarıyla, ustaca seçilen eserleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

***

Hicaz fasıllarının baş tacı peşrevlerinden Hacı Faik Beyin abisi, Neyzen Salim Bey’in (Üsküdarlı, 1829?-1885) eseri ile başlıyormuş meşk. Biliyorsunuz bir de çok sık geçilen tamburi, bestekâr Refik Fersan’ın (1893-1865) hicaz peşrevi de ünlü. Mevlevi Neyzen Aziz Dede’nin (1840-1905), özellikle dini eserler geçilirken icra edilen Hicaz Peşrevi’ni de unutmayalım.

***

Peşrevden sonra, çok bilinen, çok sevilen, Ermeni vatandaşımız Bimen Şen’in (Dergazaryan, 1873-1943); “Firkatin aldı bütün neşve-i tâbım bu gece” eseri geçiliyor. Bilirsiniz, Bimen Efendi çok güçlü bestekarlığı yanında iyi bir hanende. Derler ki; “Bimen Efendi’nin eserlerini çıkın, fasıl musikimiz öksüz kalır!”

***

Sırada yine Bimen Efendi’nin; “Yıllar ne çabuk geçti o günler arasından”, eseri var. Musevi vatandaşımız Mısırlı Udi İbrahim Efendi’nin (Avram Levi, 1879-1948)   hicazı olmazsa olmaz; “Solsan da sararsan yine gül pembe dehensin” Sırada; “Kederden mi neden bilmem sararmış rengi ruhsarın” var. Bu da Nasibin Mehmet Yürü’ye (1882-1953) ait.

***

Tabii Yesari Asım Arsoy’a (1896-1992) ait; “Sazlar çalınır Çamlıca’nın bahçelerinde” şarkısının geçilmediği hicaz fazlı olmaz. Bir de arada okunan bir gazel var. Bunu, merhum Kani Bey’den (Karaca) (1930-2004) “rû be rû” dinlemiştim. Bir de Allah sağlıklı ömür versin, Mustafa Sağyaşar (1932- ) güzel okur ara gazeli.

***

Tabii, son gazelhanlardan serhânende Nurettin Çelik’i de dinlemeyi unutmayın. Çelik, gençlik yıllarında geçilen fasıllar için şöyle bir not düşüyor: “Birinci beste, ikinci beste, ağır semai, yürük semaiyi muhakkak okumak gerekirdi. Sonra ağır aksaklara girilir. Beş – altı tane ağır aksak okunurdu.” Bu da iki-üç saat sürer. Günümüzde zaman kısıtlı olduğundan repertuar daha da kısıtlandı. Birinci, ikinci besteler pek geçilmez. Bazı fasıllarda, maalesef, “peçeteye yazılan” eserler isteniyor.

***

Sıra geldi, sermüezzin, Dede Efendi’nin (1778-1846)  kızı tarafından torunu, muhayyerkürdi makamı tertipçisi, büyük bestekar, Rifat Bey’e (1820-1888). Haddime değil, büyük şarkı bestekârı Hacı Arif Bey’den iç de aşağı kalmaz Rifat Bey

***

Meşkte Rifat Bey’in hicaz geçilmiş: “Niçin bülbül figan eyler / Bahar eyyamıdır şimdi”.  Tam bu noktada değerli Hocamıza, haddim olmayarak bir hatırlatma yapacağım: Tabii, Rifat Bey’in “üç gerdanlık” olarak isimlendirilen hicazlarının birisi bu. Tamam… Diğer ikisi de olmadan da hicaz meşki olmaz. Bunlardan ikincisi; “Sislendi heva tarfı çemenzârı nem aldı”, diğeri de “Gülşen-i hüsnüne kimler varıyor”.

***

Dede Efendi diye maruf, “Büyük Dede” de denilen Hammamizade İsmail Dede’ye ait; “Şu karşı ki dağda bir yeşil çadır” ile devam ediyor. Nihayetinde bir Rumeli türküsü var; “Pencere açıldı Bilal oğlan piştov patladı”. Finalde mutlaka; “Erkilet güzeli” de geçilmeli.

***

Bunlara bağlı Yunus Emre ilahileri, solo ve hareketli eserler de repertuarda var. İnanın katılmak istiyorum ama dediğim gibi, “covid”den çekiniyorum. Musiki severleri buraya davet ediyorum.

***

Unutmayın; “Aşk olmadan meşk olmuyor!” Bu vesile ile, bu çalışmanın önünü açan başta Başkanımız Mustafa Yalçın olmak üzere, Talas Belediyesi’nden emeği geçenleri kutluyorum. Çok güzel bir hizmete yol verdiniz. Üstadımız Soyata’ya da selamlarımı iletiyorum.