İBRAHİM PEKBAY


KEMAL DAYI’NIN KIRAATHANESİ…

Çok kesin ve keskin bir söz etti; “Millet, keskin bir şekilde iradesini ortaya koymuştur…” dedi ve devam etti…


Malumunuz olduğu gibi, yazılı basının basılma programı nedeniyle bu yazı 5 Nisan 2024 tarihinde yazılıyor.

Ve bu sabah yine huzurlu bir şekilde uyandım…

Bu gece Kuran’da da belirtildiği gibi, kutsal kitabımızın Peygamber efendimize tebliğinin başladığı gün olması nedeniyle önemli ve kendimizi hesaba çekmek için bir fırsat gecesidir.

Tüm insanlara, inananlara hayırlı olsun.

Bu sabah ayrıca çok üzüntü verici bir haber aldık. CHP Kayseri İl Başkanı Feyzullah Keskin’in oğlu, hayatını kaybetmiş. Kendisine, ailesine başsağşığı dileklerimi ifade ederken, merhuma da Allah’tan rahmet dilerim. Işıklar içinde uyusun…

XXX

Dediği gibi, bugün sabahına huzurlu bir şekilde uyanıp da kendime geldikten ve sabah ritüellerimi yerine getirdikten sonra, biraz yürümek ve ayaklarımı açmak, biraz da epeydir uğramadığım Kemal Dayı’nın kıraathanesine şöyle bir uğramak için sokağa çıktım.

Bilinen manzara dışında sokaklarda ve Kemal Dayı’nın kraathanesinde bir değişiklik yok. Değişiklik, insanların yüzünü gülümseme ile karışık huzur kaplaması

Yeniden muhtar seçilen ve “Muhtar Emmi” diye bildiğimiz Halil Dayı, yerinde oturuyor.

Yanına vardım, selam verip hayırlı olsun dileklerimi sundum.

Kolay değil, ben bu mahalleye geldiğimden beri muhtar olarak tanıdığım tek kişi.

Seçim sonuçlarını değerlendirdik.

Çok kesin ve keskin bir söz etti; “Millet, keskin bir şekilde iradesini ortaya koymuştur…” dedi ve devam etti…

“Bundan böyle değerlendirmeyi yapacak olanlar, millet olarak umarız ki kibirden uzak, doğru bir değerlendirme yaparlar da her konuda düze çıkmayı başarırlar. Değilse bir patlama kaçınılmaz olur.”

“Patlama derken Muhtar Emmi?”

“İlk seçimde demokratik kurallar içinde halk, gereğini yapar demek istedim…”

Bugün sohbet programımı Muhtar emmi ile tamamlamak isterdim ama dörtlü masadan Kamber seslendi…

“Abi… Şöyle masamıza bir yanlasan, özledik…”

Muhtar Emmi de izin verdi, kalktım masaya doğru yürüken Rasim; “Kemal Dayı, abiye bi demli çaay, ödemesi kendine ait” diye seslendi…

Kıraathane ahalisi hep birlikte gülmeye başladı…

İşsiz gençlerde Ömer; “Amca, kurusa kalma, vallahi çayı biz ısmarlamak istedik ama, malum, bazen bizim çay paraları da Kemal Dayı’dan çıkıyor” dedi, bir gülüşme daha.

Elbette laf, Kemal Dayı’ya doğru gitti…

Vardım dörtlünün masasına yanladım, Kemal Dayı da demli çayımı getirdi, tartışmaya mahal olmasın diye de ücretini peşin ödedim, ahaliden bir gülüşme daha…

XXX

Araya girip masadakilere sordum; “Seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?”

Soruyu sordum, Kamber “Ahandan bitiim” derken okey taşını sert bir şekilde masaya vurdu ve bana döndü…

“Seçim sonuçlarını elbette sevinçle karşıladık. Ancak yakın bir gelecekte topluma bir faydası olmayacak. Belki sonra ama o sonra gelene kadar da kurbağanın gözü patlayacak” dedi…

Rasim de söze girdi…

“Abi… Bugünün ortaya koyduğu ekonomik sonuçlara ek olarak iktidarın davranış biçimi de sonuçlarda etkili oldu. İktidarın bunu görmesi gerekir. Eğer görürse ne ala, görmezse de kendi bilir. Şu bir gerçek ki, gelecek seçimlerde iktidar olamayacakları belli…”

Kasım; “Doğru dersiniz ağalar da, geleceğin nasıl şekilleneceğini, bu seçimde birinci parti olarak çıkan CHP’nin yerel yönetimlerdeki performansı ile parti yönetiminin, il ve ilçe yönetimlerinin halk üzerindeki etkileşimine bağlı olarak yön bulacaktır. Çok da umutlu olmamakla birlikte demek isterim ki, millet artık gözünü açtı…”

Gençlerden bir ses geldi…

“Amca, sen nasıl değerlendiriyorsun?”

Çayım bitti, gitme zamanı geldi ama söze şöyle başladım: “Bir dostum fıkra göndermiş bana. Size onu anlatayım da kalkayım…

XXX

Padişah, tebdil-i kıyafet yanına başvezirini de alıp şöyle bir gezmek, vatandaşlarını görmek maksadıyla yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler. Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş. 

Padişah, ihtiyarı selamlamış: "Selamunaleykum ey pir'i fani...”

İhtiyar: "Aleykumselam ey serdar-ı cihan..."

Padişah sormuş: "Altılarda ne yaptın?"

İhtiyar: "Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor..."

Padişah gene sormuş: “Geceleri kalkmadın mı?"

İhtiyar: "Kalktık... Lakin, ellere yaradı..."

Padişah gülmüş: "Bir kaz göndersem yolar mısın?"

İhtiyar: "Hem de ciyaklatmadan…"

Padişahla başvezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah başvezire dönmüş: "Ne konuştuğumuzu anladın mı?"

Başvezir: "Hayır padişahım…"

Padişah sinirlenmiş: "Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım."

Korkuya kapılan başvezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş. Bakmış adam hala orada çalışıyor. Başvezir ihtiyara: "Ne konuştunuz siz padişahla..."

Adam, başveziri şöyle bir süzmüş: "Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim."

Kellesinden korkan Başvezir, yüz altını hemen vermiş ve "Sen padişahı, serdar-ı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu" diye sormuş.

İhtiyar: "Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi."

Vezir kafasını kaşımış ve "Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek?" demiş.

İhtiyar adam, bir yüz altın daha almış ve "Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim" cevabını vermiş.

Vezir bir soru daha sormuş: "Geceleri kalkmadın mı ne demek?"

Adam bir yüz altın daha almış ve "Çocukların yok mu diye sordu... Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim" demiş.

Vezir gene kafasını sallamış ve "Sana bir kaz göndersem yolar mısın dedi, o ne demek..." demiş.

İhtiyar adam gülmüş ve "Onu da sen bul..." cevabını vermiş.

XXX

Soruyu soran genç, “Eeee… Sonra” dedi

Sonrasını da siz bulun dedim ve izin isteyip kalktım masadan ve evin yolunu tuttum…

Dönüş yolunda beni de tuttu bir gülme…

21 yıldan bu yana kaz gibi yolunduk, yeni mi farkına vardık ne?