MUSTAFA CENGİZ


KİM ÖLE, KİM KALA… GAİP MEÇHUL…

Aslında temelde sorun Şeffaflık. Kimse kesin olarak resmi verileri bilmiyor. Devletin bu konuda ketum olması ve ilk günden bu yana ne kadar kişinin hayatını yitirdiğinden tutunda, yaş guruplarına dair veriler, hangi aşıdan ne kadar aşılama yapıldığı ve sığınmacılar dahil uygulanan aşı ile ilgili politikanın ne olduğuna dair bilinmezler kafalardaki soru işaretlerinin daha da artmasına güven bunalımının sürmesine ve medya’nın körüklemesi ile de yaşanan Bilgi Kirliliği sonrasında her gün yepyeni tartışma konularımızın olmasına neden oluyor.


Dünya kritik bir süreçten geçiyor.

Hepimiz misafiriz bu alemde.

Dedelerimizden, babalarımızdan aldığımız mirası en iyi şekilde çocuklarımıza bırakmak adına yüklendiğimiz misyonda sıkıntılarımız sürüyor.

Gerek dış, gerek iç, gerekse de kişisel sorunlar silsilesi ile bir türlü 2000’li yıllar insanlık alemine pek hayırlı gelmedi.

Aslında 2000’li yıllara dair yapılan Milenyum tanımları ile epey şaşalı girmiştik bol sıfırlı yıllara…

Ancak beklenen olmadı.

DÜNYAYI KUŞATTI…

Dünyayı sarıp sarmalayan ve bir türlü dinmek bilmeyen başta savaş ve terör saldırıları hayatını yitiren milyonlar bir yana ardı ardına gelen doğal afetlerle de bir çok insan hayatını yitirdi.

Son yaşanan Pandemi sınavın da milyonu sollayan ölüm rakamlarlı ile herkes tedirgin ve endişeli.

Aşıya rağmen, MMT’ye rağmen bir türlü istenen randıman alınabilmiş değil.

Mart 2000 yılı itibarı ile başlayan ve halen geleceği meçhul Aşı ve Pandemi sürecindeki açmazlar 2. Hatta 3. aşısını olanlar için kapıda 4. ve 5. tur aşılarla ilgili beklentiler bir hayli yüksek.

Turkovac’ı bekleyenler bir yana farklı aşı türleri ile sağlık önlemi alanların da yaşadıkları kaoslar ve Tıp Dünyası’nın bile bu konuda 2’ye bölünmesi işin tuzu biberi adeta.

İlk günden bu yana yapılan tartışmalara yenileri ekleniyor gün geçmesin ki.

EN BÜYÜK SORUN ŞEFFAFLIK…

Aslında temelde sorun Şeffaflık.

Kimse kesin olarak resmi verileri bilmiyor.

Devletin bu konuda ketum olması ve ilk günden bu yana ne kadar kişinin hayatını yitirdiğinden tutunda, yaş guruplarına dair veriler, hangi aşıdan ne kadar aşılama yapıldığı ve sığınmacılar dahil uygulanan aşı ile ilgili politikanın ne olduğuna dair bilinmezler kafalardaki soru işaretlerinin daha da artmasına güven bunalımının sürmesine ve medya’nın körüklemesi ile de yaşanan Bilgi Kirliliği sonrasında her gün yepyeni tartışma konularımızın olmasına neden oluyor.

ERBAKAN’IN SÖYLEDİKLERİ…

Bu arada YRP genel başkanı Fatih Erbakan’ın Aşı ile ilgili Cuma günü ilimizde yaptığı geniş katılımlı basın toplantısında söyledikleri son derece ilginç satır başları içeriyor.

Erbakan’ın söylemlerine dair yazımız yarın inşallah.

Erbakan, “Bu aşıda mRNA aşı teknoloji kullanılıyor. mRNA demek hücre çekirdeğine etki eden demek. Hücre çekirdeğine etki çok ürkütücü sonuçlar doğurur.  Mutasyonlar, sakat doğumlar, kuyruklu insanlar, posta sahip insanların doğumu gibi sonuçlar mümkün. Aşılarda grafen oksit var dedik, bunu kabul etmediler ama biz bunun olduğunu gösterdik. Eksi 50 dereceye muhafaza altında olması gereken aşılar şimdi süper marketlere, AVM'lere kadar indi. Ben aşı olmadım. Kaça bildiğimiz kadar kaçacağız. Ancak, PCR testi büyük bir zorlama ve zulüm. Vatandaş  PCR işkencesi çekmemek için aşı oluyor. Bununla ilgili Danıştay'a resmi başvuruda bulunduk.” dedi.

Bu da bambaşka bir tartışma konusu olacak bir açılım.

KİM NE YAPIYOR?!...

Ciğerlerinin gelişim süreci yaşayan minik yavrularımızın saatlerce maske kullanarak karbonmonoksit etkisinde kaldığı gerçeğinden tutun bu güne kadar yaşananlara dair Aşı Karşıtlarının gösteri düzenlemesine kadar varan süreç hep kamuoyunun konu ile ilgili güvenilir bilgi ağına bir türlü ulaşamamasının doğurduğu olumsuz etkenlerden sadece bir kaçı…

İlk günden bu güne kadar Bilim Kurulu’da dahil çıkıp çatır çatır gerçekleri açıklamadı kamuoyuna.

Evet…

Bazı Devlet politikaları bağlamında bazı bilgiler özel olabilir.

Devletin kendisine saklaması gerekenlere herkes saygı duyar ve o ülkenin ali menfaatleri bağlamında son derece geçer akçedir.

Buna kimse itiraz etmez.

Başka ülkelerin son derece şeffaf olduğu Sağlık alanındaki net verilerin, önlemlerin,yaşananlar-yaşanacaklara dair tam net bir devlet politikası olarak ortaya konamaması bu sürecin kötü yönetildiğinin ve daha da kötüye gittiğimizin bir başka göstergesidir.

SÖZÜN ÖZÜ…

Fazla uzatmaya gerek yok.       

Toplumun genel geçer doğruları yerine herkesin kendilerine menfaatleri bağlamında doğrularını inşa ettiği günlerden geçiyoruz.

Öyle görülüyor ki mantık yine hep aynı mantık.

“Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir!”

Bu nedenle…

Güzel bir öğüt;

Kimsenin hikayesine gülme.

Yol uzun ve daha seninki bitmedi.